Cumartesi, Ekim 31, 2009

biliyorsun seni ben sonbaharda sevmiştim.

nostaljik bi şarkı paylaşmak istedim bugün sizlerle,severim ben böyle şarkıları:)

İstanbul Boğaz'ın da Cumhuriyet Bayramı Havai Fişek Gösterisi


Cuma, Ekim 30, 2009

yağmur,ağlama gitti diye sakın,bak ben burdayım silmek için gözyaşlarını.

fonda soner arıcanın ayrılık şarkısı,dilimde ayrılığa dair bikaç cümle kırıntısı,sanki yıllar önce bastırılmış masalsı bi sevdanın,su yüzüne vurması gibi,bi buruk şaşkınlık,bi yürek titreten sessizlik var üzerimde,
dışarda yağmur varya şimdi,rafa kaldırdığım hüzünler bir bir dökülüyorlar tavan arasından yüreğime,
bi parça hüzün aslında en güseli bence,hisleri ve hüzünleri olmadan nasıl yaşarki insan sahi..
özlemeyi hakeden herkesi özlüyorum şimdi,hayallerimden çıkarıp karşımda durduklarını bile düşlüyorum,yüzüme yayılan bi gülümseme,yıllar önce gittikleri ana döndürüyor beni sanki,
biliyorum ayrılıklarda sevdaya dahil,çünkü ayrılanlar hala sevdali,biliyorum,,
hoşgeldin hüzün,hoşgeldin masal kahramanı sevdiğim,pamuk prensesin prensi olmayı tercih ettiğinden beri küsmüştüm sana doğrusu,herneyse,yine de bana yakışan elvedası esirgenmiş bir gidişe hoşgeldin diyebilmek..
gözlerini sevdiğim yağmur,
özlemiştim seninle ıslanmayı,
ve sırılsıklam bi aşkı tamda gidecekken,sıcacık bileklerinden kavrayıp ,
son bi elveda öncesi gitme diyebilmeyi,
hoşçakal ey aşk bikez daha,
artık özgürsün,bıraktım ellerini,
hoşgeldin yağmur aşksız günlerime..
(hisseden ve yazan :zeynep melike)

Perşembe, Ekim 29, 2009

미안하다, 사랑한다

ya nasıl bir filimdir bu arkadaşlar iki gündür kimyamı,biyolojimi bozdu inanın,dizinin ingilizce adı,I'm sorry.I love you,konusu biraz acıklı,biras romantik.
iki gecede bitirdim diziyi,önceki gece sabah işe gidecek olmama rağmen sabah namazlarıyla kalkabildim başından dizinin,ağlamaktan gözlerim şişti resmen ve burnum kızardı,görseniz böyle küçük emrah bakışı yapıştı sanki yüzümdeki ifadeye,
ama o kadar beğendimki diziyi,rüyamda bile saranghea adujshi felan gibi bişeyler söyleyip duruyodum(Allahtan rüyada konuşma gibi bi huyum yok şimdilik,yoksa eşim diycek bismillah hanımı bu boyuttan kaybettik felan diye mazallah sonra,yok yani uyanınca bide rüyadaki durumu anlatma gereği felan doğacak şimdi:P
neyse işte öyle canlarım,resmen hayal alemindeyim hala,hatta böyle yediğim çikolatadan bisküviden felan şöyle bedava bi tatil kazandınız tebrikler felan diyip,bi köşeden kamera elinde birileri çıksa,hiç düşünmeden seul'e gidiş biletini ayırttırırdım oracıkta(seul g.korenin başkenti bu arada harika bi yer tavsiye ederim görmenizi(sanki ben on kere gittimde tavsiye ediyom bide:P
yada hayal boyutunu imkansızlıklara rağmen abartıp aladdinin lambasını bi yerde bulup ovuştururken üç dileğinizi soran zati muhtereme kadar dayandırdım olayı,dilekler hazır bu arada;
1.korede okyanusu görür bir ev,iki katlı,4oda bir salon,bahçede havuz olabilir:P.
2.koreceyi sular seller gibi konuşmak.en azından moo hyuk ve eun chae ile dertleşecek kadar:P.
3.rusça konuşmak(bu ayrı bi yazı konusu,bunun sebebini atlıyorum:)
kısaca romeo julyet ayarında hatta öte bile geçmiş bi film,
yukarda sağda yatan uşak en sonunda ölünce hüngür foşurt artık saldım kendimi nasıl ağlıyorum,eşim kahvaltı soruyo hazırlamıycazmı diye elimde mendil,sus diyorum burda koca adam öldü gitti,ay nasıl kaptırdım kendimi,bu koreliler süper yapıyo bu işi,bikez daha eğiliyorum saygıyla önlerinde:)
her gece onlarca kanalda bissürü dizi oynuyo,hiçbir dizide bunların tadı yok bence,
bide bu kore dizilerindeki konuşmalara ayrı bi hayranlık duyuyorum inanın,onuda unutmiyim yazmayı:)dudaklarını böyle uzatıp homurdanır gibi masumane bi şekile sokmuyolarmı öyle,yerim onları yer yer hemde o yemek yenilen çubuklarla:)
yakında güney kore türkiye bayraklarını evin camından sallayıp tezahuratlara başlarsam kendime şaşırmıycam(da komşular için biras durum açıklanması gereken bir hal alacak,ondan çekiniyorum biras:Phazırlıksızlar zira benim bu yarı koreli olmuş halime,hahahaha:P
neyse uzatmıyim daha fazla ama ben hala romantik drama tadında geçirmekteyim günlerimi,okuyanlara duyrulur efendim..

