Pazartesi, Ağustos 31, 2009

cumartesi günü ve iftarı

cumartesi günü işyerindeki birine öyle sinirlendim öyle sinirlendimki,sinirimden ağladım artık nefes alamadım,çok hayal kırıklığıydı benim için bu davranışı,herneyse bahsedip yine üzmiyeceğim kendimi,iş çıkışı diyetisyen randevusuna gittik eşimle,bu konuyuda ayrı bi postta yazacağım,dönüşte pervini aldığımızda kayınvalidemden cumartesi,
önceki gün öğleden sonradan beri devam eden ateşinin düşmediğini gördük,akşamda beinm annemlere davetliydik,ve yetişemeyebileceğimi söyleyip annemlere,pervini hastaneye götürdük(bu sefer benim diyetisyene gittiğim özel hastaneye götürdüm,devlet hastanelerinde çok sıra var ve beklenilen yerde o kadar acil hasta çocuklar varki görünce pervini zapdetmeside zor oluyo ve bende mahvoluyorum üzüntüden)ateşi 39 dereceyi bulmuştu,doktor genç,sakin ve çok güleryüzlü bi erkekti,bütün gerekenleri yaptı ilaçlarımızıda yazdı,bizi biras ateşi düşene kadar beklettikten sonra eve yolladı,eve geldik bi ılık duş yaptırdım pervine,ve ezanla bir gidebildik annemlere iftara,
iftarda neler vardı şimdi hatırlayamıycam zira amcamlar çocukları felan bayağı bi kalabalıktı ev,ben pervini alıp yatak odasında uyuttum biras,aklımda kalan menüden keşkek yapmıştı annem ve müthişti:)

şeker kız candy değil pervin:)

(02.08.2009)

Pazar, Ağustos 30, 2009

1 august florya gezimizden resimler.

(kardeşlerim,halamın kızı ve biz beraberce gezdik o gün floryada.çok güsel bir gündü,resimlerini unutmuştum bile,şimdi karşıma çıkınca bilgisayarda,atlamak istemedim bu hatırayıda:)bu arada atatürk havaalanı çok yakın olduğundan uçaklar inişe geçtikleri için parkın üzerinden çok alçaktan uçuyorlar,görüntü ve o dehşetli sesleri müthiş,yani ben en çok onu beğendim:)

Cumartesi, Ağustos 29, 2009

fıkra:)

Tur otobüsü şöförünün omzuna dokunulunca adam hafifçe başını çevirmiş, bir bakmış ki elinde bir avuç badem, yaşlı bir kadın durmakta..
Teşekkür ederek almış bademleri ve yemiş..
15 dakika sonra yaşlı kadın tekrar şöförün omuzuna dokunup bir avuç daha badem vermiş ve bu ikramı 5 kere daha yapınca
- "Zahmet ediyorsunuz efendim.." demiş saygılı şöför,
" Hep bana yedirdiniz.. Biraz da kendiniz yesenize.."
-Çiğniyemiyorum evladım.." demiş yaşlı kadın,
"Dişlerim yok.."
- "Niye satın alıyorsunuz o zaman?.."
- "Evladım ben sadece üzerindeki çikolatayı emmesini seviyorum!.."

Cuma, Ağustos 28, 2009

koca bebek:)


yılların ardından.

  1. Değişmemişsin,
  2. buna karşılık hayatında biçok şey değişmiş.
  3. güzel bi işin olmuş
  4. ve güzel bi eşin,
  5. askere gitmişsin,ablan evlenmiş,annen yalnız kalmış,
  6. bi başka şehre taşınmışsın üstelik,
  7. eşinle paylaştığın bi evin,iyi kötü bi çevren olmuş,
  8. mutlu görünüyorsun,hemde çok..
  9. mutlu olmayan yanların var ama kimselerin bilmediği,
  10. öyle ustalıkla saklamayı beceriyorsunki sen bile farkında değilsin çoğu zaman bu yanlarının,
  11. hayat bu naparsın çoktan seçmeli yaşanıyor,alışacaksın bu mutsuz yanlarınla da yaşamaya,
  12. ama bişey daha diyeyim mi sana,
  13. HİÇ DEĞİŞMEMİŞSİN...

