Salı, Eylül 30, 2008

bir bayram ve bir doğum günü,

zamana ve mekana sığmayan bir bereketle bereketlenmek ve bağışlanmış olmanın o şerefli makamına erişmiş olmak temennisiyle ramazan bayramınız mübarek olsun inş.
bayram gününe bir not***
bugün ayrıca kardeşim kübranın doğum günü,Rabbim hayırla daha nice güsel günler nasip etsin beraberce bizlere inş.canım kardeşim ailemizin en küçüğü,en şımarığı,en kaprislisi,en çabuk parlayanı,en zeytinyağı gibi üste çıkanı,evimizin ergen miniği her halinle seviyorum seni,iyiki doğmuşsun,iyiki kardeşimsin,,,

Pazartesi, Eylül 29, 2008

ay ay ne hamaratmışım ben yaw :D

bugün arefe günü ve kendimden her zaman göremeyeceğim bir hamaratlıkla mutfakta hamurişlerine soktum elimi,ıspanaklı yaş pasta,elmalı kurabiye ve kıymalı börek yaptım bayram sabahı kahvaltısı için kayınvalidem çağırdı eltimleri ve bizi(sadece pastanın resmini çekmeyi akıl edebilmişim,bunada şükür:D evleneli hiç yapmamıştım bu pastayı,herkesler beğendi yiyince ve bu beni çok mutlu etti doğrusu,tarifini yapmak isteyenler için yazıyorum aşağıya,laf aramızda pastadaki ıspanakları fıstık sandılar:D
ISPANAKLI YAŞ PASTA
Malzemeler* 3 yumurta* 1.5 su bardağı tozşeker* Yarım su bardağı sıvı yağ* Yarım su bardağı ıspanak püresi* 2 su bardağı un* 1 Kabartma tozu* 1 Vanilya
Üzerine:
2 paket krem şanti
1,5 su bardağı soğuk süt

Yapılışı:
Ispanakları yıka ve doğra. Tavada suyunu salana kadar kavur. Püre haline getirmek için rondodan geçir. Yada derin bir kabın içinde mikserle püre haline gelesiye kadar çırp.
2 paket krem şantiyi süt ile hazırla ve kek olasıya kadar buzdolabında beklet.
Yumurta ve şekeri iyice çırp.(4-5 dakika kadar)
Sonra içine yağ, vanilya, kabartmatozu, ıspanak püresi ve unu ekleyip karıştır.
Yağlanmış tepsiye dök.
Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 40 dakika pişir.
Kıyılarını kes. (yuvarlak, kare vs.)
Kıyılarını robotta un şeklinde kıy,keki biras soğutun ortasından ikiye kesin,Çok az miktarda süt ile kekinizin ilk parçasını ıslatın. Üzerine buzdolabından çıkardığınız krem şantinin birazını dökün ve ikinci katı koyup aynı işlemi uygulayın . Kenarlarınıda krema ile kapladıktan sonra blenderdan geçirdiğiniz kek parçalarınızı kremanın üzerine oldukça bol miktarda fıstık eker gıbı ekin,,

AFİYET OLSUN :D

Pazar, Eylül 28, 2008

kardeşlerim,ben ve yine temizlik

dünün ardından tarifsiz bi sallantı hallerindeydim bugün ama malum bayram üzeri ve başkada vaktim olamıycağından dolayı itip kakma şekliylede olsa temizlik yaptım biras,sağolsun kardeşlerimde geldi ve hayatta en sevmediğim hatta tek sevmediğim iş olan cam silme işini hallettiler çok sağolsunlar,valla birbirimizi sinir ettiğimiz zamanlarda olmuyor diil ama diyebileceğim son söz sanırım "iyiki varlar hayatımda",yani hayatta tek kardeş olsam sanırım eksik kalırdı içimde koca biyerler,yani tamam arkadaşlarım,akrabalarım,dostlarım,komşularım,olurdu muhtemelen ama ya kardeşim diyebileceğim,uzaktada olsa sesini duymak için bile olsa arayıp kardeşim diyebileceğim kimsem olmasaydı ya,Allahım beni bu dünyada kardeşsiz bırakmadığın içinde sana sonsuz şükürler olsun,sen pervinime bitanemizede hayırlı kardeşler nasip eyle inş:D

soldan sağa(en küçüğümüz"KÜBRA"ortancamız"ZELİHA"ve ben en büyükleri"ZEYNEP".....