Cuma, Ekim 23, 2009

dikkat! çatlak patlak yusyuvarlak bi deli istila etti beni bu yazıda:P

grip dolayısıyla bir alana bir bedava,al götür abi maksat ekonomiye can gelsin havasındayim,oda nasıl oluyor diyenlere,anlatılmaz yaşanır diyim efendim:)
hasta olunca çeneme bir yan tesir yapıyor heralde içtiğim ilaçlar,saçmalama olayını çok iyi kıvırdığımı bile düşünüyorum,artık hastalığıma verin,kusura bakmayın emi:)
bak şimdi hastalıktan felan konu açılınca aklıma bişey geldi,arkadaşlar hasta olunca iştahı kesilen varmı,şahsen ben gözümü açmaya halim olmaya olmaya sofraya sürünerekte olsa giderim efendim,hatta gözlerim kapalı yemeğimide yerim,üzülünce,sinirlenince konusuna girmek dahi istemiyorum,zira iki katı yiyorum o durumlardada,sevgili iştahı her değişken havada kesilen arkadaşlar,ay erken yemek yiyemem,sinirlendim şimdi hiç bi lokma geçmez boğazımdan diyenler,helede tatlıdan nefret ederim ağzıma sürmem ıyy diyen güsel insanlar,sizleri anlayamamaktan ötürü çok mahçubum belirtmek istedim,yani nasıl bi duygu inanın bilmiyorum hissettikleriniz,
annemin dediğine göre ben çok iştahsız bi bebekmişim,almanyadan mamalar getirtmişler teneke teneke vakti zamanında,ne olduysa ondan sonra oldu heralde diyorum ben düşününce şimdi,kendimi bildim bileli iştahsızlığımı hatırlayamıyorum çünkü:P
mesela aşık oldum zayıflarım artık mantığınıda kavrayamıyorum,ben böyle durumlarda gençliğimde kendimi hep abur cubur yerken bulmuşumdur,hatta gariptir çikolata vs.yanında paso süt tüketirdim,(bi yerde okumuştum kan gurubu B Rh + olanlar süt ve süt ürünlerine çok düşkün olurlarmış,adı geçmişken bunuda not düşiyim dedim:)yani bu önermede bende başarılı olmuyor,
giriş gelişme'nin ardından sonucuda yazıp konuyu bağlamak lazım,çünkü eve gitme saatim yaklaştı,sabahları işe gitme annecim diye ağlayan kızıma kavuşmam lazım biran önce,
ne diyordum,hee,sonuç: mahallede hamile herkes ayol,akşam kapı önü komşu muhabbetinde öğrendim,felancanın hem kızı hem gelini,feşmancanın gelini,ötekinin bilmem nesi,aaa acilen zayıflama mutasyonumu tamamlayıp yetişmem lazım bu hamile sezonuna sonundada olsa:P
(açıkçası senin ikinci ne zaman sorusunu çok bekledim soracaklar diye,ama sevgili komşularım beni oldukça şaşırttılar bu meraksız halleriyle,neyse ben yinede onların bir akşamlık dalgınlıklarına veriyorum,çünkü böyle konusu açılmış hazır bi konuda banko bi soruydu bu sormaları kesindi yani,kaçırdılar treni hahaha,artık bidahakine:P
ay sonuç yukardakilerle pek bağdaşmadı sanırım,ama artık napiyim elden dilden bu gelir dostlar,öptüm hepinizi,selam ve hürmetle,gökten üç elma düştü biri bu yazıyı yazan bana,diğeri yazdıklarımı okuma sabrını gösteren size,üçüncüsüde,bu yazdıklarımdan habersiz olan herkese :D

su altı dünyasını merak eden,ama benim gibi fobisi olanlara bi tavsiye:)

Türkiye'nin ilk dev akvaryumu Turkuazoo, ziyarete açildi. Bayrampaşa'da sekiz bin metrekarelik alan üzerinde kurulan ve yapimi Yeni Zelandali bir şirket tarafindan yaklaşik alti ayda tamamlanan akvaryumda, tatli su, tuzlu su, okyanus baliklari ve tropikal baliklarin yani sira beş farkli köpekbaliği türü ve nesli tükenen orfoz da yer aliyor.
Dev akvaryuma giriş, tam 25, öğrenci ve 65 yaş üzeri ise 18 lira olarak belirlendi. Akvaryuma 0-3 yaş grubu çocuklarin girişleri ise ücretsiz olacak. Turkuazoo'nun içinde yer alan akrilik su tünelleriyle baliklar "onlarla birlikte yüzüyormuşçasina" 270 derece açidan izlenebiliyor.
10 binin üzerinde deniz canlisini görme imkani sunan Turkuazoo'da, dünyanin en uzun su alti tünellerinden biri de yer aliyor. 80 metre uzunluğundaki iki duvari ve tavani tamamen akvaryum olan tünelde, yürüyen bant üzerinde sadece baliklari izleyerek dolaşma imkani da bulunuyor.