(kurgulayan ve yazan:zeynep melike..)

mayonez kavanozu.(alıntı)

Bir gün bir Felsefe profesörü, elinde birkaç kutu olduğu halde derse gelir. Ders başladığında, hiçbir şey söylemeden, önüne büyükçe bir mayonez kavanozunu alır ve ağzına kadar tenis topları ile doldurur ve öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar; Öğrenciler ittifakla kavanozun dolduğunu ifade ederler, Bu sefer profesör önündeki kutulardan bir tanesinden aldığı çakıl taşlarını, çalkalayarak kavanoza döker, böylece çakıl taşları kayarak, tenistoplarının aralarındaki boşlukları doldurur ve öğrencilere tekrar kavanozun dolup dolmadığını sorar, onlar da 'evet' doldu derler, profesör bu defa masanın üzerindeki diğer kutuyu eline alır ve içindeki kumu yavaşça kavanoza döker.Tabii Ki kumlar da çakıl taşlarının aralarındaki boşlukları doldurur.
Ve tekrar öğrencilere kavanozun dolup dolmadığını sorar,
Öğrenciler de koro halinde 'evet' derler.Bu sefer profesör masanın altında hazır bekleyen 2 fincan kahveyi alır ve kavanoza boşaltır, Kahve de kumların arasında kalan boşlukları doldurur. Öğrenciler gülerler!Profesör öğrencilerin gülüşünü destekleyerek 'eveet' Diyerek;Ben 'Bu kavanozun sizin hayatinizi simgelediğini ifade etmeye çalıştım ' Der.Söyle ki; Bu tenis topları hayatınızdaki önemli şeylerdir; aileniz,çocuklarınız, sıhhatiniz, arkadaşlarınız ve sizin için önemli olan şeylerdir.Diğer şeyleri kaybetseniz de, bu önemli şeyler kalır ve hayatinizi doldurur. O çakıl taşları ise daha az önemli olan diğer şeylerdir; isiniz, eviniz, arabanız vs.
Kum ise diğer ufak tefek şeylerdir.'Şayet Kavanoza önce kum doldurursanız...' diye, anlatmaya devam eder, 'çakıl taşlarına Ve özellikle de tenis toplarına (yeterli) yer kalmaz.Ayni şey hayatimiz için de geçerlidir. Vaktinizi ve enerjinizi ufak tefek şeylere harcar, israf ederseniz, önemli şeyler için vakit kalmayacaktır.

Dikkatinizi mutluluğunuz için önem arz eden şeylere çevirin. Çocuklarınızla oynayın. Sağlığınıza dikkat edin. Esinizle yemeğe çıkın. Evinizin ihtiyaçlarını karşılayın. Öncelikle tenis toplarını kavanoza yerleştirin. Öncelikleri, sıralamayı iyi bilin .Gerisi hep kumdur.
Bu Ara Bir öğrenci sorar; 'Peki, O iki fincan kahve nedir?'Profesör gülerek: 'Bu soruyu bekliyordum,Hayatiniz ne Kadar dolu olursa olsun, her zaman dostlarınız ve sevdiklerinizle bir fincan Kahve içecek kadar yer vardır !!! '


Not :
Ne zaman hayatında bazı seyler taşınamaz hale gelirse, ne zaman 24 saat kısa gelmeye başlarsa, o zaman mayonez kavanozu ve 2 Fincan Kahveyi hatırlayınız!

Perşembe, Ağustos 27, 2009

NECiP FAZIL USTADIN SOZUDUR.