Cumartesi, Eylül 27, 2008

çaresiz bir gündü benim için

bugün bayram öncesi çalıştığımız son gündü,normalde öğle 13:00-13:30 arası çıkıyorum cumartesileri işlerimi halledip,ama araya dokuz günlük bayram tatili gireceğinden işlerimi bitirdim dediğimde bile bi iş çıkıverdi ve saat 14:00 e kadar işyerinden ayrılamadım,bu akşam için iftara davet almıştım üstelik,gerçi yemeklerin çoğunu dün geceden hallettiğim için çokda endişelenmedim,bi pilav salata bide patlıcanlarını kızartıp iç malzemesinide hazırladığım musakkayı tepsiye dizecektim,ve akşama kadar yapabilirdim,endişeye gerek yoktu yani,,beni asıl düşündüren 10 gün önce yıkama fabrikasına verdiğim halıların cuma gecesi gelecek denilmesine rağmen cumartesi olmasına karşın gelmeyişiydi,inş.akşama kadar gelir,yoksa misafirleri nerde ağırlarım bilmiyorum,havada serinledi ve gelecek olanlardan birinin ikiz bebekleride var,,
neyseki iş çıkışı eşim beni almaya geldi,ve vakit kaybetmeden bişeyler yapmaya başladım ve kayınvalidem sen işlerini yaparken pervin burda kalsın daha rahat yaparsın dedi,büyük görümcemde ordaydı (camlarını siliyordu kayınvalidemin)eşimde o zaman bende sana yardım edeyim aşağıda dedi ve eve geldik beraberce,biz daha bişeylere başlayalı 10 dk olmuştuki yukardan kayınvalidem telefon etti,eşime biras yukarı gelmesini söyledi,eşim yukarı çıktı ve bi 5 dk.sonra pervinle beraber indi aşağı,pervin ağlıyordu,susturamıyordum bişeyden korkmuş gibiydi,eşimse beni telaşlandırmamaya çalışarak bişeyler arıyordu,bulamayınca sakin olmaya çalışan bir ses tonuyla "pervinin sağlık karnesini versene" dedi,o an ne düşünmem gerektiğini felan karıştırmış bi halde karnesini verdim ve ne oldu diyebildim sadece,yukarda bir anlık dalgınlıkla bide bakmışlarki kayınpederimin kalp hapları(herbir tanesi bulgur tanesi büyüklüğünde,ve çok etkili direk kana karışan bir hap)pervinin kucağında yayılı haplar ve pervin hapın kutusuyla oynuyo,içip içmediğinide bilemedikleri için bi hastaneye götürelim demişler,burdaki hastaneye götürdüler , ama b.paşa dev.hast.çapaya götürün hemen demiş,ve çapa tıp fakült.hast.acile gitmişler (kayınvalidem ve eşim)ben evde hala şoktayım,ev birbirinin içinde ve kollarım boşaldı hiçbişii yapamıyorum,,
hemen acile alıp kan testi yapmışlar bide kalp atışları için makinaya bağlamışlar yaklaşık bir saat kadar,yavrum çığlık çığlığa eşimle kayınvalidem zor zapdetmişler,saatler ilerliyordu ve eşim aramadı hiç beni,ben arayıncada meşgule attı,o an ağladığımı hatırlıyorum,(Rabbim kimseleri evladıyla islah edip imtihan etmesin inş.)en sonunda aradı ve iyi olduğunu hapları yutmamış olduğunu söyledi,hamdolsun bunları duyunca kendime geldim,ve ikindi gibi halilar geldi 18:00 gibi pervin ve bi yarım saat sonrada misafirler geldiler,kapıda pervini görünce sarıldım ağladım ona(sapsarı olmuştu benzi korku ve yorgunluktan,karnı acıkmış,uykusu gelmiş,bezi kirlenmiş ve öylece baygın baygın bakıyordu)rüzgarın önünde savrulan kuru bir yaprak gibiydi,,hemen ihtiyaçlarını giderdim ve uyuya kaldı,,misafirler geldiğindeyse yetiştiremediğim birkaç şeyi sağolsun gelen arkadaşlara yaptırdım(sofranın içeri kurulması ve salata gibi:)yaklaşık 11 kişi felandık sanırım iftarda(çok şükür bu gecede bitti hayırlısıyla,nereye nasıl kıvrılıp yattım hatırlamıyorum bile,sahuraysa kalkabilmiş olmam ayrı bir lütuftu sanırım,çünkü kafamın içi zonklayıp duruyordu ertesi gün bile,,
Allahım sen beni,tüm ailemi,sevdiklerimi ve tüm mümin ve müslümanları koru,ve bana vermiş olduğun emanete(pervine)en iyi şekilde sahip olabilmeyi nasip eyle,amin,,,

Cuma, Eylül 26, 2008

Çarşamba, Eylül 24, 2008

Salı, Eylül 23, 2008

Dr. Mehmet Öz'den sağlıklı yaşama dair öğütler

1.Sigara içeni ameliyat etmem. Sigarayı bırakmayan hastayı kesinlikle tedavi etmem. Sigaranın belki de en büyük düşmanlarından biriyim. Çünkü insani öldüren bir şey. Hasta kendini öldürmeye karar verdiyse ben ne diye onun için uğraşayım ki, şifa bekleyen onca hasta var, enerjimi onlara harcarım.
2.Sevgisiz insanin kalp riski yüksek. İnsanlara severek kızarım. Herkesin de böyle yapmasını tavsiye ederim. Çünkü sevgisiz, kötülük düşünen,beddua ve küfür eden insanin kalp krizi riski ve olum oranı çok daha yüksek.
3.Dua etmek insani iyileştirir. Ben inançlı biriyim. Her ameliyatımda mutlaka dua ederim. Bence duanın, meditasyon, şifa gibi, iyileştirici özelliği var. Ameliyat sonrası hastalarıma da mutlaka dua ettiriyorum. Bunun sağlıklarına çabuk kavuşmalarında müthiş bir etkisi var.
4.Doğu tıbbı çok gerekli. Ben de " klasik " tip adamıyım ama alternatif yani tamamlayıcı tip yöntemlerini reddetmiyorum. Akupunktura yüzde 100 inanıyorum. Çinliler bu minnacık iğnelerin sırrını çözmüş. Ama bu tur tamamlayıcı tedavilerde insanin istemesi çok önemli. Doğu tıbbında özgür irade on planda.
***** İdeal sağlık göstergesi olarak, kadınlar için ideal bel ölçüsü 82 santimdir. Eğer 93 santimi geçerseniz, sağlık riskiniz artar. Erkekler için ideal ölçü ise 88.5 santimdir. 101 santimden yukarısı sağlık riski demektir.
5.Hipnoz etmeden ameliyat etmem. Ben ve ekibim ameliyatlarım öncesinde hipnoz kullanıyoruz. Çünkü hasta heyecanlanıp kalp krizi geçirebiliyor. Sakinleştirici verdiğimde de sorunu geçici olarak çözmüş gibi oluyorum ama kökenine inmediğim için problem devam ediyor. O nedenle hipnoz yapıp sorunun kaynağına iniyorum. Hasta daha çabuk sağlığına kavuşuyor.
6.Her gün aspirin içmeli. Hayatımda ilaç kullanmadım. Zorda kalmadıkça kimseye de tavsiye etmem. Ama herkese her gün mutlaka bir aspirin içmesini salık veriyorum. Ben de içiyorum. Aspirinin kani sulandırdığını biliyorduk ama simdi yeni faydalarını da öğreniyoruz. Örneğin,vücuttaki birçok doku tahrişini önlediğini yeni öğrendik. Aspirin ömrü uzatıyor.
Sağlıklı Beslenme Dikkat Edilecek Önemli Konular
Çay yerine ıhlamur içilmeli. Günde en fazla iki çay yada kahve içebilirsiniz. Fazlası zararlı. Ancak ıhlamur kesinlikle zararlı değil, dilediğiniz kadar için.
Sarımsak müthiş bir bitki... Vücudu koruyan hücreleri destekliyor,tansiyonu düşürüyor. Sarımsaktan çıkan maddeyi yüksek tansiyonlu kişiye kullandığımızda, tansiyonu hemen düşüyor. Her gün birkaç diş sarımsak yenmeli.
Başka bir mucize sebze de ayşekadın fasulye. Türkiye'de bol üretilen bu sebze bence her öğün, özellikle de çiğ olarak mutlaka sofrada bulunmalı. Vücuda müthiş yararlı bir bitki.
Semizotu da içindeki Omega 3 nedeniyle son derece faydalı. Çiğ yenirse, daha da yararlı. Biz her gün ailecek öbek öbek çiğ semizotu yiyoruz.
Et yiyecekseniz, yanında mutlaka çiğ domates de olmalı. Çünkü domatesin içindeki Lcyopin adli antioksidan, etteki zararlı Omega 6'lari yararlı hale dönüştürüyor.
Kayısı çok yararlı ancak 1 günde 1 avuçtan fazla yenmemesi gerekiyor. Karpuz ve kavunda ise ince bir dilim tercih edilmeli.
Üzüm ve muz, çok yüksek dozda şeker içerdiği için daha az tüketilmeli.
Her sabah aç karnına içilen bir bardak ılık suyun ardından bir avuç ceviz çok iyi gelir. Ben her sabah alıyorum.
Artık sütün de 'Sağlıklı olanı" çok zor bulunuyor. Hayvanlara verilen hormon ve antibiyotikler süte karışıyor ve saflığını yok ediyor.
Çocuklara soya sütü içirilmeli. 35 yasin üzerindekilere sütün içindeki laktoz pek iyi gelmiyor. Laktozu alınmış süt yerine ise de bol bol su içilmeli.
Balık hariç, kırmızı etle beyaz et ayni. Çünkü hem danaya, hemde tavuğa yüksek dozda hormon ve antibiyotik veriliyor. Et yenecekse, hepsi yenebilir. Fark etmez!
Beyaz pirinç ve beyaz un son derece zararlı. Çünkü her ikisi de yanınca şekere dönüşüyor. Yani ha avuç avuç toz şeker yemişsiniz ya da pilav ya da beyaz undan yapılan ekmek... Arada fark yok. Pilav ve ekmek için esmer un ya da esmer pirinci tercih edin.
Lahana zayıflamak için çok ideal. Hazmı zor olduğu için tıkar ve kalorisi çok düşük.
Şişmanlık en az sigara kadar tehlikeli. Hatta sigaradan da çok. İdeal kilodan daha düşük kilolu olan insanlar uzun omurlu oluyor. İdeal rejimler 1 haftada 1 kilo verdiren rejimlerdir. Diğerlerine aldanmamak lazım. Eğer haftada 1 kilodan fazla kaybediliyorsa, vücuttan sadece su kaybediliyordur dikkat!.

