Salı, Haziran 30, 2009

kendime yazdığım bi yazı.

ağlasam sesimi duyarmısınız mısralarımda,
dokunabilirmisiniz gözyaşlarıma ellerinizle,
bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
kelimelerinse kifayetsiz olduğunu,
bu derde düşmeden önce,,neden hatıralarım arasından çıktığına anlam veremediğim bi şiirin mısraları bunlar,sanırım üzerimdeki bu halde şiirden farksız,üzerime yapışıp kalan stres denilen şeyle yaşamayı kabullendimde diyebilirim,
hayal kırıklığı denen şeyi daha az yaşıyorum,son zamanlarda onada alışmış olmalıyım,
gayet rahatsız bi koltukta sabahtan beri oturmak belimide ağrıttı,ve odamın sıcak havasını dağıtsın diye açtığım vantilatörde başımın içinde çalışmaya karar verdi sanki,sussun istiyorum,bu seferde sıcak,sıcacık sarıyor beni,
pervinden de bahsetmez oldum kaç zamandır,yakında bol resimli bi yazı eklerim inş. ondanda,
ve yüzümü güldüren harika bi mektup aldım viyanadan,onuda eklemeliyim,
kendime son not,lise arkadaşlarınla bu pazar olacak okulun pilav gününde buluşabilmen ümidiyle,(inş. herkes gelir,çok özledim hepsini)
ve kelebek gibi arkadaşım ceydanın bi yazısında geçiyordu dudaklarını öne uzatıp ağaladığı,şimdi tam bende o moddayım,keşke işyerinde değil de evde olsaydım,(ağlamalarını bile erteletiyor insana bu koca şehir,(gördünmü faturayı yine sana kestim istanbul,ses çıkarma emi nede olsa eski bi hukukumuz var senle,,

Cuma, Haziran 26, 2009

bir dakika düşünme molası(regaib kandili)

  • Şu beş gecede yapılan duâ geri çevrilmez. Regaib gecesi, Şabanın 15. gecesi, Cuma, Ramazan bayramı ve Kurban bayramı gecesi.) [İbn-i Asâkir)
  • Receb’in ilk cuma gecesini(regaib kandili) ihya edene, Allahü teâlâ, kabir azabı yapmaz. Duâlarını kabul eder. Yalnız, 7 kimsenin duasını kabul etmez: Faizci, Müslümanları aşağı gören, ana babasına eziyet eden, Müslüman olan ve dinin emirlerine uyan kocasını dinlemeyen kadın, çalgıcı, livata ve zina eden, beş vakit namazı kılmayan. [Bu günahlardan vazgeçmedikçe, duaları kabul olmaz.] [Saadet-i Ebediyye]

Perşembe, Haziran 25, 2009

buda benim aşk masalım..