Siz hic bir sarrafin bagirdigini duydunuz mu?
Kiymetli mali olanlar bagirmaz.Domatesci, biberci bagirir da kuyumcu bagirmaz.Eskici bagirir ama antikaci bagirmaz.Insan bagirirken dusunemez. Dusunemeyenler ise hep kavga icindedir.Popcular, folkcular bogazlarini patlatana kadar bagirip duruyor.Ama Dede Efendi'yi okuyanlar bagirmiyor.
Insanin kazandigi paradan degil, paranin kazandigi insandan korkulur.

Necip Fazil Kisakurek

dün akşam ve hayaller.

dün iş çıkışı eşim aldı beni ve yanında ortanca görümcem ayşe ablam ve kızıda vardı.rüveyda bu sene 1.sınıfa başlıycak inş.adresten dolayı onlara düşen okul veliler ve hatta okul müdürü tarafından bile beğenilmeyen öğretmenlere sahip,bu nedenle düşünüp duruyorlar ne yapacaklarını,buna karşılık,maddi olarak güçleri yetmesede bir ümit bu koleje gittik bakmaya(almanyadaki görümcemin eşinin arkadaşı buranın kurucu müdürü)velhasıl güsel bi hayal dünyası gibi çocukların eğitimi ve rahatı için düşünülmemiş tek bir ayrıntı bile yok desem abartmış olmam sanırım,24 kişilik sınıflar,iki yabancı dil,yüzme dersleri,spor,sinema salonları,bilgisayar odası,labaratuvar,kütüphane iki katlı bir katı yabancı dil kitaplar,okul içinde kırtasiye bile var,yemek salonları,yemeklerini her sınıf kendi masasında öğretmenleriyle yiyomuş mesela,lavabolar küçük ve alçak yerleştirilmiş,boylarına göre,merdiven kenarları parmaklık korumalıklarla çevrili,haftada bir gün rehberlik için yatılı kalınıyomuş,velhasıl bayıldım ben bu okula,tabi parasınada:Dbirinci sınıflar için yıllık ücret bu sene 13100 TL.
insan keşke gönderebilsem diyo gerçektende eğitimdeki bu adaletsizliği ve imkan bolluğunu görünce,bi tarafta ünv.ye kadar yabancı dil görüyosun derdini bile anlatamıyosun,diğer trafta iki yabancı dili konuşacak kadar öğreniyosun.
neyse kısmet paramız olur belki bizim çocuklar büyüyene kadar:P nerden olacaksa,ama hayaller insanı diri tutan değilmi:)
(aaa çocuklar dedim,sanki pervinden başka çocuğum varmış gibi,hayırlısı:)
öyle işte,akşamda gelince bamya ve pırasalı börek yetişmedi tabi,böreği gece 02:00 de uyanıp hazırladım ama,üzerinede streç filmle kapattım,gidince pişircem(aferim bana:P,kayınvalidem benim ammemleri,bizi,kaynımları ve eltimin annesini iftara çağırdı bu akşam,bende börek yapiyim boş gitmek olmaz dimi:D

Çarşamba, Ağustos 26, 2009

mutfakta iş kolaylaştırıcı icatlar.




iftarlar ve biz:)