Pazartesi, Eylül 22, 2008

Pazar, Eylül 21, 2008

bir "Rabia" düşlemesi

…gün içerisinde radyoda dinlemişti,İstanbul da bir spor merkezinde kutlu doğumla ilgili güzel bir organizasyon yapılacağını,,büyük bir heyecanla “keşke bizde katılabilsek” deyiverdi rabia ,,
aradan çok geçmemişti ki çalan telefon,odadaki sessizliği bozuvermişti,,arayan eşiydi ve kutlu doğum haberini oda almış , katılalım mı böyle bir geceye bizde ,ne dersin demek için aramıştı onu,,
hiç terettüt etmeden evet diyiverdi,yüzüne yayılan bi tebessümle oda eşine,,
peygamberin doğum haftasını kutlamak,üstelikte yürekleri coşkuyla bir atacak olan müminler arasında,,çok heyecanlandı rabia bunları düşününce,,
ve kalpten bi şükürle rabbine,okunmakta olan ikindi ezanına kulak verdi sessizce,,
…akşam olmuş rabia çoktan hazırlanmış,heyecanla bekliyordu kapının çalmasını,göz ucuyla da ara ara perdenin ardından sokağın girişine bakıyordu,evet gelmişti eşi nihayet,kapıyı açtı hemen ve onlarla beraber gelecek olan üst kattaki kayınvalidesi ile eşinin kız kardeşine seslendi merdiven arasından,,herkes kısa sürede arabadaki yerini almış yola koyulmuşlardı,gidecekleri yol uzun olmamasına rağmen oldukça erken çıkmışlardı aslında,ama olsun,böyle bir gece için salon yeri oldukça kalabalık olmalıydı,erken gidip içerde bir yer bulmalılardı,,,
…trafik yoğundu fakat bir saat kadar erken varmışlardı yinede salona,,”Allahım ne tarifsiz bir güzellik bu Ya rabbim dedi” rabia içinden,ve daha şimdiden ne büyük kalabalık,,
erken gelmiş de olsalar oturmaya yer bulamamışlar ayakta bekliyorlardı arkadaki birçok kişi ile beraber,,
…gösteriyi orada ,bir yere ayrılmadan nefessiz ve de gözyaşıyla izlemişlerdi içerdeki herkes gibi,ve tadına doyamadıkları bu kutlama bitmek üzereydi ki , görevli kişiler kucaklarındaki gülleri dağıtmaya başladılar içerdekilere,rabia çok heyecanlanmıştı,onun kokusunu bir gülde duymak böylesi bir gecenin ne güzel hediyesi diye düşündü ve beklemeye başladı,bir tanede bana lütfen diyerek sessizce,,yanından geçip giden güller protokolden geriye doğru dağıtılıyordu ki,arkadakilere verilemeden güller bitmişti,,gül kokusunun içinde gülsüz kalmak,içini acıtmıştı rabianın,ve yüreğinden Rabbine bir dua etti o an ”Rabbim bizleri böylesi bir geceye katılmakla lütuflandırdın hiç aklımızdan geçmezken,bu güller arasında da nasipsiz bırakma bu kulunu”diyiverdi,,
…ön koltuklardan birinden kendine doğru güsel yüzlü genç bir bayan geliyordu tebessümle,ve rabianın yanına vardığında gözlerine bakarak şöyle dedi:”ben annem içinde bir tane gül almıştım ama o bundan habersiz zaten bir tane almış dağıtılırken,şimdi sizde hiç yokken iki güle sahip olmak istemem,dilerseniz birini size vermek istiyorum”
…anlatılmaz yaşanır bi sessizlikle sadece Allah razı olsun diyebildi,gülü alırken,,
…içine derin bi gül kokusu çekti sonra ,ve “çok şükür Allahım,şükürler olsun”kelimeleri dökülürken dudaklarından,akan gözyaşları gülü ıslatmaktaydı,,
(DÜŞLEYEN:ZEYNEP MELİKE)