söyleyecek paylaşılacak,ne kadar çok şey var,yaşanmış,birikmiş ve anlatılmak için sırasını bekliyor hatıralar içinde bir köşede sanki,bense dilimin ucuna dek gelipte diyemediklerime yanmaktayım,ne taze bi hüzün sıcacık etti içimi şimdi,,benim evlilik hikayemde herkeslerinki gibi mutluluk heyecan duygusuyla insanı düğün gününe dek gerilere götüren bi hikaye işte,,
eşimle tanıştırılma vesilesiyle evlendik ama buluşma yerine gittiğimde onun beklediğim kişi olduğundan habersizce aşık oldum ona diyebilirim,Allah nasip edecekya işte içim ısınıverdi bu adama:)25 haziran 2004 günü ünv.den ev arkadaşım zeynebin düğününe gitmiştim çamlıcaya,ve dönüşte eyüp sultanda ilk kez buluşmak için sözleşmiştik eşimle telefonda,(bi gülümseme yayıldı şimdi yüzüme o akşamı hatırlayınca,ayrıntılar biras komik ve birasda özel:)velhasıl görüştük halitpaşa konağında,birer çay içtik, evden çıktığımda bu evlilik için ona hayır demeye o kadar hazırlamıştımki kendimi,oysa eve dönüp yatağıma uzandığımdaysa eşime çoktan aşık olmuştum bile:)bütün gece acaba onunda bana içi ısındımı diye içten içe kendime acaba ile başlayan sorular sormaktan uyuyamamıştım,bu ilk görüşmenin ardından masadan ayrılırken biras düşünelim diyerek vedalaşmıştık,ve 16 gün boyunca ne o beni aradı nede ben onu,artık sanırım beni beğenmedi ama arayıp söylemeyede çekiniyo diye düşünmeye çoktan başlamıştım,ve heran olumsuz bir telefona hazırdım,yüreğimdeyse kendime kızmakla meşguldüm,sen böyle ilk görüşte niye aşık olursunki aldınmı cevabını diyordum durmadan,16 günün ardından çaldı telefonum ve bikez daha görüşme kararıyla kapandı telefon,ve böylece geçip gitti günler,söz,nişan derken 25 haziran 2005 te,yani bir yıl sonra aynı gün evlenmek nasip oldu,,eşim benim ilk ve tek aşkım,onu görene dek kimsenin gözlerine değmemişti gözlerim,ve onun içinde benim ilk ve tek oluşum sevgimi bikez daha çoğaltmıştır aklıma her düşüşünde,bugün dört yılı ardımızda bıraktık ama ben ara sıra kızsamda ona,içimden ağzıma geleni söylesemde,yüzüne karşı tek bir kırıcı söz söylememişimdir,çünkü ben bu adama hala aşığım ve onu kırarsam,o üzülürse onunla birlikte üzüleceğimi biliyorum,o benim hayattaki diğer yarım,iki dünya için beraber yanyana olmaya söz verdiğim biricik eşim,gökte ararken,aradığım herşeyi ela gözlerinde bulduğum adam seni çok seviyorum,iyiki varsın,iyiki hayatımdasın,geçen dört yıldaki gibi Rabbim gelecek yıllardada bizleri birbirimizden ayırmasın,hayatımızda gül kokulu kelebeğimiz,pervinimizle evliliğimiz dahada güzelleşti ve renklendi şükür,iyiki rabbim bu evliliği pervin gibi bir melekle lütuflandırdı,,
evlilik yıldönümümüz kutlu olsun,,
yeşil gözlü hatunundan gül bakışlı sevgilisi,biricik eşine hediyedir bu yazı...

Çarşamba, Haziran 24, 2009

can dündardan kendi evliliğine dair bir yazı.

>>>Evlilik, inanmadigim halde içerisinde 17 seneyi bitirdigim bir kurum benim için..
>>>17 senede (abartmiyorum) 40 çift arkadasimin son verdigi kurum ayni zamanda da...
>>>Evliligimin bu kadar uzun sürmesinin gizi belkide kuruma inanmamaktan geçiyor.
>>>Evliligi toplumun dayattigi sekilde yasamamaktan...
>>>Nedir bu dayatmalar?
>>>Erkegin muhakkak kadindan yasça büyük olmasi, egitim seviyesinin erkegin lehine yada en azindan esit olmasi bunlarin sadece ikisi...
>>>Olmaz, yürümez diyor toplum... Erkek yasça büyük olmali ki,kadina "hot" dediginde oturmali kadin...Yada yumusatiyorlar; efendim kadin erkekten önce çöktügü için (hani dogum felan) küçük olmaliymis yasi...
>>>Egitimde de böyle.. Kadinin çok okumusu bilmis olurmus, evde kalmakmis layiki....
>>>ESiM BENDEN 2 YAS BÜYÜK; ne "hot" dememe gerek kaldi 17 senede, ne de benden önce çöktü...
>>>Yillar içinde ben yaslandikça o gençlesti, "oo Can bey kapmisiniz çitiri" esprilerine muhatap dahi oldum.
>>>ESiM 3 ÜNiVERSiTE BiTiRDi; ben bi taneyi 9 senede bitirdim..
>>>Ne o bana bilmislik tasladi, ne ben ona ezik baktim... >
>>Kulaga gelen müzik tekse de, onu olusturan notalar farklidir der,Halil Cibran...
>>>Bunu unutmadik biz. Ben konusurken o dinledi, Ben dinlerken o konustu 17 sene.
>>>O öfkeliyken ben, ben öfkeliyken o "haklisin bitanem..." dedik,öfke bitip firtina duruldugunda "ama bi de böyle düsün" de dedik fikrimizi savunurken. >>>Farkli insanlar olarak görmedik birbirimizi, ayni amaç için savasan neferlerdik bu hayatta...
>>>Asla bilmedik ne kadar para kazandigimizi, ortak cüzdanimizdan gerektigi kadar aldik..
>>>Ne kadar çalarsa çalsin masanin üstünde telefon, kim bu saatte arayan karsi cins diye sorgulamadik da ama...
>>>Sevginin en büyük dostuydu bizim için "güven"... Ve güvenin ardina saklanmis bir "saygi" vardi daima...
>>>Ne kavgalar, ne badireler atlattik 17 senede...
>>>Eee ülkeler neler gördü, biz çekirdek aile mi sütliman yasayacaktik... >>>Öyle bir girdik ki birbirimize, ben ilk kez odamin disinda yattim bi gece, misafir odasinda...
>>>Gece yarisi kapi açildi, esim "ne yapiyosun burda?" diye sordu kapinin esiginden,"uyuyorum" dedim buz gibi bi sesle...
>>>Gitti, gelmesi 1 dakikasini almisti elinde yastikla... "kay yana" dedi daracik yatakta."ne yapiyosun?" dedigimde "benim yerim senin yanin, sen gelmezsen ben gelirim" dedi... Anladim ki o gece, en uzun kavgamiz yatış saatine kadar sürecek... Ve bence dogrusu da bu...Özen gösterdik o günden sonra, evin her yerinde kavga ettik, yatak odamiz haric..
>>>Kirsak da zaman zaman kalplerimizi, asla kin tutmadik birbirimize... >>>Toplum kurallariyla oynasaydik bu oyunu belki de 41 inci çift olacaktik o listede...
>>>Ama oyunun kurallarini biz koyduk... Nede olsa bizim oyunumuzdu, oynanan...
>>>Evlilik; hesapsiz içine dalinmasi gereken bir oyun bence... Topluma kulaklarini tikayarak hemde... Ne benim, ne de bizim sözlerimizle... Sadece gönlünüzden geçtigince... Dedigi gibi Ataol Behramoglu' nun; >>>"...Yasadiklarimdan ögrendigim bir sey var: Yasadin mi büyük yasayacaksin, irmaklara, göge, bütün evrene karisircasina. Çünkü ömür dedigimiz sey, hayata sunulmus bir armagandir.
>>>Ve hayat, sunulmus bir armagandir insana..."
>>>CAN DÜNDAR
>>>Hayat kisa gelen bir battaniye gibidir.
>>>Yukari cekersin ayak parmaklarin isyan eder.
>>>Asagi cekersin omuzlarin titrer.
>>>Ama yine de, neseli insanlar dizlerini karinlarina ceker, rahat bir uyku uyumayi basarir.