pazartesi akşamı iftarı kayınvalidemlerde olacağımızı söylemiştim,ama sanırım o kadar yorulmuşum ki kendime anca bugün biras biras gelebildim yazmak için:)şimdi şöyle bi anlatacak olursam,almanyadaki görümcemler yarın dönüyorlar,bu nedenle burdaki görümcemler kaynımlar biz iftara almak istedik,oda herkese gelecek kadar vakti olmadığını,ama herkes bi çeşit yemeğini yapsın,annemlerde beraber olalım iftarda diye bi teklif yapmıştı,herkes bu öneriye olumlu bakınca,yemek menüsü paylaşıldı efendim:)
kayınvalidem çorba ve kızılcık hoşafı yaptı,ayşe ablam:fırında patates köfte ve peynirli börek,emine ablam:taze fasulye yemeği,eltim:pilav ve salatayı,ve bende şekerpare tatlısı,yoğurtlu kırmızı biber salatası bide tarifi sır beyaz çikolata soslu kek yaptım:)(akıl edip resim çekmemişim ve bir dilim bile kalmadı maalesef daha sonra çekmeye:)bu keki bi ara sizlerle paylaşırım,kolay ve süper olduğuna çok seviyorum bu tarifi:)herneyse efendim çocuklar dahil yaklaşık 25 kişilik beraber yapılan iftardan alnımızın akıyla çıkmış bulunmaktayız,ama gece 2:30 gibi yatınca ertesi günün sahuruna 4:20 de uyanabildik:)bu arada davulcu sesini bu sene hiç duyamadım geçmiyomu artık yoksa problem bendemi bilemedim:P
dün akşamda saat 6 gibi işten çıktıktan sonra annemi aradım dedim bu akşam evdemisiniz,geliyoz size iftara,ekstra bişey yapma çorba olsa yeter:)
bu akşam eve gidip bamya yemeğini pişirmem gerek,evdeyiz iftara,ama yarında davetliyiz efendim:)bu iftarlar güselde iftarda istediğini yiyememek çok acı oluyo yawf:Pnedeni ni diyetimle ilgili bikaç bişeyle birlikte haftasonu doktor kontrolünden sonra ayrı bi yazıda yazarım,şimdilik eywallah...(bu arada resim netten alıntı,ben akşamki curcunanın güselliğinden akıl edemedim bizim masayı resimlemeyi:)

Salı, Ağustos 25, 2009

Pazartesi, Ağustos 24, 2009

günlerden pazartesi.

kendimi hırpaladığım,sıkıntılarımı büyütüp içimde dağlar meydana getirdiğim günlerin yüzleşmesiydi haftasonu benim için,aslında sıkıntılarını çok açık bir dille yazabilen bir insan değilim,yada işte buna sıkılıyorum diyebilecek kadarda cesur değilim sanırım.buna rağmen sonsuz kere teşekkür ederim eşime karakutu gibi suspus olan beni çözebilmek adına gösterdiği gayretleri için,ve hırçın ve somurtkan duruşuma onca zamandır sabrettiği için,,
büyüttükçe büyüttüm biçok şeyi içimde son zamanlarda,ve eşime hiçbişey söylemeden yıprattım kendimi,üstü kapalı yazabildiğim kadarıyla buraya yazmayı denedim,ve cumartesi günü eşim artık dayanamadı ve burdan okuduğu kadarıyla geçti karşıma,ve iki dünyada birlikte olmaya söz verdiğin insana söyleyemediğin ne var Allah aşkına söyle bukadarmı uzağım sana,bu kadarmı anlayışsız biriyim,neden bu halin dedi,işte o an haklı olduğunu farkettim,her neye kızıyorsamda(ki kızgınlığım eşimle ilgiliydi bi kısmı)neden biriktirmeyi deniyordum çözmek yerine,,
cumartesi iş çıkışı beni işten aldı ve eve gitmeden bi parka uğradık,çimenlere oturup salyangozları ve karıncaları inceledik,yoldan geçen arbaları saydık havadan sudan ve daha bissürü şeyden bahsettik problemimiz dışında:)ve en son samimiyet ve cesaretle konuştuk kırıldığımız şeyleri,ve konuşunca anladımki kızdığım şeyler hiçte benim düşündüğüm gibi değilmiş,keşke sorsaydın dedi bana,ve evet keşke sorabilseydim dedim bende,,
sorunumu biliyorum aslında,eşimle ve sevdiklerimle olan kısıtlı zamanımı sadece onlarla güsel bi şekilde geçirebilmek tek isteğim,telaşla,birbirinin aynı geçen günlerimeydi bu depresyon halim,eşimle geçiremediğimiz zamanlaraydı vazgeçmişliğim,
yaşım kaç olursa olsun sanırım ben sevgi ve ilgi bekleyen biriyim,eğer eksik kalırsa bunlar kararıyor gökyüzü sanki benim için,parçalı bulutlu ve bol gökgürültülü bir sağnak yağmur başlıyor üzerimde,herşey anlamını yitiriyor,,
ah istanbul alacağın olsun yordun beni bikez daha,,
günlerden pazartesi,haftasonu evde bedenen o kadar iş yapıp yoruldum ki,ama düşüncelerim ve duygularım dinlenmiş,iyiyim şükür,ve bu akşam iftarda cümbür cemaat kayınvalidemlerdeyiz:)ayrıntılarını yarın yazarim nasipse,
şimdilik eyvallah,,