Cumartesi, Eylül 20, 2008

eyüpte rüya gibi bir iftar:D

(yandaki resmi iftara giderken işyerimden eyüpe yürüyerek indiğim bi sokakta çektim,çok sessiz ve şirin bi yerdi dayanamadım telf.çekiverdim hemen:D dün akşam liseden hala görüşmeye devam ettiğim iki dostumla eyüpte iftardaydık,aslında daha öncesinden planlanmış bişii diildi diyebilirim,eşim arkadaşlarıyla eyüpte iftar yapacağını söyleyince,bende atladım tabi hemen,madem eyüptesiniz bende arkadaşlarımla buluşayım,gece beraber döneriz dedim,oda sağolsun olur dedi hemen,arkadaşları aradım ve onlarında başka bişii için plan yapmamış olmaları bu niyetimi gerçekleştirmeme vesile oldu diyebilirim:D
kendisine teşekkürü bir borç bildiğim kayınvalidemde pervine bakarım diyince,eski günlerdeki gibi harika bi gece yaşadım arkadaşlarımla,önce biyerde oturup iftarımızı yaptık,sonra tatlılar,kağıt helva arası dondurmalar:D,derken kitap fuarını dolaştık beraberce,serin bi geceydi biras üşüdük birer şal aldık fuardan kendimize:D candostum dediğim leylamın aldığı bir telefonla biras burkuldu gecemiz ama(kendinden 7 yaş kadar küçük bi halası vardı onun,eskiden beri bende tanırdım,işte o rizeden sınav için gelmişti,kocaya kaçmış)bu haber üzerine erken döneyim eve deyince 21:00 vapuruna yetiştirelim seni madem dedik fatmayla biz,gittikki,iskelede ne vapur ne ışık:D bizde sahilde bi banka oturup eşimin teravihden çıkmasını bekledik onu eve bırakmak için,tabi beklerkende eskilerden muhabbet koyuldukça koyuldu,bayılıyorum ben bu kızların muhabbetine yaw,iyiki tanıyorum onları:D aslında niyetimiz 00:00 a kadar kalmaktı beraberce ama 10:30 gibi leylayı kasımpaşaya,fatma'yıda fatih çarşambaya bıraktık,eşim arkadaşlarının yanına geri dönmek isteyince,iyi madem benide eve bırak dedim,eve çıktığımda pervin uyumuştu kayınvalidemle beraber,bir kayınpederim ayaktaydı,onunla muhabbet ettik biras televizyonda açık olan haberlerle ilgili,sonra bide çikolata yiyodu banada ikram etti,beraberce gece gece koca çikolatayı yedik:D,çok güleryüzlü ve ülke gündemiyle ilgili çok muhabbet edilcek biridir kayınpederim benim,çok kitap okur ve okuduklarını bize anlatmaya bayılır(neyse konuyu dağıtmadan toparlıyim ben:D işte harika bi gece geçirdim cuma akşamı,eşimde 01:30 gibi geldi ve evimize indik aşağıya,başımı yastığa koyar koymazda uyumuşum tatlı yorgunluğumun ardından:D
resimlerimiz için:
bknz;aşağı :D

(sondaki resmi sahilde otururken ben çektim(soldan sağa;fatma,leyla,ben,biras fazla yakın olmuş ama napiim kolum okadar uzaktan çekebildi :D

Zekatını vermeyenlere ibret dersi!

Tefsirlerde genişçe anlatılan mesaj yüklü bu hadiseyi özetleyerek tefekkürlerinize takdim ediyor, olayı değerlendiren herkesin kendine ait bir ders çıkaracağını düşünüyorum.
Medine halkından Sâlebe, çok mala sahip olmak istiyordu. Ama hakkında hayırlısı çok mal mıydı onu hiç düşünmüyordu. Bu yüzden tam üç defa Efendimiz (sas)'e müracaat ederek zengin olması için dua etmesini istemiş, hatta sonuncu müracaatında da yemin ederek demişti ki: "Seni hak peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, istediğim serveti verirse yoksullara da çokça yardımda bulunacak, onların da ihtiyaçlarını karşılayacağım!..
"Bu kadar ısrardan sonra Efendimiz istediği duayı yapmış; "Sâlebe'yi istediğine kavuştur ya Rab!" diye niyazda bulunmuştu.
Bundan sonra Sâlebe'nin sahip olduğu koyun sürüsü kısa zamanda öylesine çoğaldı ki, 'cami güvercini' denen Sâlebe, artık vakit namazlarını bırak, cumalara dahi gelemiyor, çölün derinliklerinde sürüsünün arkasında sürünüp gidiyordu. Efendimiz, camiden çıkmayan Sâlebe'yi hiç göremez olunca:
- Yazık oldu Sâlebe'ye. Keşke hakkında hayırlı olanı isteseydi!.. diye hayıflanıyordu. İşte bu sıralarda zekât âyeti nazil oldu. İmkân sahibi zenginlere görevliler gönderildi. Zekâtlarını toplayıp hazineye getirecekler, oradan da ihtiyaç sahibi fakirlere dağıtacaklardı. Sâlebe'ye giden görevliler de durumu anlattılar.
- Gelen ayetler, zenginlerin zekât vermelerini emrediyor. Sen de zengin olduğundan zekât vermen gerekiyor, bunun için geldik, dediler. Buna beklenmedik tepki gösteren Sâlebe:
- "Bu çölde malın peşinde koşup kazanan benim, hiç ilginiz olmadığı halde hisse isteyen sizsiniz. Bu sizin istediğiniz şey haraçtan başka bir şey değildir!.." diyerek zekât memurlarını azarlayıp eli boş çevirdi. Sâlebe'nin bu tutumunu duyan Resulullah (sas) Hazretleri:
- Yazık oldu Sâlebe'ye, keşke mutlaka zengin olmayı değil de hakkında hayırlı olanı isteseydi, diyerek üzüntülerini bir daha izhâr etti. Bu olay üzerine Tevbe Sûresi'ndeki münafıkları anlatan âyetler nazil oldu:
- Münafıklardan bazıları da, mal mülk verip zengin ettiği takdirde yoksula yardım edeceklerine Allah'a söz verirler de, istedikleri mala kavuştuklarında cimrilik edip yoksulun hakkını vermezler!.. (76. ayet)
Ayet-i kerime, verdiği sözünde durmayan Sâlebe'nin münafıklar sınıfına kaydığını işaretliyordu. Bunu anlayan akrabaları, gidip ona derhal malının zekâtını vermesini, yoksa münafıklardan biri olarak damgalanacağını hatırlattılar. Yakınlarının zorlaması üzerine zekâtını alıp Resulullah'a gelen Sâlebe, yoksulun hakkını getirdiğini söyledi ise de Resulullah (sas) Hazretleri,: "Bu sizin yaptığınız, haraççılıktan başka bir şey değildir!" diyen Sâlebe'ye üzüntülü bir eda ile,:
"- Senin yardımını alamam artık Sâlebe. Allah Celle ve Âlâ men etti!.. karşılığını verdi. Resulullah (sas)'ın vefatından sonra Hazreti Ebû Bekir'e müracaat eden Sâlebe, sırasıyla Hazreti Ömer ve Osman'a da müracaat ettiyse de hepsi de,:
'- Resulullah'ın kabul etmediğini bize mi kabul ettirmek istiyorsun?' şeklinde karşılık verdiler. Hazreti Osman (ra) zamanında hasta yatağında son anlarını yaşadığı sıralarda kulaklarında Resulullah'ın ilk ikazları yankılanıyordu:
- Sâlebe! Çok malın sorumluluğu vardır. Yerine getirmezsen hakkında hayırlı olmaz. Mutlaka zengin olmayı değil, hakkında hayırlı olanı iste!.. Ama artık vakit çok geçmişti. Sâlebe, zamanında mükellefiyetini yerine getirmeyen zenginlere ibret örneği veriyordu bu tutumuyla.
AHMET ŞAHİN/ZAMAN

