Cuma, Mayıs 30, 2008

böyleyim yine.

öyle üst üste sıkılıyorki canım bu aralar,hani toparlanıyim biras desem bunada fırsatım olmuyo sanki,bi uçak biletim olsa şöyle beni biras uzalaştıracak buralardan...

Perşembe, Mayıs 29, 2008

insan iLiskiLeri testi

İnsan İlişkileri Testi Bu test birçok profesyonel kuruluş tarafından insanların iç dünyalarını ve insanlarla ilişkilerini değerlendirmek için kullanılmaktadır. Testin sonuç kısmına bakmadan hemen çözmeye başlayınız. Cevapları geçmişinize göre değil, şimdiki durumunuza göre veriniz.
1. Kendinizi ne zaman en iyi hissedersiniz?
(a) Sabahları
(b) Öğlenden sonra ve akşama doğru
(c) Gecenin ilerleyen saatlerinde
2. Nasıl yürürsünüz?
(a) Hızlı ve uzun adımlarla
(b) Hızlı ve kısa adımlarla
(c) Normalden yavaş ve etrafa bakınarak
(d) Yavaş ve başı eğik
(e) Çok yavaş
3. İnsanlarla konuşurken
(a) Kollarımı göğsümde katlamış olarak dururum
(b) Ellerimi sıkarım
(c) Bir veya iki elimi belime koyarım
(d) Konuştuğum insanlara dokunur veya ittiririm
(e) Kulağımla oynar, çeneme dokunur veya saçımı düzeltirim
4. Dinlenirken nasıl oturursunuz?
(a) Dizler katlanmış ve bacaklar birbirine bitişik olarak
(b) Bacaklar çaprazlanmış olarak
(c) Bacaklarımı uzatarak
(d) Bir bacağımı altıma katlayarak
5. Çok hoşunuza giden bir şey olduğunda ne yaparsınız?
(a) Büyük bir kahkaha atarım
(b) Gülerim ama fazla sesli değil
(c) Bir kerelik gülerim

(d) Sessizce gülümserim
6. Bir partiye veya sosyal etkinliğe katıldığınızda
(a) Herkes sizi fark edecek şekilde gürültülü bir giriş mi yaparsınız?
(b) Sessiz bir giriş yapıp etrafınızda tanıdığınız birilerine mi bakınırsınız?
(c) Çok sessizce girip kimsenin sizi fark etmemesine mi gayret edersiniz?
7. Çok zor bir işe dikkatinizi vermişken rahatsız ediliyorsunuz.Ne yaparsınız?
(a) Bölünmeyi memnuniyetle karşılarım
(b) Aşırı derecede rahatsız olurum
(c) Belli olmaz.Bu iki uç arasında değişken davranışlar gösteririm
8. En çok hangi rengi seversiniz?
(a) Kırmızı veya portakal rengi
(b) Siyah
(c) Sarı veya mavi
(d) Yeşil
(e) Koyu mavi veya mor
(f) Beyaz
(g) Kahverengi veya gri
9. Yatakta uyumadan önceki birkaç dakikada
(a) Sırt üstü yatıp uzanırsınız
(b) Karnınızın üstüne yatıp uzanırsınız
(c) Hafif kıvrılmış olarak yan tarafınıza yatarsınız
(d) Başınızı bir kolunuzun üzerine koyarsınız
(e) Başınızı yorganın altına kapatırsınız
10. Rüyanızda genellikle
(a) Düşersiniz
(b) Kavga eder veya tartışırsınız
(c) Birilerini veya bir şeyler ararsınız
(d) Uçar veya yüzersiniz
(e) Genelde rüya görmezsiniz
(f) Rüyalarınız daima hoştur

PUAN HESABI
1.
(a) 2(b) 4(c) 6
2.

(a) 6(b) 4(c) 7(d) 2(e) 1
3.

(a) 4(b) 2(c) 5(d) 7(e) 6
4.

(a) 4(b) 6(c) 2(d) 1
5.

(a) 6(b) 4(c) 3(d) 5(e) 2
6.

(a) 6(b) 4(c) 2
7.

(a) 6(b) 2(c) 4
8.

(a) 6(b) 7(c) 5(d) 4(e) 3(f) 2(g) 1
9.
(a) 7(b) 6(c) 4(d) 2(e) 1
10.

(a) 4(b) 2(c) 3(d) 5(e) 6(f) 1
Şimdi puanlarınızı toplayınız.

60 PUAN VE ÜZERİ:
İnsanlar sana kırılgan bir eşya muamelesi yapıyorlar. Kibirli, bencil ve aşırı baskın birisi olarak görülüyorsun. İnsanlar size hayranlık duyup sizin gibi olmak isteyebilirler ama size her zaman güvenmezler ve sizinle çok yakın ilişkide olmaktan kaçınırlar.
51 - 60 PUAN:
insanlar sizi heyecan verici, havai, düşüncesiz yapıda, doğal liderliközellikleri olan, her zaman doğru olmasa da hızlı karar veren birisi olarak tanırlar. Seni cesur, maceraperest birisi olarak tanırlar; her şeyi bir kez denemek isteyen, macera yaşamak için fırsatları kaçırmayan birisi.. Yaydığınız heyecandan dolayı insanlar sizinle ayni iş yerinde yasamaktan zevk alırlar
.41 - 50 PUAN:
İnsanlar sizi taze, canlı, çekici, eğlendirici, pratik ve daima ilginçbirisi olarak görürler; her zaman ilgi odağı olan ama çok aşırıya kaçmayacak kadar da dengeli birisi.. İnsanlar sizi ayrıca iyiliksever,düşünceli, anlayışlı ve kendilerini neşelendiren ve rahatlatan birisiolarak tanırlar.
31 - 40 PUAN:
İnsanlar sizi mantıklı, ihtiyatlı, dikkatli ve pratik birisi olarak görürler. Sizi zeki, yetenekli ve hünerli ama alçak gönüllü olarak tanırlar. Çok hızlı arkadaşlık kurmayan, ama arkadaşlarına karşı çok sadık olan ve onlardan da aynı şeyi bekleyen birisiniz.