Pazartesi, Haziran 22, 2009

iyiki doğdun zeynep melike..

doğumgünüme dair,kendime dair yazı yazmadan geçirmekti niyetim bu seneyide,ama aradan geçen iki günün ardından kısada olsa bişeyi not düşmek istedim.hiç hatırlamaz beni dediğim biçok arkadaşımdan gelen beklenmedik telefonlar,amcamın kızlarından elifin beni araması(kendi onca derdine ve üç çocuğuna rağmen beni hatırlaması)beni tarifsiz şekilde duygulandırdı diyebilirim.hatırlanmak şu dünyada alınan en güsel doğumgünü hediyesiydi benim için,herkese çok teşekkür ederim,iyiki varsınız,insanın sıkıntılarını ve sevinçlerini paylaşmak istediğinde çevirebileceği telefon numaralarının oluşu tarifsiz bişey arkadaşlar.birde candostum leylanın doğumgünümü bi gün öncesinden hatırlamasıysa biras güldürdü beni(yok ya bugündü senin doğum günün diye ısrarına güldüm en çokta),ayrıca teşekkür etmek istediğim bir arkadaş daha var,blog arkadaşlarımdan "nevbahar".umrede benim için yaptığı özel dualar,içimi sevinçle doldurdu şimdiden,hayırlısıyla beklemekteyim inş.ve kargoyla bana hurma tesbih ve göz için toz sürme gönderdi(dün elime ulaştı)işte bu samimiyet,ve mutluluk belki beni yazmaya itti iki gün aradan sonra,demem o ki;iyiki doğmuşsunuz sizlerde,ve tanımışım sizleri,benim doğum günümü anlamlı kılan özel insanlar,her daim güsellikler ve hayırlarla yanımda olmanız dileğim,ve bikez daha iyiki varsınız,sizi seviyorum.
(ve sevgili eşim senide unutmak istemem yazımda,o sakarya dönüşü köprü trafiği çilesinin ardından işyerinde ikinci kez yoruluşunla,akşam konuşmaya bile halin olmamasına rağmen benim doğum günüm olduğu için yaptığın fedakarlık,içimde yerini buldu oda inan,ve yediğim en lezzettli şeydi belkide seninle gülüşürken yediğimiz dondurma:)seninle her doğumgünümde daha uzun yıllar beraber olmak dileğim)
hepsi bu şimdilik diyeceklerimin...