Cuma, Eylül 19, 2008

Online maklube :D


üniversitede kaldığımız öğrenci evlerinin ve hoş sohbetlerin vazgeçilmez lezzeti maklube, artık internet ortamında. Ortadoğu kültürüne ait bir yemek olan maklubenin hazırlanışının zor olması Selçuk Yavuz isimli girişimciyi bir arayışa yöneltmiş.(www.maklube.com)

Malzemeler (10 kişilik) 1,5 kg pilavlık pirinç 1 kg kuzu eti 1 su bardağı sıvı yağ 1 yemek kaşığı tuz 4 büyük patates 1 konserve (bezelye, patlıcan, bamya…) 250 gr antepfıstığı Çoban salata Yoğurt Bir tutam maydanoz Baharatlar (Kekik, karabiber…) Yapılışı Pilav yapılıyor. Et, kuşbaşı kesilerek kavruluyor. Etler kavrulduktan sonra bezelye ile karıştırılıyor. Patatesler halka halka doğrandıktan sonra yağda kızartılıyor. Bunlar hazırlanınca tencerenin en altında patates olmak üzere alttan üste sırayla kavurma, pilav, patates olarak sıralanıyor. Üzerine biraz et suyu ilave edilerek 10 dakika kısık ateşte tutuluyor. Servise hazır hale gelen yemek, tepsinin ortasına ters çevriliyor. Maklubenin en önemli kısmı tepsiye çevrilen tencere içindeki pilavın kalıbını bozmamak! Pilavın kenarları çoban salatası ve yoğurtla süsleniyor. Yemek hazır!

(üniversite yıllarımı hatırladım şimdi,tadı damağımda hala o yıllarda ablalarımızın yaptığı bizimde yediğimiz maklubelerin:D,biz bi kat pilav,bi kat patates,havuç,tavuk eti,her kat arsına pilav koyarak yapardık,,yapan usta güsel yaparsa harika bişii bu yaa,aklıma getirdiler şimdi iftar vakti bak,,,

Minibüslerde yaşanan komik olaylar :)


Yolcu müsait bi yerde inmek ister ama dili sürçer:

- Şoför bey mübarek bi yerde inebilir miyim?

- Şu ilerdeki caminin önünde bırakayım teyze seni

.......................

Oğlum bu Eminönü'nden geçer mi?

- Yok teyze biz Taksim'e çıkıyoruz

- Hah tamam oğlum siz gidin ben gelmeyeceğim

........................

Yolcu:

- Abi Heykel'e çıkıyo mu?

Şoför:-Yok abi, yanından geçiyo

.........................

Arkadaki aksi teyze öndeki uzun saçlı delikanlıya seslenir:

- Kızım şurdan bir kişi uzatır mısın?

- Ben kız değilim!

- Amaaaan ne bileyim kız mısın dul musun, uzat işte.....!

.......................

- Mükemmel bir yerde inebilir miyim?

Yolcunun kafası karışık sanırım, kendisi de dolmuşdakilerle birlikte güler söylediğine şoför kadını indirirken:

- Buyrun size layık değil ama!

......................
Yolcu müsait bi yerde inmek ister ama dili sürçer:

- Müsait bi yerde iner misiniz?
Şoför:- Niye sen mi kullancan???

.....................

İstanbul'dayiz... Dolmuşa bindik, dolmuş doldu,tam kalkıcak, elemanın biriaçtı kapıyı. İçerde tıkış tıkış oturmuşuz, önde 3 kişi arkada 4 ...
Eleman hala bir umut sordu:- Kaptan, yer var mı?
Şoför de arkasını dönüp cevap verdi:

- Bilmiyorum, üst kata bi bak bakalım

.....................