(bu arada arkadaşlar bu testi önce kendim uyguladım,toplam 41 puan aldım:) neyse sizlerde uygulayın bakalım...

Çarşamba, Mayıs 28, 2008

annem ameliyat oluyor.

selamlar ünzile,içim öyle sıkılıyoki bu sabah ne işyerinde odamda durabiliyorum,nede başka biyerde,çaycı teyzenin yanına yemekhaneye gittim biras konuşurum kafam dağılır diye,ordada bunaldım,aslında bu sıkıntımın sebebi annemin bu sabah ameliyat olacak olması,evet ünzile el bileklerinde damarlarda tıkanıklık varmış ve kan rahat hareket edemiyormuş,önce birini ameliyat edeceklermiş sonrada diğerini,şimdi sol bilek daha ilerlediği için onu yapacaklarmış,dua edelim ünzilem inş. kolay geçer ameliyat...

********

şimdi babam aradı ünzile,annemin ameliyatı güsel geçmiş,hatta ameliyat esnasında bayıltmamışlar annemi,o bölgeyi uyuşturmuşlar,telefonla annemlede konuştum sesi iyi geliyordu,şükür allahım,teyzemler falan hep hastanedelermiş,böyle bi durumda işyerinde olmak ne kadar sıkıştırıyor insanı tahmin edemezsin canım yaa,şimdi bende annemin yanında olmak isterdim,hernekadar elimden bişey gelmeyecekte olsa yanında olmak isterdim:( neyse ünzilem durumlar böyle şimdilik hoşçakal...
bak sana annemin resmini gösterecektim yalnız resmini bulamadım işyerindeki bilgisayarda bende kayınvalidemle ikisinin resmini koyuyorum,elinde çay olan annem:)kayınvalidemle sıkı bi muhabbetin ortasındalar sanırım,maaşallah ikiside çok iyi anlaşırlar,Allah bozmasın diyim...

Salı, Mayıs 27, 2008

rukalden serdara uzun bi yolculuk yaptım içimde.


ünzilem,saatler ertesi günden epey bi yol aldı sanırım,ve ben tarifsiz bi hüznün ortasında yine ağlamaklı bi tuhaflıktayım,sanki içimde yazsam yazsamda yine boşalmıycak birikmiş bissürü bişeyler var,az önce msnde leylayı gördüm,onunla biras yazıştık,ordan burdan derken aslında tamda içimi dökecektim,yarın iş olduğunu ve sabahları uyanmakta zorluk çektiğini vede uykusunun geldiğini yazdı bana,bende ne diyim bi dostun omuzunda ağlayacak kadar doldu içim gitme beni yalnız bırakma rukalim,eski günlerdeki gibi yasliyim başımı omzuna,benim için benimle birlikte bu gece uyuma bikaç dakika daha,demedim diyemedim,
işte böyle ünzilem iyikide sen varsın,okadar karmaşıkki kafam...
üniversite yıllarından bi yüz çıkıp geldi hatıralardan karşıma dikildi şimdi,sende tahmin edersin serdarı,tuhaf bi çocukluk acemi bi dostluk,hem samimi içten bi okadar da resmi bi sınıf arkadaşlığı vardı aramızda onunla,bi sevgilisi vardı bizim sınıfta çok sinir olurdum o kıza o zamanlar çünkü hiç sohbet ettirmezdi bizi,devamlı yanına çağırır kendi derslerinide ona yaptırırdı,serdar çok zeki vede sosyal bi çocuktu,onunla uzun uzun sohbetlerimiz olurdu çoğu zaman ders boşluklarında,ilginç ortaklıklarımız vardı bazen kendimin bile şaşırdığım,galiba bu gece aklıma gelişinin sebebi birasda uzun uzun sohbet edebileceğim bi dosta fazlasıyla ihtiyaç duymamdandır,yine etrafımda biyerlerde dostum olarak kalsaydın keşke seninle muhabbet edebilseydik,önce ülke meselelerinden sonra ekonomi programlarından bahsederdik ve muhabbetin en koyu yerinde sen içini dökerdin bana başını öne eğip,paylaşmanın hiç kolay olmadığını yansıtır gibi,sonra bende başka birinden bahseder gibi kendi hissettiklerimi anlatırdım sana,neyse mazide kalmış dostum şimdi sende uyuyorsundur büyük ihtimalle diğer dostlarım gibi,kimbilir belki ilerde karşılaşırsak bi selamlaşırız ve eski günlerin hatırlanmışlığıyla bi tebessüm eder birbirimize devam ederiz yollarımıza,eywallah serdar,eywallah ünzilem daha yazmak bundan sonra yorar kelimeleri...

Pazartesi, Mayıs 26, 2008

Büyüyen Kim?