Cuma, Haziran 19, 2009

bir dakika düşünme molası

Hayatta bir gayesi olmayan insanlar, bir nehir üzerinde akıp giden saman çöplerine benzerler; onlar gitmezler, ancak suyun akışına kapılırlar. (Seneca)

Perşembe, Haziran 18, 2009

bebek resimleri kolleksiyonumdan 2 :)

geriye dönüp bakılmayası zaman.

zaman sabun köpüğü gibi kayıp giderken ellerimin arasından,hayal edipte yapamadığım onca şeye hayıflanıp duruyorum içten içe bende,çocukluğuma dair,ergenlik dönemime dair ve gençliğime dair biçok şey geldi aklıma,ama sanırım herzamanki gibi cesur hissedemiyorum kendimi bunları dile getirmek için,yani bazıları anlatılmaya değer değil,bazılarıysa benimle sır olup gitmeye mahkum,gerçi şimdi sır deyincede öyle devlet sırrı ayarında ciddi şeyler gelmesin aklına hemen,benimkisi incir çekirdeğini doldurmayan çocuksu sırlar:)mesela geçenlerde yaklaşık on-onbeş sene kadar önce tuttuğum bir günlük defterimi buldum,brezilya dizilerindeki entirikaları aratmıycak hayali olaylar silsilesi,boş beleş işler,kış gelince bi güsel sobaya atıcam onu,içinde yazılanlarla ve her çocuksu cümlesiyle bitsin gitsin,daniel vardı ben çocukken bizim mahallede,bak eskiler diyince oda geldi aklıma,neyse,rikolar danieller,bülent ve denizler,hepsi yeşilçam filimleri gibi mazi oldular,eyvallah diyip kalınca bi çizik attık bizde maziye,sonraki yıllarda bi serdar vardı anlaştım dediğim arkadaşım,onuda yaprak dökümü dizisindeki ferhunde tadında ayçinin kıskançlığına kurban verdik,gerçi dönüp baktığımda tarafsız olarak,oda murat kekili şarkılarındaki anlamlardan ötede diildi sanırım,herneyse,geçip gidene bizdende iki kere eyvallah,
eski tadı tuzu kalmadı ne dostların,ne arkadaşların,ne sevdaların,hepsinin içine su-i zan düştü,kemirmekte içten içe samimiyetleri,özene bezene yazılmış mektup satırlarında kaldı sınırsız güven,ama dünya bu yalnızda yaşanmıyor elbet,sonuç itibariyle arkanı kollayarak yaşanılan dam üstünde saksağan vur beline kazmayı modundayım.halimi,ahvalimi sorarsan,sanada eyvallah çekmeye hazırım,dikkat et ünzile :b

Çarşamba, Haziran 17, 2009

bebek resimleri kolleksiyonumdan:)

ikinci hamilelikle ilgili hayaller.

eskiden beri istikrarlı bir şekilde hayal ettiğim bir meselede bu ikiz bebek konusudur.bi ikiz erkek bebeklerim olsun birde kızım olsun istemişimdir hep.Allah izin verirse ikinci hamileliğimi seneye düşündüğümden eşimle bu yönle diyologlarımız oluyor ara sıra,(bu arada eşim 4 çocuk düşünüyor)dün mesela konuşma bu yönde olunca ben dedimki inş.ikinci hamileliğim ikiz olur ve bu hamilelik olayını da neticelendiririz hayırlısıyla,yani ikinci hamilelikte üç çocuk hayalimi vede ikiz bebek hayalimi gerçekleştirmiş oluruz nasipse dedim,eşimde ne dese beğenirsin? ikinci bebekte sade bi erkek olur inş. üçüncü hamileliğindede ikiz olur bi erkek bi kız,dolayısıylada dört çocuğumuz olurmuş hayırlısıyla:)oh oh maaşallah,çok kolay sanıyorsun hamileliği sende deyince,bide zeytinyağı gibi üste çıkıp demesinmi,sizde çok düşünüp stres yapıyosunuz kendinize bu doğumu,akışına bırak düşünme,bak sağlık bakanı recep akdağın bile 7 tane çocuğu var,adam bide okumuş adam,çok çocuk berekettir,düşünme sen hayırlısını iste,diyip kestirip attı:)
açıkçası doğum olayından tırstığıma sanırım,içimden dua ettim;Allahım eğer hakkımızda 4 çocuk hayırlıysa,sen sağlıklı sıhhatli vede hayırlı birer evlat olacak şekilde üçüz ver bana dedim,iyimi:x,gözlerini açıp yuh be dediğini duyar gibiyim ama,bakmasından
korkmuyorum inanki,birbirine benzemeyen iki sağlıklı ve hayırlı oğlum olsun istiyorum ben sadece,ama kızımada bir kız kardeş lazım aslında içten içe bunuda itiraf ediyorum kendime,ama asla eşime demiyorum bunu tabi:)kafam karışık ama herşey olacağına varıyor sonuçta,ben herşeyin hayırlısını diliyorum bu konuda da yine Rabbim beni ve hayallerimi benden iyi biliyor,ve verende o olduğuna göre,imkansız diil hiçbişey bence,beşiz bile verse kabulüm:D
ay sustum tamam:P