Pek dolu olmamasına rağmen minibüs hareket etmek üzereydi. Tam o anda kavga ettikleri her hallerinden belli olan iki arkadaş minibüse bindi.Birbirlerinin yüzüne bile bakmıyorlardı. Çocuklardan biri şoföre parayı uzattı:

- Abi bir öğrenci bir de hayvan alır mısın?:) :) :) :)

(gelen mailerimden)

Perşembe, Eylül 18, 2008

cin ali serisi:D

çocukluğumda cin ali kitaplarım vardı benim,belki sizlerinde vardı eskiden bilmiyorum tabi,cin alinin maceralarını çocuk dünyamdan bi başka okurdum ben:) bugün böyle eskilerden eklemişken hep yazılarımı,bu resimlerinde burda yerini almasını istedim,80 li yıllarda çocuk olmak diye bişey okumuştum şimdi bunuda ekleyince aklıma geldi birden:D neyse sevgiler herkesciklere,,

bay meraklı(la linea) çocukluğumdan


La Linea 33 from sesebian on Vimeo.

ben küçükken bay meraklı diye bi çizgi karakter vardı televizyonda,çok gülerek izlerdim ben,nettee gezinirken görünce eklemek istedim burayada:D

hoş bi alıntı daha,,,

Küçükken ve çok cocukken ve anlamsız şeylere canım acırken…
İçimde sıkışan bir hüzün, adını kimselere söyleyemediğim…

Hiç gözümün yaşına bakmadan geçen acılar…
Elimi uzatsam tutabileceklerim ve kırık ellerim…
Parmak uçlarımda kaç kadının parmak izi, dudaklarımda kurumuş muz tadında, şeftali tadında, çilek tadında renk kalıntıları…
Yağmursuz mevsimlerde hüzünlenmek de keyifsiz.

Şu sıcak havaya çıkıp, bulutsuz gökyüzüne bakıp efkar da biriktirilmiyor.
İçimdekü hüznü kıyısından katabileceğim bir parça su olsa şimdi…
Gün karanlık. Ama gözlerim kamaşıyor güneşin aydınlığından. İçimden yağmurlar geçiyor, kuruyorum. Adını biliyorum ama söylemek yasak.

Sana seslendiğim zamanlarda sesimi yadırgıyorum. Gözlerinin büyüklüğünden bir şey anlamıyorum.
İçimden geçiyorsun, dokunamıyorum.
Offf… Canım acıyor. Bağıramıyorum.

http://cihangirgulegen.com/gunce/

Çarşamba, Eylül 17, 2008

sabah kahkahası

bu sabah yine şunuda yapayım bunuda edeyim derken,birasda plansızlığım hasebine yine geç çıktık evden,önce pervini bıraktığımız için arabayla annemlere doğru ilerlerken bi yandanda pervine çocuk şarkıları söylüyorum,ellerini ayaklarını sallıyorum,gülüyoruz felan,içimden biras (bugün halıları almaya gelecekler yıkama fabrikasından halılar yayılı kaldı diyorum,eşim evde gerçi ama,neyse,bi yandan işe geç kalmışım),derken hoop başladım yeşil kurbağa şarkısına,ama tabi şarkının istikameti farklı yöne kaymış,kırmızı balığı yakalayan balıkçı hasanda dahil olmuş şarkıya,ve aynen şöyle söylendi şarkı;"yeşil kurbağa,yeşil kurbağa,kaç kaç,balıkçı hasan gelecek,seni yakalayıp bi güsel pişirecek,hemde mangalda,afiyetle yiyecek"
tabi ben ne dediğimi farketmeden bu güsel şarkıyı lay lay lom müzik eşliğinde söylerken,ciddi bir soru geldi,şöför mahallinde oturup arabayı kullanırken bi yandanda can kulağıyla bizi dinleyen babamızdan,,

_balıkçı hasan kurbağayı mı mangal yapıp afiyetle yiycek?

ben o zaman farkediyorum şarkıdaki uyumsuzluğu,
ve eşime verdiğim cevap;
"puhahahaha:D

istanbul serisi


  • aklıma geldi bazen burdan istanbul resimleri paylaşıcam beğendiklerimden,bu ilk olsun mesela:)

Salı, Eylül 16, 2008

12 yaş


üstümde askılı pantolonum

ayaklarımda tekleme terliklerim
ve birbirine karışmış saçlarım,
ağzımda hani çok şişipte yapışmayan bigbabol sakızlarından
ve cebimde yüz lira harçlığım
gururla yürüyorum bizim mahallede,
ben oniki yaşındayım,
niye bilmem soranlara onüç diyorum,
tek gözü olmasada bez bebeğimi çok seviyorum,
birde yirmibeş lira karşılığı bisikletini bir saat bana veren arkadaşım gülizar'ı...
gelecekte beni neler bekliyor bilmiyorum
zaten merakta etmiyorum,
ben oniki yaşında olmayı
evde yalnız kaldığımda
sebepsiz yere ağlamayı seviyorum
sırf yaramazlık olsun diye
tükenmez kalemle bacaklarımı karalamayı,sonra annemden bi alay dayak yemeği,,
seviyorum işte,
ben soranlara onüç yaşımdayım desemde
aslında büyümekten korkuyorum
oniki yaşımda kalmayı,gözlerimdeki bu çocuk bakışı her aynaya baktığımda görmeyi istiyorum,
biliyorum çok şey istiyorum ama
istiyorum işte napiyim,istiyorum,,
(esipte yazan 12 yaşındaki zeynep melike:D

muhabbet;sıcaklar

ailem bende iftar yaparkenki pazartesi,

dün kendi annemleri iftara çağırmıştım,kayınvalidemler ve elitimle kaynımıda çağırdım,onları daha öncede almıştım ama annemlerin yanında beraber yine gelin dedim,aynı binada olunca kolay oluyo tabi seslenmesi:)biras rahatsız olduğuma açıkçası zorlanacam gibi gelmişti ama şükür iyi geçti,eşim ve küçük kardeşim kurdular sofrayı,yemekleri zaten eşimle bi önceki günden hazır etmiştik,bi salata kalmıştı iş dönüşü yapmam için,onuda hallettik,güzel bi iftar ve sonrası oldu,pervin çok şımardı tabi bu arada,iki tane dede,annane babane,teyze ve amca,bi eşimden biras çekiniyo diyebilirim,baba geliyo diyince koşarak geliyo bana başını omzuma yaslıyo,aslında eşim bağırmıyo bişiide yapmıyo ona,ama ciddi bir yüz ifadesiyle baktımmı pervin için tamam olay diyebilirim,en çokta babayı seviyo yinede inanırmısınız,mesela sabahları annemlere ben bırakırken ağlamıyo,ama eşim bırakırken ondan ayrılmak istemiyo,ağlıyo,akşamda bi abla lafı öğrenmiş,hoşumuzada gidiyo diye bütün gece abla diyip durdu,ve çok güsel çıkarıyo kelimeleri inanın genelde çocuklar aba felan der,pervin abla diyo:)bütün gece şımarcam diye bi oraya bi buraya ele avuca sığmadı,gecede deliksiz uyudu tabi,hatta sabah uyanamadı bile,annemlere bırakırken:)dün akşam bizde durumlar şen şakraktı anlıycağınız:D