Ben ne yaparsam onu yapıyor.
Çocukken karşımızdaki kişiyi kızdırmak için her sözünü her hareketini tekrar ederdik anımsar mısınız? Öfkeden avaz avaz bağırtana kadar da sürdürürdük bu oyunu.
Evdeki küçük hanımın peşim sıra süren taklitleri beni kızdırmaktan çok güldürüyor. Ruj sürüyorsam kesinlikle o da sürmek istiyor. Parfüm sıkıyorsam o da boynunu uzatıyor...
İşin hoş tarafı her sabah eline gazete alması ve "Ben kipat okııcam, susun" demesi.
Geçen hafta tüylü pembe sırt çantasını alıp "işe gitmek" üzere yola çıkmış. "Peki iş neresi?" diye sormuş ablası. "Gaste" demiş ablasına...
Her tavrımı hayranlıkla takip eden bu küçük insan müthiş bir sorumluluk da yüklüyor omzuma. Her sözcüğüme dikkat eder oldum. Yemek seçmiyorum, düzenimi bozmuyorum, terliğimi ayağımdan çıkarmıyorum...
Uzmanlar "Çocuk söylediğinizi değil, yaptığınızı yapar" derler hep.
Doğruymuş...
Her gece diş fırçalıyoruz beraber.
Bir gece benim ondan da çok uykum gelince "Boşver bu gece fırçalamayalım" dedim.
Birlikte yatağa yattık ve mışıl mışıl uyuduk.
Ertesi gece "Hadi dişimizi fırçalayalım" dediğimde, küçük ellerini geriye doğru savurarak "Bos vey anneee bu gece yapmaalım" diye yanıt verdi.
Ben hayretle ona bakarken babası "Yaaaaa ,gördün mü?" diyerek yanımdan geçip gitti.
Hay Allah...
Ben şimdi neye kızmalıyım?
Kendime mi, anneliğimde bir açık yakalayıp anında atış yapan babasına mı?
Şimdi her gece küçük kızımdan bir kere "Bos vey anne" duyuyorum ve sonra da onu ikna etmeye çalışıyorum...
Onun herhangi bir faaliyete geçmesi için önce benim uygulamam gerekiyor.
İnsan bir çocuk yetiştirirken galiba önce kendini temize çekiyor.
Yaşamımızın ne çok karalamayla dolu olduğunu görüyorum böylelikle.
Belki de anne babalarımızın bizlere bu kadar çok müdahale etmelerinin sebebi, temize çekilmiş o hayatta hata payını sıfıra indirip özet bir başarıya götürme telaşıydı...
Ertelenmiş, boş verilmiş, hakkı yenmiş öyle çok şey var ki...
İnsan ancak kendi çocuğu için tasarladığı hayata, kendi ömründen bir şeyler vermek istediğinde fark edebiliyor...
Farkındasınız değil mi?
Çocuk büyürken annesini de büyütüyor!

(iclal aydından bir yazı bu ünzile)

Pazar, Mayıs 25, 2008

malatya yolcusu kalmasın.

ünzile eşim dün öğleden sonra maltya otobüsüne bindi ve bekir beyin düğününe gitti galip beyle beraber,galip bey sümeyranın eşi,hani ikizleri varya onlar işte,dün kardeşim geldi gece bizim evde kaldık,çok işlerim vardı evde çünkü,gerçi dün bitiremedim,akşama kayınvalideme geçmiş olsuna gelidi teyzemler ve küçük dayımın hanımı,çok ince insanlar onları çok seviyorum bu arada,bugünde bütün gün ütü yaptım,bu sıcakta o kadar çook yoruldumki anlatamam,pervinde iyice huysuzlandı işlerim uzadıkça,bigün cama bi yazı yazıp asıcam ev işi yapacak bayan aranıyor diye,abartıyor gibi gelebilirim ama bin parçaya bölünüyorum inan,bide geçen hafta pervin hep ateşliydi,boğaz ve kulak iltihabına birde dişlerden ateşlendi,doktora git gel yaptık geceleri,çoğu zamanda bezine kadar soyup ıslak bez koyduk başına ve koltuk altlarına,yani geceleride böyle geçti bir haftadır,ayakta geziniyorum ama nasıl gel bana sor sen,neyse işte böyle ünzilem,yarın düğüne katılıp akşamına geri dönecekler,gidiş geliş 32 saat yolda geçircekler,allah yardımcıları olsun inş. sağ salim gelirler,şimdiden çok özledim :)

Cumartesi, Mayıs 24, 2008

hoşgeldin cici leptop.


geçenlerde bizim evdeki leptopu sattık biliyosun,işimizi görmüyodu çok yavaştı ,dün gece eve bi leptopla geldi eşim,alcağını biliyodum ama yinede şaşırdım işte,aslına bakarsan ben biras daha yaza doğru almayı planlıyodum çünkü bu aralar düğünler falan oldukça giderimiz oldu,üstelik biliyorsun arabayada taksik ödüyoruz,dolayısıyla yakında bilal abiminde(kaynımında)düğünü var onada para gitcek,(kıyafet hediyelik bilezik felan işte)herneyse bu gibi nedenlerden bu aya bunu sıkıştırmayı düşünmüyodum ama alındı artık üstüne cümle eklemenin bi manası yok dimi,hayırlı olsun diyelim vede hoşgeldin cici leptop:)

arkadan güsel ama dimi:)))

Cuma, Mayıs 23, 2008

Perşembe, Mayıs 22, 2008

arkadaşlarımı özledim ben.


bugün üniversiteden aynı evde kaldığım bi arkadaşı aradım telefonla konuştuk biras,o okul bitince evlenip çorumda kalmıştı,adı filiz,işte o arkadaşımla eski günlerden konuştuk biras,bide çocuklarımızdan,çok özlediğimi farkettim bu arkadaşlarımı,mesela bi hokus pokus desekte çizgi filimlerdeki gibi bir araya gelip hepsini görsem ve muhabbet etsek biras,herkes ayrı yerlere dağıldı gitti şimdi,sevcan izmirde haziranda düğünü var onunda(gitmeyi ne çok isterdim varya)zekiye bursada çalışıyo,artvine dönmedi,filiz den başka fatmada dönmedi kayseriye oda evlenip kaldı çorumda,onlarında çocukları olmuyor ünzile,onunla yazışıyoruz msnde bazen kızımdan bahsetmek istemiyorum mesela ona aklına gelir üzülür diye hep başka şeylerden bahsediyorum,inş. rabbim hayırlısıyla onlarada verir bir evlat,leyla burcu var hala muhabbet ettiğimiz ankarada oda uzakta gerçi ama,palmim var mesela(zeynep onunda adı,saçlarını palmiye ağacı gibi tepesine topladığından palmi derdim ona)...sonra dahada eskilere gittikçe lise arkadaşlarım geliyor aklıma,leyla fatma,zuhal,kader,feride,,,ne çabuk geçip gidiyor ömür,ne kadar uzakta kalıyor dün gibi yaşanmış hatıraların kahramanları,dostlarım...

hepinizi çok seviyorum...

Çarşamba, Mayıs 21, 2008

ölümüde çıkarma aklından zeynep.