Cuma, Ağustos 21, 2009

hayırlı cumalar ve hayırlı ramazanlar efendim.

Ramazan, diğer 11 ayı kulluk bilinciyle geçirebilmenin duasıdır...
Ramazan, Allah'ın kainattaki haşmetli ve küllî idaresine, Rahmetine, şefkatine, geniş ve azametli, intizamlı ve küllî bir tarzda mukabele edebilmenin duasıdır..
Ramazan, Cenâb-ı Hakk'ın nimetlerine karşı şükredebilmenin duasıdır..
Ramazan, fakir kardeşlerimize yardım edebilmenin duasıdır... (başka kardeşlerimizi de hatırlayabilmenin, onlara da dua edebilmenin, üzerimizdeki bencilliğin kaldırılmasının duasıdır)
Ramazan, mülkün mâlikinin Allah olduğunu nefsimize talim ettirebilmenin duasıdır...
Ramazan, nefsimizi terbiye etmek, kötü alışkanlıklarından vazgeçirebilmek için bir duadır..
Ramazan, Kur'ân-ı Kerîm'in indirilişini karşılamak için, melek gibi bir vaziyete girebilmenin duasıdır...
Ramazan, bâki bir ömrü kazanabilmenin duasıdır(kadir gecesi) ;
Ramazan, ahiretimizi kazanabilmenin ve ahiret kazancımızın artmasının duasıdır.
Şimdiden hepimizin ramazanı mübarek olsun..

rezil oldu dün,bugün,yarın,


Çok zaman önceydi.
O kadar zaman önceydi ki zaman diye bir şey yoktu.
İnsanlar güneş doğup batıncaya kadar yaşıyorlardı hayatı.
Bir daha hiç olmayacakmış gibi dolu ve anlamlı.
Derken zaman diye üç parçalı bir şey icat etti insan.
Bir parçasına dün dedi, diğer parcasına bugün, öteki parçasına da yarın.
Sonra fesat karıştı zamana ve insan bugünü unuttu,dünü düşünüp pişman oldu, yarını düşünüp telaşlandı;
ama işin ilginç tarafı tüm telaş ve pişmanlıkları güneş doğup batıncaya kadar yaşadı.
Farkında olmadan rezil etti bu gününü.
Oysa yarın, bugüne dün diyor, dünde bu gün için yarın diyordu.
Bir türlü beceremedi.
Bir eliyle yarına, diğer eliyle düne yapıştı.
Bugünü eline yüzüne bulaştırdı... Mutsuz oldu insan.
VE ne gariptir ki, yarının telaşı da, dünün pişmanlığını da hep bugün yaşadı; ama bugünü hiç yaşayamadı.
Ne yarın ne de dün!

pervin ve şaşkın akvaryum balıkları:)


Perşembe, Ağustos 20, 2009

birazcık iç boşaltımı diyelim.