Çarşamba, Ekim 21, 2009

lay lay lom işte böyle:)



arkadaşlar yanda resmini gördüğünüz eleman,pazartesi sabahı eşimi sağ ayağından sokan arı ile bir ilişik içinde olmadığını iletmemi istedi,bende yazıktır diyerek yazıma başlamadan bi söyleyivereyim dedim,bilginize:)

evet yanlış duymadınız,sabah 07:00 sularında sabah kahvaltı için mutfağa geçtiydik ki,yere konmuş arıyı göremeyen eşim,ve eşimin mutfağa girdiğini göremeyen arı ani bir titreşimle birbirlerine çarptılar,daha doğrusu eşim arının üstüne basınca çarpılmış gibi kaldırdı ayağını,ve eşimi çorabının üstünden sokan arıda ölmüş oldu,nerden biliyorsun derseniz peçeteyle kalıntıları ben attım,ordan:)bu arada arı sokunca sokan yere sarımsak sürünce acayip yakıyo,siz hemen buz koyun ve bi yandanda gübresiz toprağı azcık suyla ıslayın ve koyu bir çamur kıvamındaki toprağı sokan yere bastırın,cidden şişmesini önlüyor ve zehri alıyor toprak,bu pratik bilgiyide yaşayarak öğrenmiş olmamız hasebiyle sizle paylaşıyim istedim,aklınızda bulunsun:)

bu arada kısacık kendimdende yaziyim,zira merak eden olabilir belki:)efendim ben boğazları yanar,burnu akar,öksürük ve ateşle beraber grip olmuş vaziyetteyim,kendimi yataktan kaldıracak bile hali olmayan ben,işyerine kadar attım kendimi hamdolsun,ve inş. eve kadarda atabilirim,ve kalan enerji kalıntılarımla üçlü koltuğun üstünü kaplayan,daha doğrusu ütülenmek için beni bekleyen çamaşırları hayal kırıklığına uğretmayıp,onlarıda mutlu edebilirim:)

aklıma gelen gider ayak notu:evimizde ikinci fare cesetini de bulmuş bulunmaktayız,bazanın içinden çıktı efendim,buda merak edenler için ek bi bilgi:) ve tahminimce yuvarlak bi hesap yaparsak kalan zehirlerin kareköküne felanda bölünce fare kalmadı inş.bu mutlu haberide paylaşmamak kendime ve sizlere haksızlık olurdu dimi ama:P

ve cumartesi eşim,pervin ve kayınvalidemle katıldığımız ihh yetim buluşması gecesine dair bişeylerde yazmak istiyordum ama sanırım yazı uzun olacak,yarın kısmetse bahsedeyim o geceden,hem resimde koyarım belki,uğrayan herkesi öperim gül yüreklerinden,bide yanaklarından:D

Pazartesi, Ekim 19, 2009

süheyla yıldızım 2,5 yaşında bugün.


sevgili kızım pervin;
ben bu yazıyı yazarken,sen daha bu yazdıklarımı okuyabilecek bir yaşa ulaşmadın,ama ben ilerde bigün okuyacağın ümidi ve niyetiyle yazıyorum.
doğduğun ilk aylarda,zaman çok yavaş ilerliyor gibi geliyordu,oysa şimdi ne zamana yetişebiliyorum,nede senin büyüme hızına,günden güne yeni şeyler öğrenip ekliyorsun hafızana,hergeçen gün biras daha şaşırtıyorsun bizi,
dün bikez daha farkettim ki bizim söylediklerimizi değil,gözlerinin bizde okuduklarını öğrenip yapıyorsun,yani istediğimiz kadar yap diyelim,biz sana örnek olamıyorsak havada kalıyor tüm denilenler bikez daha anladım.
bu günlerde herşeyi öğrenmeye o kadar isteklisin ki,gördüğün herşeyi soruyorsun bize,"bu nedir,kim bu,neden böyle,niçin gitmiş,ne olmuş..."diye uzayıp giden sorularınla muhatabız,ama itiraf etmeliyimki bazen cevapsız bile kalabiliyoruz soruların karşısında,
çok soru sorman beni fazlasıyla mutlu ediyor ama,çünkü hayatta soruları olmayan insanların,diğer insanları kopya ederek hayatı ezbere yaşadıklarını düşünmüşümdür,hayatta seni geliştirecek,olumlu etkileyecek,ve birilerine soracak soruların her zaman olsun dilerim,ve cevaplarını bulma noktasında klavuzunda kur'an_ı kerim ve sünneti seniyye olsun canım kızım,
cennetin kapısını cömertler açacak müjdesinin muhatabı olabilmen dualarımdır inş. kızım,unutma ki bize verilenlerin sadece emanetçileriyiz,sakın sana bahşedilenleri kendinden bilip şımarma,Allah rızası için infakta bulun her daim,Rabbimin sevdiği kul ol,ve sevdiklerin Rabbimin sevdiği kişiler olsun inş.
gözümün nuru,gönlümün nar-ı kızım,sana olan öyle bir sevda yerleştirilmişki yüreğime Allah tarafından,yazabildiklerim hissettiklerimin sadece bir numunesi olabilir ancak,tıpkı okyanusta ki bir damla su gibi,
iki buçuk yaşın hırçınlığı var bugünlerde üzerindse biras,ve sana karşı o kadar sabırsız olabiliyorumki bazen,keşke diyorum sinirlendikten sonra,keşke öyle bakmasaydım,keşke onu demeseydim..,ama sanırım seninle birlikte olgunlaşıp büyüyorum bende,
şimdi işyerindeyim,ve akşam hayalinde uydurup anlattığın masalları dinlemeyi özledim:)
akşamları seni ayaklarımda sallarken uyuya kalıyorum çoğu zaman yorgunluktan,oysa seni ayaklarıma koyarken,seni uyutup biras seyretmeyi hayal ediyorum cennet numunesi güzel yüzünü,
evimizin hurisi,ay yüzlü pervinim,seni çok seviyoruz,Rabbim hayırlı,sağlıklı ve uzun bir ömür versin inş. sana iki dünyadada,
iyiki varsın,
çok şükür varsın..
(annen zeynep hanım..