(bu maili arkadaş göndermişti bana bende ununtmamak için sayfaya da ekledim)

Salı, Mayıs 20, 2008

yapamayıp edemediklerim.

biliyormusun arkadaşım bi dikiş makinası aldım kendime,kendime ait değişik bişeyler ortaya çıkarmak istedim dikerek,bez bebek gibi,nakışla,dikilmiş bişeylerin kenarlarını süslemek gibi,ama hala bi başına oturupta şöyle bi mendil bile dikemedim.bazen yapmaktan keyif aldığım şeylere vakit ayıramamak ve bi döngü içerisinde dur otur bilmeden koşuşturup öylece geçirmek hayatı düşününce yaralıyor içimi ünzile,mesela yağlı boya,karakalem kurslarına gidebilsem,birçok resim yapıp bi sergiye katılsa benimde resimlerim,bi müzik aleti çalabilsem,dil kurslarına devam etsem mesela,dikiş dikebilsem,örgü örebilsem,bi kitap yazsam mesela gönderilmiş yada gönderilmeyi bekleyen dostlara yazılmış mektuplardan oluşan bi mektup kitabı olsa,her yaz değişik ülkelere seyehat edebilsem,bissürü farklı karakterde farklı gelenek görenekler içinde yaşayan insanlarla sohbet edebilsem,o ülkelerden aldığım hatıra objelerle evimin bi kenarında böyle bi köşe oluşturabilsem,sade ama farklı bi evim olsa(benim evim ve içindekiler hiç beni yansıtmıyo çok klasik ve dolu içi,oysa ben pratik,spor vede canlı rengarenk üstelik az eşyadan hoşlanıyorum,bak şimdi nerden nereye atladım ev diyince ünzile)neyse işte böyle uzayıp giden hayaller dizisi,ilkokuldayken folklör ekibine girmeyi ne çok istemiştim bide güsel kocaman bi bisiklet,oysa ikisinede izin vermemişti annem ve babam,insan düşündükçe gerilere doğru gidiyo bu mesele,iz bırakan kesiklerden sızı vermeye başlıyo bu düşünceler,en iyisi şimdilik susup ertelemek hayalleri bi başka bahara,,,

(yukardaki resmi bi blog sayfasından alıntıladım ama maalesef adını hatırlayamadım şimdi blogun çok şirin ve rengarenk bi resim doğrusu)

Pazartesi, Mayıs 19, 2008

O benim karaciğerim değil!


Büyüyor...
Geceleri yanımda yatan meleğe bakıyorum. Sanki yatağa çizilmiş gibi. Sonra dualarım başlıyor tabi...
Sağlığı için, geleceği için...
Şimdi bir de kreşe başladı. Artık kendine ait özel bir dünyası var. Arkadaşları, öğretmenleri, arkadaşlarının aileleri...
Bir sabah onu okula hazırlarken "sen ne yapacaksın ben gidince?" diye sordu.
"İşe gideceğim" dedim ben de.
"Mina, anneler işe gitmez, gazeteye gitmez dedi. Sen neden gidiyorsun?" dedi.
Buyurun bakalım.
Ertesi gün öğretmeniyle konuşurken küçük kızımın bana anlattıklarını aktardım. Çok şaşırdı. "Ama Mina'nın annesi de çalışıyor" dedi.
Kızımın en sevdiği arkadaş listesinin ilk ismi dünyalar güzeli Mina ile kızımı seyrettim camın ardından. Ellerindeki bebeklerle küçük iki insan bıcır bıcır sohbet ediyorlardı. Kadın kısmı böyle işte, muhabbete düşkünlüğü bu yaşta başlıyor.
Okuldan çıkıp arabaya bindiğimde neden böyle bir şey söyledi diye düşündüm. (Sanırım hayatımın sonuna kadar neden böyle söyledi diye düşünüp duracağım)
Sonra konuşmayı daha geçen yıl öğrenmiş olan bir insanın bir sohbeti ne kadar sağlıklı devam ettirebileceğinden şüpheye düştüğüm gibi bana aktarırken ne kadar başarılı olabileceğinden de emin olamadım.
Öyle ya, acaba ne konuşuyorlardı?
Acaba şöyle bir diyalog muydu?
"Mina senin annen kız mı?" (Bunu herkese soruyor çünkü. Sen kızsın değil mi anne, babam erkek değil mi anne, Hilal teyzem de kız değil mi anne?)
Mina olasılıkla şu yanıtı veriyor:
"Evet, herkesin annesi kız olur"
Benimki annesi gibi konuşmayı seven bir dişi olarak devam ediyor:
"Senin annen gazeteye gidiyor mu?"
Doğal olarak Mina "Anneler gazeteye gitmez" diyor. Benim güzel kızım için yeterli bir yanıt!
Bu arada okulun ilk günleri sıklıkla Cem'i dinliyorduk. Sonra "Ege aşkım" aldı sırayı. Bugünlerde ise Mehmet'ten bahsediyor.
Mehmet bir büyük sınıfta. Dört yaş grubunda. Serviste beraberler. Tabi okul ile ev arası iki kilometre bile değil ama Lal mümkün olduğunca sosyalleşsin diyerek tıpkı masal kitabımızın kahramanı Paki gibi servise bindiriyoruz. Kızım onu okula götürecek servis arabasını gördüğünde müthiş heyecanlanıyor.
Ve ben bu minik insanın her tepkisine bayılıyorum.
O, uzun saçlı, her sabah etek giymek isteyen, süsüne düşkün bir küçük kız.
Annesine her yeni gün yepyeni şeyler öğreten ve vaad eden bir insan...
İstediğini anlatıyor, sorduğum sorulara isterse yanıt veriyor.
Giderek gizemli ve karışık olma ihtimali beni ürkütmüyor desem yalan olur.
Geçtiğimiz günlerde Dr. Erdal Atabek'in "Başarılı İnsan Başarılı Yaşam" dizisinin birinci kitabı olan "Başarı adım adım"ı okumaya başladım. Bir çocuğun diliyle anlatılan gelişim ve büyüme sürecini bir de bu gözle okumak öyle rahatlatıcıydı ki...
Galiba kucağımıza verdikleri ilk andan itibaren bütün çabamız "o"nunla bir iletişim kurabilmek.
Onu anlayabilmek.
Onunla "birlikte" kalabilmek.
Ama artık çok iyi anlıyorum; o benden bağımsız bir kişi. Bunu bir şekilde kabul edeceğim. Zor olacak ama kabul etmek zorundayım. Üstelik hemen!
Yaşamım boyunca (anne olana kadar) annemin beni karaciğeri sanmasından şikayet ettim. Ondan bağımsız bir kişi olduğumu anlaması için didindim durdum. Meğer bunu anlayabilmek ne zormuş...
Sevgili anneler, birbirimize yapabileceğimiz en büyük iyiliğin yavrularımızın "birey" olduğunu birbirimize, kendimize ve ona gecikmeden hatırlatmak olduğunu düşünüyorum. Değil mi?
İclal Aydın