lise arkadaşlarımdan.

sevgili merve biricik oğlu mehmet.
feridem lal'im ve oğluşu batuhan.
semacım taze anne daha,beş yıllık evliliğinde kavuştu minik kaan'ına.
elif gökçe gibi meleğin annesi canım arkadaşım nurdan'ım.

Salı, Haziran 16, 2009

Pazartesi, Haziran 15, 2009

yemiyenin malını yerler(miş)

bugün aklımda yazmayı planladığım çok daha farklı bi konu vardı aslında,ama sabahtan beri işyerinde oluşan gündemdeki en kuvvetli konunun bu söz etrafında döndüğünü farkederek bir iki satırda ben karalamak istedim buraya.yemiyenin malını yerler mi acaba?yada kim yer,niye yesin,yiyenin malı olmadığına mı yer,yoksa yedirenin gönüllülüğünemi dayanamaz,yedikten sonra hazmı kolaymıdır (yiyen için)... gibi uzayıp giden anlamsız sorular silsilesi.
Benim penceremden baktığımdaysa,konuya hakim olan yegane düşünce,insanların kendilerini kandırıp durmaları üstelikte gururla ortada dolaşmaları bu durumdan habersiz,şimdi bu ne alaka diyebilir okuyan biri,şöye alaka ki efendim,yemiyenin malını yiyenlerin bir başka versiyonuda kendi çevresinde kurgulanmış bir oyun gibi oynamaktadır da,maalesef insan oğlu insanlar hala kendi başlarında örülen çoraplardan,ve çevrelerinde oynanan oyunlardan habersiz,hindi kabarmışlığıyla,vay efendim işte görüyorsunuz ötekinin etrafında dolanıp malını yiyenleri gibi sözlerle dik dik yürüyüşlerini.ama benim lugatımda adama ayrıca da derler"bre adam kendi halini görmezmisin,onu yiyenler açık açık yiyor,seni yiyenler üstüne bide kaz gibi yoluyorlar da ruhun duymuyor".
evet kıssadan hisse felan çıkaracak diyilim bu sözden,ama demem o ki;şu çuvaldızları,iğneleri arada bir kendinizede batırın be kardeşim,el insaf yani...
(resimdeki bu istanbul hamsileride,sevgili sazanlara hediyem olsun)

Cumartesi, Haziran 13, 2009

pelmeni (пельмени )

bugün uzun zamandır ara verdiğim yemek konusunda farklı bir lezzeti paylaşmak istiyorum.Pelmeni,Rusya `nın milli yemeklerinden olup Türkiye`deki mantı benzeri yiyeceğe verdikleri ad. Rus Pelmeni'leri aslında dünya mutfaklarının çoğunda değişik isimler altında yapılan yemek türüdür. zorluk derecesi orta hallice olan çok lezzetli bir tarif,yapmak isteyenler için tarifini paylaşıyorum,afiyet olsun efendim yiyenlerede,ben şimdi yiyemediğimin fakiriyimya hani(diyette olduğuma)bari yapıp yiyemesemde paylaşiyim dimi ama:)
içindekiler
1 yumurta
Göz kararı un
Su
Tuz
İç Harcı İçin :
300 gr kıyma
1 orta boy soğan (yemeklik doğranmış)
Tuz
Karabiber
Sosu İçin :
Smetana (kaymak, yoğurt, mayonez veya sevdiğiniz diğer soslar da olabilir)
hazırlanışı
Hamur malzemelerinden hafif yumuşak bir hamur açın ve dinlenmeye bırakın. İç malzemelerinden çiğden bir harç hazırlayın.
Açtığınız hamurdan kesme kalıpları veya bir su bardağı yardımıyla yuvarlaklar elde edin. Harcı yuvarlağın ortasına yerleştirin ve yarım ay şeklinde kapatın. Yarım ayın iki ucunu birleştirin ve Pelmenileri hazır hale getirin.
Pelmenileri sadece tuzlu suda pişirebileceğiniz gibi, et, tavuk suyu veya soğan ya da diğer sebzeler katılmış kaynar suda da pişirilebilirsiniz.
Pişen Pelmenileri servis tabağına alarak seçtiğiniz sosla servis yapın.