Cumartesi, Ekim 17, 2009

hadi arkanıza yaslanıp okuyun:)

Bir kısırdöngünün içindeyiz hepimiz, gerekliliklerimiz var. Koşturmamız lazım, yetişmemiz şart! Her yeni güne biraz daha yorgun başlamaktan yorgunuz. Oysa şu yüreği dinlendirip, işleri düzene koymak lazım ki, aşka vakit kalsın!
İşle özel hayat arasında sıkışıp kalıyor yaşam dediğimiz. Hele büyük şehirlerde ne kadar zaman harcıyoruz boş yere, bir hesaplasak, birden toplayıp bavulu gitmek gelir içimizden. Yüzleşmemeyi tercih ediyoruz. Öyle ya, trafikte geçen zamanı toplasak, ömrün çeyreği gibi; akıllı adam işimi iki koca saati köprünün üstünde geçirmek?
Vazgeçemiyorsak, çözüm üretelim derdindeyim. Bütün hepsi aşk için, yeter ki aşka zaman kalsın. Uykumuzdan ne kadar fedakarlık edebilirsek, güzel bir gece geçiririz mesela sevdiğimizle? Bir filmi sonuna kadar izleyemeyecek kadar yorgun döndüğümüz iş günlerinde, göz kapaklarını açık tutmak için neye ihtiyaç var?
Gün içinde gereksizce yaptığımız konuşmalardan sıkılıp, akşam sevgilimizle sohbete girişemiyorsak, kaç telefon konuşmasını kaldırabiliriz hayatımızdan? Fast-food yaşama geçtik, öğlen saatlerinde restoranlarda geçen biletlerimiz var, önümüze yemek gelmesine alıştığımız için mi unuttuk, ellerine sağlık demeyi?

Bütün gün yaramaz çocuğumuzun peşinden koşmaktan bıktığımız için mi, akşam eve gelen eşimizin şımarıklık yapmasına tahammülümüz yok? Belki de kendimizi şımartmayı unutmuşuzdur. Biraz hatırlasak da aşka vakit kalsa, olmaz mı?
Aile baskısından bunaldığımız için mi, gencecik ruhlarımız herkese karşı isyankar? Ondan mı bu kadar kısa sürüyor gençlik aşkları? İkisini birbirinden ayırabilsek de aşka daha dingin bir şans tanısak olmaz mı? Aslında kimseye değil de kendimize mi kızgınız?
Daha önce çok yıkıldığımız için mi, şimdi korkuyoruz sevdalanmaktan? Kimse bizi aptal yerine koyamasın diye mi bu kadar duvarımız var? Yorulmadan bir daha denesek, eski hatalardan aldığımız dersleri cebimize koyup yola devam edecek gücü bulsak, olmaz mı? Kadın olduğumuzu hatırlatsak her sabah aynada kendimize ve sevilmeye ne kadar layık olduğumuzu, güçlü kadın imajımızı eve gelince çıkarıp atsak da, aşka yer açsak, olmaz mı?
Bugün beyaz bir sayfa açarak, hayatımızda aksayan yerleri bulsak, düzeltmek için çözüm arasak, kendimizi geliştirip değiştirsek, imkansız dediğimiz şeyleri listeleyip üstüne gitsek, başka konularda gösterdiğimiz hırsı aşkta göstersek ve biraz daha vakit ayırsak aşka olmaz mı?
Zaman hızla akıp gidiyor. Dertlerimiz, ödenecek faturalarımız, sorumluluklarımız var, biliyorum ama hadi biraz yavaşlayalım. Her gün aynı süratle geçiyor nasılsa ve değişmiyor dünyanın dönüşü. Biz varken de, yokken de devam ediyor sıkıntılar. Ama biraz yer açsak aşka, şu koca evren daha keyifle yaşanabilir olmaz mı?

__._,_.___

Cuma, Ekim 16, 2009

mutluluğun resmidir.


canım o kadar sıkkınki;ama yazınca hafifledi sanki.