Pazar, Mayıs 18, 2008

hayalimdeki mutfak detayları.





nasıl ama beğendin mi sende ünzile?

Cumartesi, Mayıs 17, 2008

pestilim çıktı bügün yorgunluktan diyebilirim.

bu sabah 06:30 gibi kalkıp camları sildim ünzilecim.evet sende şaşırdın dimi eşim gibi:)haklısınız aslında işe başlayana kadar biras sallanırım tembellik ederim yani,bi başlasam sonunu getirene kadar güzelce hallederim ama,aslında birasda bilerek bikaç haftadır salladım bu cam silme işini ben,çünkü bizim evin karşısına yeni bi bina yaptılar ve dış sıvasından habire bizim camlara harçlar sıçradı ve ben silersem şimdi yine aynısı olacak diye biras da onların işlerini bitirmelerini bekledim ,perdeleri yarın yıkarım diyip hiç çıkarmadım yetiştiremedim çünkü,öğleden sonra iş çıkışı yürümedim eşim arabayla aldı beni,aman çok iyi oldu valla çok yorulmuştum zati,onun arkadaşınnın bi düğünü vardı yemekli,hiiiç canım gitmek istemedi ve annemlere bıraktırdım kendimi dinlenirim biras ümidiyle,ordada öğrendim ki yemeğe annemlerin hacı arkadaşları eşiyle beraber geleceklermiş akşama,velhasıl annemin ellerinde yorulduğunda bir uyuşma olduğuna o işlerde bana kaldı,yimekleri yap sofrayı hazırla çay meyva sohbet...derken öylede geçti akşam işte,iyi insanlar ama gördüğüm kadarıyla,akşama doğru eşim telefon etti ayşe ablamın(ortanca görümcemin)doğum yaptığını haber verdi,oğlu oldu sağlıklıymış şükür tosun parçası:)4,750 gram doğmuş heralde,maaşallah diyelim neyse halil ibrahim olacak inş. adı,akşama yorgunluktan nerde nasıl uyuya kalmışım pervini yatırdıktan sonra hiç haberim yok gerçektende yorucu bi gündü,,

Cuma, Mayıs 16, 2008

eşim,biricik sevgilim.

çoğu zaman burnunun dikine benim dediğim olsuncu cümlelerine kızıyorda olsam,yada eşim kırılırmı demeden kurduğun cümlelere...ama yinede çoook seviyorum seni be adam,Allah seni başımızdan eksik etmesin inş....

Perşembe, Mayıs 15, 2008

neden hiçbişeyi beceremiyoruz çoğu zaman?

"Sevmek,sevilmek, sevinmek
Biz gerçekten garip bir millet olduk, herkesin özendiği bir milletken herkesin garipsediği bir millet...Bir maç kazanırız; sevinelim derken sağa sola ateş eder masum insanları öldürürüz...Dolmuşta lahmacun yeriz, rahatsız olup da uyaran kişiyi bıçaklar öldürürüz...Şampiyon oluruz, sevinelim derken hayvanlara eziyet ederiz...Ve daha niceleri...Sevmeyi zaten bilmiyorduk, sevilmeyi de;Şimdi sevinmenin de suyunu çıkardık...İlginç milletiz vesselam..."

(nevbaharın sayfasında okudum alıntıladım,oda sanırım bi başka arkadaştan atasagundan alıntılamış,neticede ne doğru bi tesbit ama dimi)

vakıf gureba hastanesinde üç saat...


dün akşam pervini alıp eve gittik ve dünden devam ede gelen ateşi sanki biras daha artmıştı ve çok halsizdi minik kuzum,burun tıkanıklığı ve öksürükde vardı üstelik,bizde rahatsızlığı dahada ilerlemesin diye bi doktora götürmeye karar verdik,saat 9:30 civarında vakıf gureba hastanesine gittik,çok çok kalabalık değildi şükür,ve bi yarım saat sonra bize sıra geldi,doktor hanım tevafuk eseri geçen ay gittiğimizde muayene eden peruklu bayan doktordu,kulakları ve boğazı iltihaplı dedi,tabi bize sıra gelene dek pervinin ateşi 39,5 derece olmuş,çok halsiz öylece uyuyordu kucağımızda ateşler içinde tabi,doktor hemen bir fitil yerleştir ve bezi kalsın üstünde sadece,bütün kıyafetlerini soy dedi,üzerini çıkardım ve fitili yine rabbimin yardımıyla yerleştirebildim şükür,sonra bi yarım saat sonra dereceyle yine ölçtük 38,5 a düşmüştü,ama yinede doktor ateşi iyice düşmeden eve gitmeyin bekleyin hastanede dedi ve bizde çocuk müşahade odasına gittik orda bi yatağa yatırdık canım kızımı ve gazlı bez alıp ordan ıslatıp koltuk altları ve başına koyduk,ateşinin düşmesine yardımcı olmak için,yan yataklarda da birçok çocuk yatmaktaydı,serum takılı olanlar,havaya bağlı olan...allah hepsine şifa versin inş. benim kızımada,çok ağladı ama hastaneyi ayağa kaldırdı sanki,ama şükür 37,5 dereceye kadar düştü ateşi ve birde uykusu geldiğine çok huysuzlandı,ordan üstine hemen hafif bişeyler giydirip ilaçlarınıda nöbetçi eczaneden alıp eve geldik şükür,ateşi daha azdı ve uyuya kalmıştı arabada kucağımda,bizde yorulmuştuk ve 01:00 gibi bizde uyuduk,sonra saat 04:30 gibi yeniden 38,5 a çıkmıştı ateşi ve hemen yine soyduk fitil verdim ve ıslak bez koydum,sabahta 8:00 gibi ilaçlarını verdim,şimdi daha iyi inş. rabbimin izniyle iyileşir kelebeğim,annemi aradım öğleye doğru ve uyuyormuş,işte böyle ünzile dün gece bunları yaşadık,rabbim sağlıktan ayırmasın cümlemizi vede evlatlarımızı inş...