Elif gibi yalnızım,
Ne esrem var,ne ötrem,
Ne beni durduran bir cezmim,
Ne de bana ben katan bir şeddem var.
Ne elimi tutan bir harf,
Ne anlam katan bir harekem...
Kalakaldım sayfalar ortasında.
Bir okuyan bekledim,
Bir hıfzeden belki...
Gölgesini istedim bir dostun med gibi…
Sızım elif sızısı...

arkadaşlar neresinden tutupta nelerden bahsetsem bilemiyorum aslında,yani bu suskunluğumun son bulması adına yazıyorum bugün birasda,onu belirtiyim.çünkü biliyorum sustukça kendi içime çekilip herkeslerden habersiz bir yaşam sürüyorum kendimle,hayallerimi,hasretlerimi,çocukça kalan yanlarımın inatlaşmalarını,ve o ilk aşk heyecanı tadında şaşkınlıklarımı sığdırıyorum yüreğime,ve kimselere belli etmeden yaşayip gidiyorum,buda büyük bi ağırlık yapıyor inanın,aşağıda bi yazı ekledim bikaç gün önce,(rusça olan).bu yazı benim yedi-sekiz sene önce demeyi çok isteyipte diyemediğim sözlerdi,yani yine içime attığım ve diğerlerine belli etmeden hissettiğim şeylerdi.ve daha önceki bir yazımda ilk defa hissettiğim bişeyi cesaretle paylaştığımı,ve pişman olduğumu yıllardır her hatırlayışımda,keşke söylemeseydim dediğimi yazmıştım.işte ardımda yarım kalmış bi hikayenin hayali kahramanına ithafendi yazılanlar,ama bu yazdıklarım şimdiki hislerim değil yanlış anlaşılmasın:) ve işte bunca yıl sonra tekrar bi vesileyle karşımda bulunca o'nu dostluğuma,ve duygularıma değer vermeyen o hali canlandı gözümde,ve eskilere gittim diyelim,belki bir hesaplaşmaydı bu sessiz sedasız,belki de başka bişey bilmiyorum,ama şimdi daha hafifim içimde,ve daha cesur ve daha az pişman hissettiklerinden..
neden rusça yazdığımıda yazıyim;rusça benim sığınağım gibi oldu bi değişle,yani çok iyi bilmem,ama merakım var, seviyorum ve öğrenmeye çalışıyorum kendimce:),herneyse,belki on sene önce,o yirmi yaşımın verdiği deli dolu zamanımda kendisine hayranlıkla karışık güsel şeyler hissettiğim o kişiden bahsetmek istemedim,belki biras utandım diyelim:) vede fazlasıyla gereksiz buldum bunca yıl sonra bahsetmeyi..
şimdi iyiyim,şaşkınlığım geçti,ama hala bi parça kızgınım kendime on yıl öncesine dair..
ailemi ve sizi seviyorum,kendime yaptığım itirafların şahidi güsel insanlar iyiki varsınız:)
(bu arada bu çocukluk sırrım aramızda kalsın olmazmı:P

Pazartesi, Ağustos 17, 2009

Cumartesi, Ağustos 15, 2009

bir yokmuş iki varmış hikayelerde meğer.

''yağmura,nisana ve yaşıma aldanıp
uçurumları kıyı sanarak
ve dağlar erişilmeyince acı verir sözünü unutarak kaf dağına gitmek istedim ''bir zamanlar..
gitmek nasip olmadı diye hep bi tarafım kaf dağlarına hasretle boynu bükük kalmıştı yıllardır,oysa bugün şükür diyorum sonsuz kere kaf dağının zirvesine çıkmasını beceremeden düşecekmişim meğer,bugün anladım...
içimdeki bu güsel huzur dolu sakinliği hissetmeyeli nerdeyse bi 10 yıl olmuştu,ama şükür bunca yılın ardından yerine oturan taşlar içimde güsel bi boşluk oluşturdular,derin derin nefes aldığımda artık yüreğimde bişeyler batıpta acıtmıyor kalbimi,teşekkür ederim Allah'ım yarım bıraktırmadın bu hikayeyide okuyup tamamladım,artık kitabı rafa huzurla kaldırabilirim,zihnimde hikayenin içinde geçenleri hayal ederken..
çok şükür bikez daha sana,
ellerimi bırakmadığın ve beni bana bırakmadığın için...

Cuma, Ağustos 14, 2009

Знаешь, моя любовь к тебе размером со слезинку воробья..