çünkü diye başlayan bissürü şey dolanıyo aklımda yine,
  • mesela bu sabah işe gelirken pervinin kaşlarını çatıp sanki bana kızgın ve küskün o hali ve bakışı gitmiyo gözümün önünden,
  • eşimin bugün izinli olup,kayınvalidem ve pervini parka götürecek olması ve onların yanında olamayışım,
  • sağ kaşımın üzerinde dokununca acıyan bi baş ağrısı var bikaç zamandır,sinüzit oluşundan şüphe etmekle birlikte,teşhisi adına hiçbir çabam yok,doktora gitmek gibi,
  • canım sıkkın olunca vücut kimyamın bütün dengeleri devre dışı kalıyo,ve bu devrelerin yerine abur cubur tıkınma ve atıştırma devreye giriyo,ki bu çok beni güçsüzleştiren bişey,
  • param yok ve borçlarım var,ki görünenden çok daha sinir bozucu(dileğim yeni yıla borçsuz girmek)
  • kpss de ciddi bi başarı elde etmek istiyorum körelmiş ve ümitsizliğe düşmüş cesaretim adına,
  • büyük kardeşim zelihanın iyi bir işi olsun istiyorum,çünkü işsiz olduğu her an bütün sinirini benden çıkarıyo,beni çok kırıyo,yerden yere vuruyo adeta,ve ben kan bağımız dışında bütün bağlarımızın koptuğunu hissediyorum o an,çok canım acıyor çok,konuşmayı deneyemiyorum bil,çünkü bişey söylemeye niyetlenirken daha sen sus,senin hayatında herşey yolunda senin bişey söylemeye hakkın yok diyip bağırıyor bana,bende sesimi yükseltsem uzayacak mesele,bu yüzden tüm söylediklerini yutuyorum,geçen gün annemlere yürüdüm iş çıkışı,zeliha yemek yemek üzereydi,annem ablanada bi yemek getirin dedi(ki kendim kalkıp alırım istemem ayağıma birileri getirsin)daha annemin lafı bitmeden zeliha dediki;bütün gün çocuğuna bakıyoruz bide ayağına yemekmi getiricez dedi ve kendide yemedi,sırf bana bi tabak yemek getirmemek için,o kadar ağladımki o gece bütün gözyaşlarımı içime akıttım,kimseye bişey demedim,sabaha kadar ne uyudum ne bi lokma bişey yedim,
  • bütün sülale de hayata pozitif bakan,mutlu,hiçbir derdi olmayan,ağırbaşlı,paso polyanna modunda olmaktan yoruldum sanırım,helede akraba ziyaretlerinde nasılsın,çalışıyorsun hala dimi dediklerinde,-evet diyişimin hemen ardından,-çalış çalış yığın paraları kenara oh diyişlerinde kanım donuyor sinirden,gülümseyerek susuyorum yinede,
  • hayatımdaki biçok şeye yetişemiyorum,ev işlerine,yemeğe,kızıma,eşime,kendime,arkadaşlarıma,işyerinde işlerime,tatile,hayal kurmaya,çocukluğuma,gençliğime,,diye uzayıp giden yetişemediğim biçok şey,ve bazen eşimin şaka yaptığını düşünerek söylediği cümlelerine de sinir oluyorum ve çok kırılıyorum,ama gerginlik olmasın,aman yanlış anlamasın,aman üzülmesin,yada kırılmayı hakediyosun adam haklı diyerek uzun uzun susuyorum yine,hesabı kendime çıkarınca faturalar daha az tuzlu oluyo sanki,
  • birine bişey söylemek istediğimde zaman bikaç dakikalığına dursa içimi boşaltsam sonra yeniden çalışsa saatler,diye hayal ettiğim bilim kurgu tadında hayallerimde olmuyor değil ara sıra,imkan dahilinde problemlerimi karşımdaki kişiye söyleyecek kadar cesur değilim ve olamıycamda biliyorum,öğrenilmiş çaresizliğime mahkumum ben,

son bişey daha yazmak istiyorum bana kendimi hatırladıkça iyi hissettiren bişey:bu sabah dost tv de işe gelmeden hemen önce 40 hadis sıraladılar ekranda birbirinden güsel,bi tanesinde şöyle bi ifade vardı anlam olarak; savaş içinde değilsen yani can güvenliğin varsa,sağlığın yerindeyse ve ailenin o günkü rızkını temin edebilmişsen sana dünyalar bahşedilmiştir,bunun gibi bi anlam yüklü ifadeyi düşündüm durdum,evet onca sıkıntı ve üzüntü dediğim şeyler nekadarda hafifledi bunu düşününce,sanırım dini ve manevi hatırlamalara daha sık ihtiyacım var,

bana dünyayı bahşeden O yüce Allah'a sonsuz şükürler olsun,evet bugün dünya benim dostlar :D

Perşembe, Ekim 15, 2009

fındıkkurdu pervinden cümleler.

pervinle sabah diyoloğundan;
babasının kucağında masada otururken babannesine diyorki,
-babanne benim babam senin oğlun mu?
-evet benim oğlum diyor kayınvalidem,(biras gülerek)
pervinden cevap gecikmiyor
-hiç komik değil babanne.
biz şaşkın:)
***
haftasonu ben kahvaltıyı hazırlarken kayınvalidem pervini camdan baktırıyordu,yoldan yaşlı bir dede geçerken pervinin kayınvalideme dediği cümle;
-dede ay anam oy der gibi yürüyo babanne,baksana.
(tabi biz duyunca kahkaha modunda:)
***
mutfakta yemek yaparken yanıma gelip bazen diyorki;
-kolay gelsin anne,ne yapıyosun?
-yemek yapıyorum kızım.
-şaşulle(fasulye)yemeğimi yapıyosun?
-:)
***
-ben bebekken bu yemeği çok seviyodum dimi anne,ama şimdi sen yede büyü.
(yemek istemediği bişey olunca cümlesidir buda:)
***
cumartesi günü beni iş çıkışı almaya geldiler eşim ve kızım,beni beklerken,yoldan geçen insanları dikkatlice inceleyen pervin,sigara içen bi adamı görünce babasına dönüp;
-baba baksana kocaman adam yolda sigara içmeye utanmıyo demiş.
(açıkçası sigaranın zararlı bişey olduğunu söylemiştik ama içen hiçkimse hakkında kötü bişey dememiştik,hayret ettik doğrusu :s
***
uzun zamandır giymediğim ayakkabılarımı gören pervinden cümle;
-ooo maşallah ne güsel ayakkabın varmış senin,çok beğendim,banada aynısından al tamam mı?
-:)
***
bana masal anlatsana anne diyo,anlatıyorum,sonra başlıyo;
-bak şimdi bende sana anlatıyim mi,ama bana bak,uyuma tamammı,diyip,bir varmış bir yokmuş,minik bi kaplan varmış diyerek başlıyo masallar uydurmaya.(bayılıyorum bu haline:)
***
hergeçen gün dahada orjinal cümleleri var pervin sultanın,aklıma gelenler şimdilik bunlar,inş. dahada eklerim.