Çarşamba, Mayıs 14, 2008

dün akşamdan.



dün misafirler vardı evde,eşimin arkadaşları ama yalnızdılar eşleri yoktu patates salatası,peynirli su böreği ve sütlü irmik tatlısıydı menü,biliyormusun ünzile nekadar samimiyetle elinden gelenin fazlasını yapsanda karşındakinin algıladığı kadar takdire layıksın çoğu zaman,yani birine içinden gelip en sevdiği yemeği hazırlıyosun akşama kadar uğraşıpta mesela,ve istediğin sadece bi gülümseme teşekkür,karşılığında verilen cevapsa"yapacaksın tabi görevin"gibi bi cümle,ne hissedersin böyle bi söze muhatap olsan ,yok bende olmadım şükür böylesi bi cümleyle muhatap,ama akşam bi hareketime kızdı eşim ve tüm yaptıklarımın üstüne bi çizik atıp sıfırladı herşeyi,çok kırıldım yine ona çok,hakkınıda yemiyim çok yardımcı olmaya çalışıyo bana ev işlerinde sağolsun,mesela çamaşır serer,toplar,bazen surat yapsada yetiştirip yapamadığım işler için,her iş gelir elinden vede yapmak isteyince yapar,ama dediğim gibi çoğu zaman dile getirmesede benim dediğim olsuncu vede inatçı hemde çook....kırgınlığımız uzun sürmedi şükür ki bu sefer, en çok sesimizi yükseltmeden sessizce dolaşmamızı seviyorum böyle küs zamanlarda:)

Salı, Mayıs 13, 2008

evliliğe ve bana dair.


evliliğinin harika gitmesini istiyorsan eşinin senden beklediği herşeyi yapmalı,ve ona muhalefet olmamalısın,yada ona ters düşecek bir davranışta bulunmamalısınki sana "bu yaptığın hiç hoşuma gitmiyo" demesine fırsat vermeyesin.ve her zaman ondan bi adım daha pratik düşünüp,sessizce icraata dökmelisinki bu düşünceni,sonra onun haberi olupta size kendinizi mutsuz hissettirecek bakışlarıyla muhatap olmayasınız.anladımki şu geçen bikaç yılda mutlu olmak istiyorsan bi evlilikte kendi başının çaresine bakmalısın,ve sahte gülüşlerin olmalı elinin altında,icap ederse ortama ayak uydurabilesin diye,mesela kendimden bi örnek vermeden geçemiycem müsadenle ünzile;pazar günü igdaştan tanıdığı bi memure bayan arkadaşı(gönül hanım)ın ikinci evliliğinin nikahına gitmeyi hiiiç istemediğim vede dahası pervinide götürmeyi düşünmediğim halde,sırf eşim kırılmasın,kırgınlık olmasın,hadi germiyim ortamı düşüncesiyle paşa paşa gittik nikahapervinle beraber.biliyomusun bizi niye götürdüğünü biliyorum,düğüne birçok tanıdığı gelecekti ve eşini ve çocuğunu yani sırf bizi gösterip kendini tatmin etmek için götürdü bizi,ama bunu sadece içimden dillendirebilirim asla böyle bişeyi söyleyemem ve söylemekte istemem zaten her halukardada gittik düğüne,kıyafetlerimi giyerken fermuarımı ona çektirdim,biras doğum sonrası kalan kilolar münasebetiye dar geldiğinden bluzum,ama o yine hiç ben kırılırmıyım diye düşünmeden düşündüğü lafı söyleyiverdi bana kilolarımla ilgili bu kıyafete eskisi gibi girmeyi istemiyormusun,bende istiyorum dedi,ne şimdi bu insanın yüzüne vurmak deilmi yani bu sözler,ikimizde çalıştığımıza yoruluyorum haliyle bende,nihayetinde insanım,ve evlerin işlerini yetiştiremediğim vakitler oluyo elbetteki,bunu ona söylesem işten çık der hemen,kolay sözü seçip,oysa evde kalmak gün boyu boğuyor sanki beni,mutsuz oluyorum,işleri yetiştiremediğim zamanlar laf dokunduruyo bana hep,mesela geçenlerde çamaşırları yıkadım seremedim,bir hafta dalga geçti "çamaşırları sepette kurutmayı başardın diye"o sözleri söylerken öyle acıyorki canım anlatamam,neden ıkadınların daha kırılgan olduklarını hatırlamak aklına bile gelmiyo eşimin çoğu zaman dediğimde olmuyo deil,ama sonra boşveriyorum dahada düşünüp mutsuz olmamak için,susuyorum çoğu zaman,oysa o susuşumu bile kendine mal ediveriyo hemen,muhatap alıp cevap bile vermiyosun diyo,bunun gibi bissirü sessiz sessiz birikenler var içimde ünzile,bazen başka bir ülkede maddi olarak bir gelirim olsa ve herkesten herşeyden uzakta yaşasam diye aklımdan geçirmiyo deilim,son bi cümle demeliyse evlilik için kadın isterse mutlu bir yuva yürür gider,yani kadın çabalarsa elini taşın altına koyarsa,içi kan ağlasada eşi istiyor diye göbek atacak kadar fedakar olursa bu iş yürür,bunu asla unutmayasın,neyse sen bana bakma yine çözüldü dilimin bağı,susayım şimdi başka zaman yine dertleşiriz senle,eywallah ünzile kardeşim,,,