Cuma, Haziran 12, 2009

bir dakika düşünme molası

Hırs, bir sandalın yelkenini şişiren rüzgara benzer; fazlası gemiyi batırır, azı da gemiyi olduğu yerde tutar. (Woltaire)

Perşembe, Haziran 11, 2009

yorucu ama süper akşam ve ilk tuvalet deneyimi pervinin.

çarşamba akşamları eşim alıyor genelde beni işten,ama dün yüzme öğrenmek için başladığı havuzun saatine denk geldiğinden benim çıkış saatim,alamadı beni.bende iş çıkışı uzun zamandır uğrayamadığım b.paşa merkeze çevirdim rotamı:)biras hava değişimi birasda yalnız yürümeyi severim arada böyle işte.lcw.de ciddi indirim vardı ve hiç aklımda yokken kendime ve kızıma bikaç parça kıyafet aldım.(dolaptaki kıyafetlerimin çoğu ya çok bol geliyorlar yada daha içlerine girecek kadr zayıflayamadım biçoğunun küçük geliyorlar)velhasıl iyi oldu benim için,alışveriş merkezlerine bakınarak,aklımda dolanan bissürü şeyle gezinmek iyi geldi evet:)
çıkışta kardeşimin ısmarladığı kefiri almak için geri kiler markete,ordanda annemlerin evine kadar yürüdüm.sıcaktan şikayet etmeyen ben annemlere vardığımda artık sıcaktan su ter olmuştum diyebilirim,epey yürüdüm yani anlıycağınız 2,5 saat kadar:)havuz çıkışı bizi annemlerden aldı eşim,tabi getirdiği dondurmadan biraccık yediğimide itiraf etsem iyi olacak yeri gelmişken:(
aaa asıl önemli şeyi atlıyordum az kaldı, "kızım annemlerde lazımlığa yapmış çişini dün hep" artık yavaş yavaş bezden kurtulacaz gibi gözüküyor,ben abla kıs oldum anne artık tuvalete yapıyom diyo,bide çişini yaptı akşam bakıyo şimdi bide diyoki ayyy inanmıyorum,diyip seviniyo sıpam:)bi resmini çektim lazımlıkta ilk diye,ekliycem inş.bu yazıya eve gidince..

Çarşamba, Haziran 10, 2009

bir gönül insanı hekimoğlu ismail.

Dün akşam ist.büyükşehir beld. bağlı kültür a.ş. nin hekimoğlu ismail için hazırladığı bir vefa gecesi vardı akşam saat:06:00-09:30 arası Fatih'te bulunan Ali Emiri Kültür Merkezi'nde.eşim sağolsun katılalım mı diye arayınca bende tamam dedim,ve beraberce bu sempozyuma katıldık.gecede biçok tanıdık isim vardı,gerek konuşmacı gerek dinleyici olarak.Yazar Hüseyin Öztürk, Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, Yazar Ahmet Günbay Yıldız, Yazar Recep Şükrü Apuhan, Yazar Nevzat Tarhan, Yönetmen Yücel Çakmaklı, Yazar Vehbi Vakkasoğlu, Gazeteci Yazar Ahmet Şahin, Yazar Yavuz Bahadıroğlu, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkan Yardımcısı Cemal Uşak, Gazeteci Yazar Can Alpgüvenç, Yazar Mustafa Miyasoğlu, Gazeteci Yazar Mehmet Nuri Yardım, Ali Erkan Kavaklı, Harran Üniversitesi Eski Rektörü Servet Armağan, Harun Tokak, Mehmet Fırıncı,isimlerini not ettiğim katılımcılardan bazıları bunlardı.
'Hekimoğlu İsmail' ismi ile tanınan Yazar Ömer Okçu rahatsızlığı nedeniyle katılamadı.onu dersana yıllarında tanımıştım sanırım ilk olarak yine bir sempozyumda,sözleri,azmi ve duruşu çok etkilemişti beni,gerçi siz "minyeli abdullah" diyince daha iyi hatırlarsınız onu belki,Allah razı olsun kendisinden ve şifa versin inş.diyorum,çünkü rahatsızlandığı geçen sabahtan beri hastanede tedavi görüyo hala.ölmeden birinin kadrini bilmek adına bu gecenin düzenlenmiş olması benim için dahada anlamlı kıldı geceyi aslında. gece bitiminde çıkışta bir hatıra defteri koymuşlar masaya,isteyen duygularını birkaç satırla yazıyordu,biz epey geç kaldığımız için pervini almaya,çok bewkleyemedim,ama düşüncelerimi bende yazmak isterdim doğrusu.çıkışta yine güsel ikramları vardı belediyenin katılımcılara(aparetif atıştırmalık kanepeler ve meyve suyu).hediye paketi yapılmış bir tepsi baklavayı bi köşede yiyodu gerçi bikaç kişi,tatlı krizinde olarak buda kaçmadı gözümden:P