Çarşamba, Ekim 14, 2009

bir çift kara göze yıllarca yanan kadının hikayesi.

bir adamı sevmişti kadın gizlice,
gözünün değdiği her bakışta onun gözlerini bulup,ve o gözlerde kendini kaybediyordu kadın,
neden bilinmez başı sonu sır bi sevdaydı bu içinde,
kendinden bile sakladı kadın yıllarca,
sonra bigün bütün gemileri yakarcasına herşeyi göze alıp,
seviyorum dedi adama,
hor görme beni neolur,seviyorum seni halime bakmadan,
adamın gözü bi başka kadındaydı,kalbiyse hiçkimsede,
adam sevmeyi bilmiyordu çünkü,
anlamını bilmediği bişeydi bu kadının dediği,
ve hiç oralı bile olmadı,ardını dönüp öylece yürüyüp gitti,
dudaklarında bahşedilmiş alaycı bi gülümsemeydi giderken,
kadının hayalindeki adamın son hali,
bukadar mı acıtırdı bi sevda yüreği,
bukadarmı ağır gelirdi sevmek dedikleri şey bi tene,
atsa atamadı kadın,
satsa satamadı,
gömdü en derin yerine kalbinin,
dikiş tutturamadı,
yaktı içini geçti kadının,
aynaya baktıkça ağladı kadın,
ağladıkça gözyaşlarında adama olan sevdası süzüldü yanaklarından,
böylece yıllar yılları kovaladı,
unutamadı adamı elbet,
ama bu acıyla yaşamayı öğrendi kadın,
çıkageldi sevmeyi bilmeyen adam,
yanında bi başka kadınla,
üstelik kadın onu sevmediğini haykırıyordu sanki heryana,
anlam veremedi kadın bu olanlara bikez daha,
sevmeyi bilmeyen adamın,kendini sevmeyen bi karısı vardı,
bizim kadın darmadağın,güçlükle duruyordu ayakta,
bikez daha cearet edemedi adamın kara gözlerine bakmaya,
çünkü o gözlerdi kadını kara gecelerde her gece yakıp kül eden,
..
kadın ve adam,
gerçek bi hikayenin tam orta yerinde,
asla vuslatları olmayan iki bedendiler,artık.
(düşleyipte yazan:zeynep melike)

bol resimli büyükada çıkartması.

geçenlerde büyükada gezintimizi yazmıştım,ama resimler ekleyememiştim,şimdi resimlerinide koyuyorum,harika bi gündü,manzara,evler süper,ama açıkçası bütün adada ağır bi at pisliği kokusu sinmiş maalesef:( araç yasak olduğu için ulaşım atlarla yapılıyo,bunun neticesi sanırım,ama değişik biyere kaçamak yapalım diyenlere tavsiye ederim yinede..

Salı, Ekim 13, 2009

bu şarkı benden,yıllar içinde giden herkese gelsin.


işte gidiyorum

birşey demeden

arkamı dönmeden

şikayet etmeden

hiçbirşey almadan

birşey vermeden

yol ayrılmış, görmeden gidiyorum

ne küslük var ne pişmanlık kalbimde

yürüyorum sanki senin yanında

sesin uzaklaşır herbir adımda

ayak izim kalmadan gidiyorum

gerdiğin tel kalbimde kırılmadı

gönülkuşu şarkıdan yorulmadı

bana kimse sen gibi sarılmadı

ışığımız sönmeden gidiyorum

Pazartesi, Ekim 12, 2009

falan filan.

haftayı günlere bölüp plan yaptım kpss için,madem bişeye niyetlendim elimden gelen gayreti göztermeliyim,takdir O'nun elbet,netice onun istemesiyle,aslında işe gitmeyi pek istemiyorum helede ikinci bir bebek olduktan sonra,ama bu sınavlarada girmek istiyorum kendim için,yarım bırakılmış heveslerim adına,
ve bloguma yazmayı istesemde bir türlü elim klavyenin tuşlarına gitmiyor son günlerde,aklımdan onca şey geçiyor,yaşanılan hatıralarda yazılma sırasını bekliyor ama ben yazmıyorum işte,ara sıra sizede olur belki,işte öyle..
havuç tatlısı yaptım ilk defa,hani şu misket gibi yuvarlayıp hindistan cevizine buluyoruzya,ondan.kalabalık ibr aile toplantısında haftasonu ikram ettim,beğenilmesi hoşuma gitti ayrıca,seviyorum yeni şeyler denemeyi.
annemle babam tosyadalar iki gündür,bence iyi geliyor beraber vakit geçirmeleri,biras iş biras tatil olur işte:)
ve son bişey çok duygusalım bu günlere,ve bolca hayalci.