Pazartesi, Mayıs 12, 2008

"Mavi gözlü dev,minnacık kadın ve hanımellerri"

O mavi gözlü bir devdi. Minnacık bir kadın sevdi. Kadının hayali minnacık bir evdi, bahçesinde ebruliii hanımeli açan bir ev. Bir dev gibi seviyordu dev. Ve elleri öyle büyük işler için hazırlanmıştı ki devin, yapamazdı yapısını, çalamazdı kapısını bahçesinde ebruliiii hanımeli açan evin. O mavi gözlü bir devdi. Minnacık bir kadın sevdi. Mini minnacıktı kadın. Rahata acıktı kadın yoruldu devin büyük yolunda. Ve elveda! deyip mavi gözlü deve, girdi zengin bir cücenin kolunda bahçesinde ebruliiii hanımeli açan eve. Şimdi anlıyor ki mavi gözlü dev, dev gibi sevgilere mezar bile olamaz: bahçesinde ebruliiiii hanımeli açan o ev...(şu nevbahar arkadaşım geldide aklıma (şiiri onun sayfasında okudum da)ne çok ortak bişeylerimiz var diye düşündüm şimdi,

Pazar, Mayıs 11, 2008

soru şu: bu kuşlardan hangisi özgür?

ikiside tutsak bu kuşlardan çünkü kafesin dışındaki uçarsa arkadaşı suya düşüp ölecek oda diğeri yaşasın diye uçamıyo dolayısıyla ikiside tutsaklar.

Cumartesi, Mayıs 10, 2008

bir ayrılık resmi bu anlatılan.


adam önce kitapları topladı
kadın kapısı kapalı ağlıyordu
çocuk merdivenlerde zaman dursa istiyordu
bir ayrılığın üç dalıydılar
birikmiş ne varsa atma zamanıydı şimdi...
çocuk merdivenlerin basamaklarını saydı
saçlarını çözdü bir daha ördü,
kadın kapı kolunu tutmak,
kapıyı açmak, adamın yanına gitmek istedi,
adam resimleri ayırdı
bir ayakkabı kutusuna koydu,
çocuk kapı ziline baktı,
kadın duvardaki saate,
adam açık olan pencereye...
bir ayrılığın üç kahramanıydılar...
zaman durmuyor, adam kalmıyor, kadın engel olmuyordu
zaman duramıyor, adam kalamıyor, kadın engel olamıyordu...
çocuk boynundaki ipli anahtarla kapıyı açtı
çizgili defterinin arasından kuruttuğu gelincik çiçeğini aldı,
kadın balkon kapısını açtı, rüzgar perdeleri uçurdu,
adam açık olan pencereyi kapattı, masanın örtüsünü düzeltti
bir ayrılığın üç adımıydılar...
adam gitti, kadın kaldı, çocuk büyüdü...
şimdi gelincik bir ayakkabı kutusunda, siyah beyaz resimlerle birlikte,
ayakkabı kutusunun anısı çocuğun kilitli kalbinde,
bi ayrılığım üç resmiydiler;
adam, kadın ve çocuk...
perdeler, kapı kolu ve merdiven
bir ayrılığın üç şahidiydiler...
(i.aydın)

Cuma, Mayıs 09, 2008

bugünün payına da bu söz düştü.

"Merdivenleri çıkarken yanından geçtiklerine selâm ver ki, inerken onlar da sana selâm versin!. "

Perşembe, Mayıs 08, 2008

Çarşamba, Mayıs 07, 2008

yüzyıllar öncesinden gelen düşünmelik bi yazı.


>Eflatun'a iki soru sormuşlar:

>>Birincisi; 'İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nelerdir?Eflatun tek tek sıralamış:

>>'Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var kiçocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Amasağlıklarını geri almak için para öderler... Yarından endişe ederken bugünü unuturlar. Dolayısıyla ne bu günü ne de yarını yaşarlar. Hiçölmeyecekmiş gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.'

>>Sıra gelmiş ikinci soruya;

>'Peki sen ne öneriyorsun?'

>Bilge yine sıralamış:

>'Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın. Yapılması gereken tek şeysadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır.

>ÖNEMLİ OLAN; HAYATTA EN ÇOK ŞEYE SAHİP

>OLMAK DEĞİL, EN AZ ŞEYE İHTİYAÇ DUYMAKTIR.

Salı, Mayıs 06, 2008

güzellik uykusu...

a benim oğul otu bitmeyen topraklarda şaşırıp kalan kalbim senin türkçen yok mu anlatıyorum işte bir kuş kalbi misin ki ürkmek için bahane arayıp duruyorsun bize dönecek oysa o güzel ölüm yatacağız beraber güzellik uykusuna her gün bahar olacak ve onun temizliği yeni yıkanmış tül perde ne ki benzetecek bizi dağların doruğuna ölümden korkuyor musun diyor okurun biri neden korkayım, ona ne yaptım ki bir kez olsun binmedim saltanat kayığına ve ömrüm boyunca heyelan bölgesinde yaşadım sanki başım çatlıyor bakalım ne çıkacak: toprak bile yaşlanıyor demek ki…

Pazartesi, Mayıs 05, 2008

kayınvalidemin ameliyat günü.

bugün kayınvalidem safrakesesindeki taşı aldırmak için ameliyat masasına yattı ünzilem,şükür güsel geçti,ziyaretine gittik gece,içeri almadılar tabi ziyaret saati geçtiği için ama refakatçi kartıyla teker teker girdik içeri,çıkardıkları taşı gördüm büyük bi ceviz büyüklüğündeydi varya,ne zamandır midem ağrıyo felan diyodu meğerse bu taştan kıvranıp duruyomuş kadıncağız,inş. çabucacık iyileşir,canım kayınvalidem benim allah şifa versin ona ve tüm hastalara...