neyse işte böyle dostlar,bu gecenin farklı havasını içime çekmenin huzuruyla iyi geldi diyebilirim değişiklik bana.

Salı, Haziran 09, 2009

içimi ısıtan haziran,hoşgeldin herşeye rağmen.

günlerdir uzun uzun susma egzersizleri yapıyorum kendi kendime,ne bloga yazı yazmak geliyor içimden nede dolanıp yorum bırakmak,bir yalnızlık hissi bu içimdeki sorma gitsin,,
biliyormusun,haziran benim en sevdiğim aydır ve bi o kadarda hüzün doldurur içimi,ısıtırken,mesela doğum günüm,okulumun bitip arkadaşlarımdan ayrıldığım sene sonları,evlilik yıldönümüm bu aydadır,bu yüzden özlemle içime dönerim genelde bu ay ben,uzun soluklu olmayan hayallere dalar giderim,sanatsal ve o naif,duygusal yönüm çıkıverir ortaya sanki,elime fırça ve tuvali tutuştursan da vinci tabloları yapacak kadar resme olan aşkım depreşir,yada bi iskenden palanın bayan versiyonuda diyebiliriz:Pşiire olan düşkünlüğümden,yani hayal eder dururum beni mutlu eden şeyleri,sonra bi parça kızarım kendime bu hayallerimi gerçekleştirmek adına bi renk getirmediğim için hayatıma,,

sabah ve akşamları işe yürüyerek gidip geliyorum uzun zamandır yazmıştım daha önceleri,işte bu yürüyüşler destekliyor hayallerimi aslında,bi nevi dizi film tadında uzun metrajlı hayallere daldırıyor beni denilebilir:)

az önce leylayla telefonda konuştum,her konuşmamızda olduğu gibi yine eski günlere daldık,cep televizyonunun antenini masanın altından üç beş sıra öne uzatıp karıncalı çeken tv kanalında brezilya dizisi seyrettiğimiz o yarı korkuyla karışık maceralı günler birdaha geri gelmemek üzere gitti,ikimizde farkındayız bunun,belki farkında olmaktır insana böylesi dokunan kimbilir,her yaşın ayrı bir güzelliği var diyenlere muhalefet etmek değil amacım yanlış anlaşılmasın,elbette ayrı lezzetler her geçen yıllar,ama çocuk heyecanınla ağladığın türk filimlerinin tadı yok kendileride yok,ve daha acısı sende yoksun o eski günlerinde,,

..ben onüç yaşımı özledim haziran güneşini bile göremezken karanlık odamda şimdi :(

Cuma, Haziran 05, 2009

bir dakika düşünme molası

"Hiçbir kul, kıyamet gününde, ömrünü nerede tükettiğinden, ilmiyle ne gibi işler yaptığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından, vücudunu nerede yıprattığından sorulmadıkça bulunduğu yerden kıpırdayamaz."
(Tirmizî, Kıyamet )

Perşembe, Haziran 04, 2009

Dünya çapinda bir anket yapilmis.