depresyon

Pazartesi, Eylül 15, 2008

yazmayalı "benden"

bi haftanın daha yine ilk günündeyim,aylardan eylül,ramazanın ortası birde,
elimi klavyeye değdirmeye fırsatım olmadan geçirdiğim bir haftayı daha geride bıraktım,yine haftasonu yorgunluğu var üzerimde,üstelik grip belirtileriyle,,ve bu haftada çıkamadım bi yarım saat dolaşmaya,nasip ne zamansa artık diyim, neyse,,dün bütün gün sahurda içtiğim hapların etkisimidir nedir bilmiyorum mide bulantısı ve karın ağrılarıyla bi taraftanda iş yapmaya çalışarak geçti günüm,iftara doğru bi saat kadar uyumuşum,eşim kaldırdı,iftarda bile bi çorba içebildim bu ağrıdan dolayı,
geçen haftam davetlere gitmekle ve davet almakla geçti aslında,bu akşamda kendi annemleri alıcam inş iftara,yemeklerimi dünden hazırladım,ve eşim rahatsız olduğum için biçok şeye yardım etti sağolsun,o böyle yardımcı olmasa sanırım bende ha gayret diyip ayağa kalkamazdım yataktan,pervinede kayınvalidem sağolsun baktı biz evde işlenirken,,inş.sizlerde iyisinizdir görüşmeyeli,şimdilik bukadar benden(bi halsizlik geldi yine üstüme:(

Pazar, Eylül 14, 2008

ilk ev dışı iftar

çarşamba akşamı için geçen haftadan eşime eyüpte açalım iftarı demişti kayınvalidem,nasip oldu gittik,sağolsun kayınvalidem,eltim ve ben çalıştığımız için hiç bize iş düşürmeden,her bişeyi hazırlamış,soframız ziyafet sofrasından farksızdı,çorbadan tatlıya kadar,fırında biber dolmasından salataya kadar yok yoktu diyebilirim,üstünede keyif çayı bile vardı termosta:)yer meselesi açıkçası beni düşündürüyordu giderken,malum eyüpü bilenler helede iftarda nekadarda kalabalık olabileceğinide bilirler,ama biz biras daha gerilerde(zabıta müdürlüğünün karşısındaki parkta,vapur iskelesininkarşı caddesinde)serdik kilimimizi yaydık soframızı,ohh valla süperdi,kalabalığın olmayışıyla piknik havasında bi iftar yaptık diyebilirim,yatsı ezanı okununca,erkekler ve kayınvalidem camiye gittiler,biz pervinle bide eltimle kaldık biras daha ve epey lafladık haticecimle:) en son finale haşlanmış taze mısırları çıkardı kayınvalidem ve geceyi noktaladık demeden önce bide dönüş yolunda dondurma yedik ki (ben gece eve biyerden dönerken böyle dondurma faslına bayılırım,aklıma gelmişken atlamak istemedim:D
not* tadı damağımda kaldı doğrusu,hem gecenin,hemde yemeklerin:P
(biras geç kalmış bi yazı oldu ama napiyim anca fırsat bulabildim ünzilecim,bide resim ekleyemiyorum f.makinamı,evde unutmuşum maalesef,,

Cumartesi, Eylül 13, 2008

Cuma, Eylül 12, 2008

NİYE BEN? DIYEN HERKESE

Brenda yamaç tırmanışı yapmak isteyen genç bir kadındı.Bir gün cesaretini toplayarak bir grup tırmanışına katıldı. Tırmanacakları yere vardıklarında,neredeyse duvar gibi dik, büyük ve kayalık bir yamaç çıktı karşılarına. Tüm korkularına rağmen, Brenda azimliydi. Emniyet kemerini takti, ipi yakaladı ve kayanın dik yüzüne tırmanmaya başladı.
Bir süre tırmandıktan sonra, nefeslebilecegi bir oyuk buldu.. Orada asılı dururken, gruptan yukarıda ipi tutan kisi dalgınlığa düşerek ipi gevşetiverdi. Aniden boşalan ip, hızla Branda nın
gözüne çarparak lensinin düşmesine neden oldu.Lens çok küçüktü ve bulunması neredeyse imkansızdı. Lens yamacın ortasında bir yerlerde kalmıştı ve Brenda artık bulanık görüyordu. Ümitsizlik içinde Brenda, lensini bulması için Allah'a dua edebilirdi yalnızca. Ve içten içe düşünüp dua etmeye başladı.
"Allahım! Sen bu anda buradaki tüm dağları görürsün. Bu dağlar üzerindeki her bir taşı ve yaprağı bildigin gibi, benim lensimin yerini de biliyorsun. Onu bulmama yardım et."
Patikalardan yürüyerek aşağı indiler. Aşağı indiklerinde, tırmanmak üzere oraya doğru gelen yeni bir grup gördüler.İçlerinden biri "Aranızda lens kaybeden var mi?" diye bağırdı.
Brenda'nın sonradan ögrendigine göre, lensi bir karınca taşıyordu ve karınca yürüdükçe yavasça kayanın üzerinde hareket edip parlayan lens kızların dikkatini çekmisti.
Eve döndüklerinde Brenda lensini nasıl bulduklarını babasına anlatacak ve bir karikatürcü olan babası da ağzıyla lens taşıyan bir karınca resmi çizerek, karıncanın üzerindeki baloncuğa bunları yazacaktı:
"Allahım! Bu nesneyi neden taşıdığımı bilemiyorum.Bunu yiyemem ve neredeyse taşıyamayacağım kadar agır. Ama istedigin sadece bunu taşımamsa, senin için taşıyacağım..."
BU YÜKÜ NİYE TAŞIYORUM" demeyin.....