Pazar, Mayıs 04, 2008

Güncellenmemiş Hayat Bilgisi Dersleri(TARIK TUFAN)


Tarık Tufan müthiş bir harmandır. Yazılarında büyük bir zenginlik, çeşitlilik vardır. Deneme türü seviyorsanız, hele içinizde bir yerlerde anarşitliğe varmayan romantik bir isyan damarı varsa. Oradan tutup yakalar sizi Tarık Tufan. Yok arkadaş, ben kendi halinde itaatkar bir adamım, günümü kurtarmaya bakarım diyorsanız şayet tavsiye etmem o zaman. Uzak durun Tarık Tufan'dan. Geniş kültür yelpazesinin kılcallarından ruhunuza akacak bir yer bulup, illa ki dokunacaktır yüreğinize. Artık hiç birşeyin eskisi gibi olmaması ihtmali ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Bazen arabesk olur bu damar, bazen şiirselliğe varan romantizm, din ya da entelektüel bir yan işte.

Cumartesi, Mayıs 03, 2008

eşimden,



seni çok seviyorum canım eşim,allah seni başımızdan eksik etmesin inş.,yüreğimin yarısı sırdaşım benim...iyiki varsın ve çok şükür benim eşimsin,

...neyin hayalini kurdumsa fazlasını buldum sende,
ne zaman ellerine uzansa ellerim,bir avuç yıldız kayar gönlümden sana,
gökte ararken yerde bulduğumsun,
sevdiğim,ne demeli sana nasıl demeli...
iki gözüm,hüznümün ortağı,ömrümün yarısı,sırdaşım,eşim,
iyiki varsın...

(bu arada aslıyla ilgili kurduğum kıskançlık ve kuruntularım geçti şükür ünzile,çünkü aslı işten ayrılmış,neden bilmiyorum ama birden öyle bi karar almış,hayırlısı diyim dimi ama...)

Cuma, Mayıs 02, 2008

netteki arkadaşlar ve hayata dair...


Selam ünzilem, Bugün bir kez daha hayatın ne kadar güzel, yaşamanın ise bir o kadar önemli olduğu fark ettim.Tüm olumsuzluklara rağmen hayatı sevmeyi ve ona sıkı sıkı bağlanmayı denemeli herkes. Çünkü hayat tüm zorluklara rağmen yaşamaya değer ve çok güzel. Bugün penceremden dışarı baktım güneş yoktu belki ama inan dışardaki rüzgar bile bana öyle güzel geldi ki anlatamam. Dışardaki insanların yüzlerindeki sıcak gülümseme içimi bir güneş kadar ısıttı. O bile herşeye yeterdi. Bence sende sabah kalk ve güne güzel bi gülümsemeyle başla...
yazmaya başlamışken netteki arkadaşlarımla ilgilide bir satırcık olsun yazmak istiyorum aklıma gelmişken,hiç tanımadığım karşılaşmadığım insanlarda olsalar şeker gibi onlar inan,hepsinin ayrı bi hikayesi var şu hayatta,bigün yazarım belki onları sende tanırsın ünzilem,çok az yazışıyorum belki onlarla,çok az şeyi paylaşıyorum ama seviyorum işte onları,içim ısındıda diyebilirim yazdıklarına,paylaştıklarına,samimiyetlerine,inş. onlarda beni seviyorlardır,zira sevilmek güsel bişii:)

Perşembe, Mayıs 01, 2008

bir mayıs...

hayır ünzie hayır bahsetmeyeceğim bir mayıs olaylarından sana,korkmayasın diye bu güzel ülkeyi kaosa sürüklemek isteyenlerin yaptıklarından...polise atılan taşlardan,polislerin sıktığı biber gazlarından...senin bari ümidin kalsın bu ülkeye dair geleceğe doğru neşeli güsel bir mayıslar için...

Gidalarin renklerinin dili!



Renkler sadece yiyecekleri hos gostermez. Renklerine gore ozel besleyicilikleri vardir. Iste renklerine gore gidalarin yararlari... Unutulmamasi gereken ise, bir yiyecegin rengi daha koyuysa daha fazla besleyici oldugu...


KirmiziKirmizi renkli yiyecekler likopen bakimindan zengin ve anser riskini azaltiyor. Kirmizi renkli yiyeceklerin basinda domates, karpuz, pembe greyfurt sayilabilir.
Mora yakin yiyecekler de, ayni ozellige sahiptir. Uzum, bogurtlen, ahududu ve kirmizi elma bu tur yiyeceklerin basinda gelir.

Portakal sarisiBu tur yiyecekler alfa ve beta keroten iceriyor, kanserin yayilmasini onyeici ve hucreleri yenileyici.. . Havuc, mango, kis meyveleri ve tatli patates.

Sari ve portakal sarisi Bu tur yiyecekler basta C vitamini olmak uzere hucreleri koruyor ve beta-kriptoksin gibi bir cok bagisIklikla ilgili mineraller iceriyor. Portakal, yesil fasulye ve avakado bu grupta aniliyor.

Sari ve yesil Bu tur yiyecekler lutein, keraten iceriyor ve goz sagligi icin yararli.Ispanak ve diger yesil sebzeler, taze misir, yesil fasulye, taze baklagiller ve avakado bu tur yiyeceklere ornek.

YesilYesil renkli yiyecekler ise, genlerin bozulmasini engelliyor, kemik kanserine ve diger kanserlere karsi onleyici ozellik tasiyor. Brokoli, bruksel lahanasi, karnibahar, lahana bu tur besinlerin basinda geliyor.

Beyaz/YesilBu tur yiyecekler hucrelerin ince zarini koruyor. Sogan, sarimsak, kereviz, armut bu grupta yer aliyor.