"Lütfen dünyanin geri kalan kismindaki yiyecek eksikligine dair bir çözüm için, kisisel görüşünüzü dürüstçe belirtiniz."
sadece bu sorunun sorulduğu anket maalesef büyük bir basarisizlikla sonuçlanmis. Çünkü;
Afrika'da insanlar "yiyecek" kelimesinin ne anlama geldigini bilmiyorlar.Bati Avrupa'da insanlar "eksiklik" kelimesinin ne anlama geldigini bilmiyorlar.Dogu Avrupa'daki insanlar "kisisel görüs"ün ne anlama geldigini bilmiyorlar.Orta Dogu'da insanlar "çözüm"ün ne anlama geldigini bilmiyorlar.Güney Amerika'daki insanlar "lütfen" kelimesinin ne anlama geldigini bilmiyorlar.Israil'deki insanlar "dürüstlük" kelimesinin ne anlama geldigini bilmiyorlar.Ve Amerikada'ki insanlar "dünyanin geri kalan kismi"nin ne anlama geldigini bilmiyorlar.

Salı, Haziran 02, 2009

ertelediğimiz onca şeyler.



Neleri nelere değişiyoruz?

Değer mi acaba diye durup düşünmeden.
Sevdiğimiz için gecenin ikisinde yol kat edilmiyorsa, uyku tatlıgeliyorsa....
Hangi zamanı kimlerden çalıyoruz, çantada keklik gibi gördüklerimizden mi?Şu saati kurma işini bir türlü ayarlayamıyorum.
On dakika erkene kursam,onun verdiği rahatlıkla süre daha da uzuyor.
Vaktinde kursam telaşa kapılıyorum.Çareyi buldum!
Uyumak uğruna kahvaltısızlık.
Yolda elime alacağım kuru bir poğaça ama on beş dakika fazla uyku.
Hayal etmiyor değilim şöyle beyaz örtülerde domatesli, peynirli, ballı kahvaltıyı ama...
İşe gelince telaş eder dururum, yapacaklarımı düşünmekten arkadaşlarıma esaslı bir günaydın diyemem.
Ne kaybettirir bana beynimi onlara verip, gözlerinin içine bakarak birgünaydın demem?
Ya da nasılsın derken seni gerçekten umursuyorum ve nasıl olduğunu merak ediyorum hissini ona belli etmem?İşler mi durur?
Kaç dakika kaybettirir bunları yapmak bana?
Annem aradığında 'işteyim şu an, bunları burdan konuşamam, akşama evdenara' dediğimde...
Akşam aradığında ise gündüz endoskopiye gittiğini, beni yanında istediğini söylemek için aradığını işitmek...
İşten eve gelip bir telaş yemeği yetiştirmeye çalışırken bütün gün beni özleyen çocuğumun bacağımdan çekiştirip bana sarılmak istemesi...
"Hayır,yavrucum, şu an sana sarılamam, yemek yetiştirmem gerekiyor.
Ancak her iş bittiğinde - tabii o da ancak sen uyuduğunda, sen bilmem kaçıncı rüyanı görürken- seni öpebilirim" demem...
Uzun zamandır görmediğim arkadaşlarım yemeğe davet ettiklerinde bunun bir toplantıya denk gelmesi, ama onların gitmesi.....
Çok sevdiğim akrabamın doğum gününe sırf eşim keyif almıyor, diye sadecetelefon etmem....
Pazar yürüyüşüne çıkmak için hazırlanırken yağmurun başlaması,otur evde cips atıştır.
Yağmur mu? Vurmasın yüzüme damlaları. Nasılsa daha çok yağar' demem....
Böyle kaç tane anı, kaçırırız hayatta? Kaçını bir daha yakalama şansınıverir hayat bize?
Annemizin endoskopisi kötü çıkarsa...
Evladımız hızla büyürken ıskaladıklarımız ve bir daha geri gelmeyen büyümeevreleri....
Dostlarla yapılan enfes sohbetler...
Aile ile yapılan her daim tat veren kahvaltılar...
Neleri nelere değişiyoruz? Değer mi acaba diye durup düşünmeden.
Sevdiğimiz için gecenin ikisinde yol kat edilmiyorsa, uyku tatlıgeliyorsa....
Hangi zamanı kimlerden çalıyoruz, çantada keklik gibi gördüklerimizden mi?Ne kadar ilgilenmesek de, ne kadar az zaman ayırsak da, nasılsa yanımızdaolacaklarından emin olduklarımızdan mı?
Ya o keklikler bir gün keklik olmaktan bıkarsa.....
Ya onlar, 'al, istediğin hayatı sen yaşa. Ne olursa olsun biz arka fondayokuz' derlerse?Ya, 'her şeyi sizler için yapıyordum' yalanı ile baş başa kalırsak?Ya.......................
Ya yağmurun bir daha yağdığını göremezsek?!
(düşündürücü hoş bi alıntı)