Perşembe, Ekim 08, 2009

bir alıntı,"düşündürücü"

Kaynak : http://www.gazetevatan.com


12 yaşındaki mendilci Ahmet’ten hayat dersi!

Dun 15 milyon ogrenci ders basi yapti...
Bilecikli Ahmet ise, Mecidiyekoy’deki Profilo trafik isiklarinda elindeki kagit mendilleri satmak icin yesil isigin yanmasini bekleyen araclarin camlarini tiklatiyordu.

“Sen okula gitmiyor musun” dedim, gerisi geldi:
- Iki sene once dorduncu sinifi bitirdim ve biraktim.
- Neden?
- Babam hapse girdi...
- Ne yapti ki?
- Ince is... Simdi anlatamam...
- Annen neden calismiyor peki?
- O da calisiyor, aha orda... (Eliyle 10-15 metre uzakta kucaginda bir bebekle dilenen kadini gosteriyor.)
- Oooo, iyisiniz... Bu isiklar sizin kontrolunuzde yani...
- Kiz kardesim de cam siliyor...
- Vay, vay, vay... Iyi para goturuyorsunuzdur...
- Ucumuz gunde 200-250 liradan asagi toplamiyoruz...
- Ayda 6 milyar eder...
- Geciyor... Ama pazar gunleri calismiyoruz... Cunku pazarlari bu isiklar tikanmiyor. Is olmuyor. Ben de balik tutup satiyorum. Sana da getireyim mi?
- Bos ver baligi, o kadar parayi ne yapiyorsunuz?
- Birazini babama gonderiyoruz, birazini yiyoruz, yarisini da biriktiriyoruz.
- Biriktirince ne yapacaksin, dukkân mi acacaksin kendine?
- Manyak miyim be abi, ne dukkâni... Araba alacagiz. Babam hapse girmeden once korsan (kacak taksicilik) yapiyordu, buyuyunce ben de ayni isi yapacagim.
- Ev almayacak misiniz?
- Evimiz var, belediye verdi. Kâgithane’de...
***

Bu sirada isik yesile donuyor ve arkamdaki araclarin suruculeri kornalarina abanmaya basliyor... Ama muhabbet tatli, Ahmet’le biraz daha konusmak icin arabayi iyice kenara cekiyorum.
- Okulu tamamen biraktin yani...
- Okusam ne olacak ki? Benim ogretmen yirmi yil okumus, bin lira kazaniyor. Yasanir mi o parayla? Hem ben her gun internete giriyorum, o yeter.
- Bilgisayarin da mi var?
- Niye olmasin ki?
- Peki; arkadaslarin okula giderken hic mi uzulmuyorsun?
- Once uzuluyordum, ama artik sigara paralarini bile ben veriyorum. En zenginleri benim simdi.
Ahmet isin kolayini bulmus, yolunu cizmis; ne soylesem nafile... Vedalasip gitmek icin hamle ediyorum, surati asiliyor:
- O kadar cene caldik, bir beslik bile atmayacak misin?
***

Dun 15 milyon ogrenci dersbasi yapti...
Sansli olanlar universiteyi kazanip, ogretmen, doktor, muhendis olacak ve Ahmet’in dedigi gibi ayda bin liraya talim edecek. Cogu da issizler kervanina katilacak.
Ahmet ise o zamana kadar coktan altina arabasini cekip, korsana baslamis olacak.
Belki de isleri iyice yoluna girecek ve “filo” kuracak...

Cogumuz sokakta gordugumuz o cocuklara aciyoruz ya...
Bence asil kendi cocuklarimizin gelecegi icin kaygilanmaliyiz!

Pazartesi, Ekim 05, 2009

bensel bişeyler.

haftanın ortası geldi hiç bişey anlamadım,akşamları annemlerdeydim iki gündür,geç geldim eve,evde bissürü iş var yapılacak ama elim gitmiyor,aslında eve bile gelmek istemiyorum,eve fındık faresi girmiş:( ilaç aldık,şimdilik bir tane ölüsünü bulduk,ama tahminimce bir tane daha var,eşime yapışkanlarından alalım dedim,daha garanti bence,üff aklıma geldi yine,yaa ben eve gidince halının üzerine bi uzanıp şöyle sevseklenmeyi çok seviyordum,şimdi sinirden nerdeyse halıya basmadan yürüycem,gözüm devamlı köşelerde,çok sinir bi durum gerçektende,
bikaç zamandır bişeyler çok canımı sıkıyor be ben sıkılınca acısını yemeklerden daha doğrusu çikolata gibi şeylerden çıkarıyorum,bu durumda çok geriyo beni yani diyetimi tam anlamıyla yapamıyorum 3 haftadır,acil toparlanıp yenilemem gerek kendimi,yirmi kilo gittiyse Allahın izniyle bi gayretle şu on kiloyuda verebilirim inş. sene sonuna kadar,
cumartesi iki posta gönderdim nihayet vede şükür,biri ulaştı arkadaşa,diğerninde bu hafta içi ulaşmasını diliyorum,önümüzdeki hafta sonu içinde iki posta göndermekti niyetim ama bu aralar parasal kemer sıkma politikasından,hiçbir harcama yapamıycam kendim için,kısmetse bidahaki ay içinde onlarada gönderirim,
kpss kursu başlayacak bu haftasonu eşimin,bende hazırlanmaya karar verdim,işyerinde fırsat buldukça bakıyorum ama bi plan yapıcam kendime daha verimli olsun diye,kendimi çok hırslı hissediyorum bu konuda son zamanlarda,inş. ikinci bebek düşüncesiyle çakışmaz bu sınav meselesi,
iki kitaba birden başladım bu hafta,biri tarık tamer bayraktarın "evdeki renkler" ki bu kitap herkesin eline geçmeli bence çok süper bişey aile iletişimi adına,ikincisiyse "hz.aişe".daha yeni başladım ikinciye,dikaktimi çeken noktaları yazarım burayada inş.
şimdi biras halsiz hissediyorum kendimi,dün gece sahura kalkmadan oruçluyum bugün,sanırım etkisi var bu halimde,neyse gider ben,sevgiyle..