Я наизусть выучил(а) песни тоски..Некоторые пел(а) крича, а некоторые шепотом..Я вскрикнул(а) в темноту..Подождала, а вдруг ты услышишь мой голос...Но тебя не было..
Солнце влюбилось в землю, но никак не смогло приблизиться.Потому что оно знало, что если приблизится, все на земле исчезнет, поэтому оно научилось любить издалека..Как я...
Ты знаешь про любовь волны и берега?Начинаясь, уходящая в бесконечность волна, с тоской устремляется на берег.Волна-любящий, а берег-тот, кого любят.Волна касается кончиками пальцев своего любимого, и все время уходит назад..Знает, что не достанет, но все время бежит(стремится)
(kusura bakmayın okuyan arkadaşlar,bu itirafı kendime türkçe yapacak kadar cesur değildim bunca yıl sonra)

Çarşamba, Ağustos 12, 2009

bu mevsimde çok güsel olursun mavilerin içinde:)

yaklaşık bir haftadır ortalarda gözükmüyorum,merak edip soranlara da,sormasada merak edenlerede eywallah,aslında değişen yada farklılaşan bişey yaşadığım söylenemez yazmadığım günlerde,sadece canımı sıkan şeyleri göz önüne döktükçe daha da yaralandığımı farkettim,ve bu farkedilişle döndüm içime,bastırdıkça bastırdım yüzleşmek istemediğim,arıza oluşturan şeyleri,sır küpü olsa çatlardı evet haklısınız:) bende farklı davranamadım zaten,bu formülünde uzun süreli işe yaramadığını yaşayarak öğrenmiş oldum,gittim döktüm içimi aynadaki kendi silüetime,birasda o taşısın arızaları diyerek,bakalım o daha dayanıklımı çıkacak benden:)
şimdi iyimiyim diye baktığımda kendime,fırtınada rüzgarın acımadan defalarca bir o yana bir buyana tokatladığı geminin,fırtına dinipte hala su üzerinde durmaya çalışan o hali gibiyim,çevirdim içimi dışıma,kimse kalmadı,ısrarla yüreğimin duvarlarına tutunup düşmemek için çabalayan bir ikisini saymazsak:)
evet geç kalınmış yada yarım bırakılmış şeylerle yüzleşmeyi denedim son günlerde,ama yine başaramadım,sanırım daha hazır değilim(kendimi kandırıyorum hiçbir zamanda hazır olamıycam sanırım,ancak ödünç aldığı cesur elbiseleri giyen biride asla hazır olmayacak bu yüzleşmeye,biliyorum).
zamanın birinde bi söz demişti büyük biri,beklenti içine girme asla hayatında hiçkimseye,eğer yaparsa şaşırarak sevin,yapmazsada zaten o kişiden bişey beklemediğin için zaten senin için önemsiz olur,haklı sanırım,artık bu anlamsız yükü taşımanın ağırlığından şikayet etmektense,ve yükün sahibininde yüke sahip çıkmayacağını biliyorsam,neden ben taşıyimki tek başıma,,
(sanırım çok fazla içime dönmüşüm,çok karmaşık cümleler kurup sizide bu karmaşıklığımla muhatap ettim,afedersiniz,,

Salı, Ağustos 04, 2009

şiir gibi bi cümle c.dündardan.

Haydi bir şiir okuyun bugün...
Bunaldıysanız haberlerin aleladeliğinden, sıkıldıysanız şarkıcı dedikodularından, futbol­cu fıkralarından, lotaryayla köşe dönme he­saplarından, bıktıysanız ekranların, sayfaların işportacı ağızlarından gelin, siz de şiire sığı­nın...
...ve hatırlamaya çalışın bir zamanlar nasıl, "ırmak yüklü adamlardık, tuz katarlarının ardınca giden.../ Yağmur bir dua gibi geçerdi pencerelerden/ yetim insan, toprağın vicdanıyla doyardı/ gözyaşlarının gücü vardı eskiden."

Cumartesi, Ağustos 01, 2009