köy yollarındayız bayramın üçüncü günü

bayramın birinci günü şeker pervin.



bizim kızlarla fatih iftarından


pervin'den fotolar1




Cuma, Ekim 02, 2009

geçmiş bayram tebriği:)

geçmiş bayramınızıda kutluyim efendim,kusuruma bakmayın bu arada geç olduğu için,olmazmı:)

yokluğumda nerelerdeydim,bilginize arzolunur:)

yirmi günlük hasrete son vermek adına yazıyorum,döndüm şükür:)
neresinden tutup yazsam inanın bilmiyorum o kadar çok şey varki biriken,gözüm korktu şimdiden:P aslında yaşadııklarımı çok ayrıntılı vede uzun yazacak kadar hatırlayamayadabilirim,vede sizleri de sıkabilirim,dahada önemlisi..
malum bildiğiniz üzre oruç,iftarlar,kadir gecesi derken bayramıda gördük geçirdik şükür,bizim işyeri arefeden iki gün önce bayram tatiline çıktı efendim,yani perşembe akşamı paydos ettik,ve iş çıkışı leyla fatma ve ben üçlüsü fatihteydik iftarda,sonrasındaysa ciddi bir alışveriş(seviyorum fatihte alışveriş yapmayı,gerçi param olmadığına fazla eşimin kartıyla aldım biçok şeyi,şimdilerdede o kartın borçlarını ödemeliyim,ama aldıklarımı düşünüp çok gerilmeye gerek yok sanırım:)gecenin bitiminde eşim aldı bizi ve arkadaşları evlerine bırakıp bizde eve geçtik.
cuma günü hızlandırılmış bir bayram temizliği vardi ki kardeşim sağolsun yoksa hiçbişey bitmezdi heralde bana kalsa:)
cumartesi arefe de farksızdı diyemem,kalan temizliğe devam diyelim:)
bayramın ilk iki günü akraba ziyaretleri vardı listemizde,amcamlardan bitanesi hastanedeydi onu samatyada gidip ziyaret ettik,şimdi evde şükür,
bayramın ikinci akşamı eşimin ailecek görüşmedikleri teyzesine gittik(aslında o kadar incir çekirdeğini doldurmaz bi sebep varki ortada,herneyse bizi çok iyi karşıladı yemek yedirdi çay içirdi,tatlı ikram etti,pervine bayıldı,çok sevdi(üç oğlunun birincisini evlendirmiş ama henüz torunu yok,ondan heralde:)arada geçen bir iki kelimeleri saymazsak laf bile sokmadı bize denilebilir:D kısa sürecek bir bayram ziyareti yapalım dedik,gece 10du heralde eve vardığımızda,inş. bundan sonrası için iyi olur bizim adımımız diyelim:)
bayramın üçüncü günü eşimin anne ve babasınıda alarak gönendeki köye gittik,pek bişey anladım diyemem orda geçen günlerden,kötü diyildi ama çabuk geçti(ordaki akraba ziyaretleri,birasda bahçeyle uğraş(hoş ceviz ağacından eşimin silktiği cevizleri toplamaktan başka bişey yaptım diyemem ama:)neyse iştegittik geldik köyede,pazar akşamı evimizdeydik.köyle ilgili diyebileceğim kayınvalidemin yaptığı o güsel hamurlu çöreklere böreklere vede 2 parmak kaymaklı köy sütlerine dayanamayan ben 1,5 kilo geri almışım,geri döndüm yeniden başladım diyete,bakalım:(
bu arada diyetimde kaç kilo verdiğimi ayrı bir yazıda ayrıntılı yazıcam inş.:)
eşim ve ben pazartesi salıda izinliydik,ve salı günü,eşim hadi dedi diyip duruyorsun seni adalara götüreyim,tabi ben balıklama atladım teklife salı kabataştan bindik 1,5 saatte vardık büyükadaya,dönüşümüzde eve vardığımızda saat 8 di sanırım,böylece günümüz güselcene bitti:)
çarşamba iş başı yaptım,ama üç gündür biras yoğunluktan blog başına oturamadım,çarşamba akşamıda küçük kardeşimin doğum günüydü,geç geldik eve,ve dün perşembe akşamıda kardeşlerim ve eşim alışverişteydik yenibosna tarafta,bu akşamda gidince ev temizliği çamaşır bulaşıkla uğraşıcam,zira haftasonuda olmayacağım evde:)
neyse elimden geldiğince kısa yazmaya çalıştım,umarım sıkılmamışsınızdır,sizleri özledim:)
evde ilk fırsatta bu yazıya ait bol resimler ekleyeceğim inş.
şimdilik eywallah..