Perşembe, Eylül 11, 2008

ne kadar büyük nimetlere sahibiz aslında,

Dünya nüfusunu, mevcut halklarin nispetlerini muhafaza ederek, 100 kisilik bir köy kadar küçültebilseydik bu köy söyle olacakti:57 Asyali: 21 Avrupali, 14 Amerikali (Kuzey,Orta,Güney) ve 8 Afrikali Bunlarin 52'si kadin , 48′i erkek olacakti 30 beyaz , 70 beyaz ( + + )olmayan,30 Hiristiyan, 70 Hiristiyan olmayan,89 heteroseksüel , 11 homoseksüel 6 kisi bütün servetin % 59′una sahip olacakti ve bunlarin hepsi ABD kökenli olacakti.20 kisi iy evlerde yasayacakti, 30 kisi okuma-yazma bilecekti, 1′i ölmek üzere , 1′i de dogmak üzere olacakti.1 kisi bilgisayar sahibi, 1 kisi de (evet, sadece 1 kisi) üniversite mezunu olacakti. Simdi sunlari göz önünde bulundurun:Bir harp tehlikesi ile, iskence görmek ihtimali ile, aç kalma korkusu ile karsi karsiya degilseniz, 500 milyon insandan daha iyisiniz.Tutuklanmaktan , iskence görmekten yahut öldürülmekten korkmadan ibadethaneye gidebiliyorsaniz 3 milyar kisiden daha iyi bir sansa sahipsiniz.Buzdolabinizda yiyeceginiz , üzerinizde elbiseniz ve basinizi sokup uyuyabileceginiz bir eviniz varsa,dünyadaki insanlarin % 75′inden daha zenginsiniz. Bankada ve cüzdaninizda para varsa, dünyanin en imtiyazli % 8′i arasindasinizAnneniz , babaniz sag ise, siz bu dünyada nâdir kisilerden birisiniz.Birisi sizi düsündü ve bunu gönderdi, çünkü okuma yazma bilmeyen 2 milyar kisiden biri degilsiniz.Paraya ihtiyacin yokmus gibi çalis . Kimse seni üzememis gibi sev .
Veya……sen gene her zaman yaptigin gibi nereye oldugunu bilmeden, kan ter içinde kosmaya ve hayattan sikayet etmeye DEVAMM ET

Çarşamba, Eylül 10, 2008

Erzuruma giden ilk ayna

Tarihte ilk kez Erzurum'a ayna gitmiş. Adamın biri aynayı görüp eline almış. Daha önce hiç kendini görmediği için ölen kardeşine benzetmiş karşısındakini.
Adam:- 'Ey gidi gardaşımm. Seni bi daha görmek nasipte varmış'! Aynayı eve götürüp sarılıp uyumuş kardeşine. Karısı bakmış adam bi şeye sarılıp uyuyor.
Aynaya bakmış bir kadın. 'Allah belanızı vireee, bu karı da kim. Bi boka da benzese' diyerek feryat figan evden çıkar, kadı efendiye gider.
Kadın:- 'Kadı efendi adam beni bu çirkin karıyla aldattı.'
Kadı aynaya bakar ve şöyle der:
- 'Yav bu karıdan çok kavata benziir'
:D

bakım ve makyaj sonrası,

amerikadaki abc televizyonun extreme makeover programından,,

Salı, Eylül 09, 2008

eşime teşekkürü bi borç bilirim:D

***Elini kalbimin üzerinde hissettiğim zaman üzüntülerimi alıp,onların yerıne yüreğinin sıcaklığını koymayı basardığın için teşekkür ederim,,

***içten kahkahalarınla dünyamı şenlendirdiğin, gülmeyi zaten seven yüzümü gülücüksüz bıraktırmadığın için teşekkür ederim,,

***şımarmaya yatkın ruhumu özgürce şımarttığın için teşekkür ederim,,

***heyecanlandıran,mutlu eden çok özel sürprizlerin için,söylediğin her güzel söz ve yaşadığımız her bir 'an' için teşekkür ederim,,

***sevmenin,paylaşmanın,anlamanın ve anlaşılmanın tadına varmama neden oldığun için teşekkür ederim,,

***Yüreğindeki yerimi bir kez daha gösterdiğin için...

***Çok teşekkür ederim...bana verdiğin değeri, hareketlerinlede gösterdiğin için ...

***ve dün akşamın yorgunluğunun ardından uyanamadığım sahurda,benden önce kalkıp sofrayı hazırladığın,ve sonrasında gülen yüzünle sahur yemeği yemeye benide kaldırdığın için sana çok teşekkür ederim…

"iyiki varsın" ve "iyiki benim eşimsin" yaw:D

seni seven telli gözlü biricik eşin "zeynep melike"...

bir iftar daveti sonrası

işyerindeki biras yoğunluğum ve evdeki internetin kesilmesinden dolayı(net verici değişimi yapıyoruz)bikaç gündür yazı yazamadım,pazar günü iftara eltim davet etmişti bizleri ordaydık akşama,güseldi ama tabi pazarteside ben herkesi iftara alacağımdan pazar gününden yemek yaparak ve ev işleriyle geçti günüm,yani haftalardır planladığım 1 saatlik (arabalara kapalı alışveriş mağazalarının olduğu caddeyi) gezme fırsatını bu seferde bulamadım,ümitler önümüzdeki hafta sonuna inş:D
dün gayet panayır havasında çocukların çığlıkları eşliğinde bir iftar ve iftar sonrası oturma gerçekleştirdik diyebilirim,ama yinede herkesi tek seferde aldığım iyi oldu,yoksa hep düşüncektim nezaman alsam neyapsam gibisine,artık bi arada kendi annemleri alıp sonra bayram temizliğiyle yavaştan ilgilenmem gerekiyo,pervin bu aralar ciddi ciddi konuşma eyilimleri göstermeye başladı bu arada,"anne yaa" diyişine bitiyorum:Ddediğim herşeyi anladığına ise bahse bile girerim,çok uyanık köfte:D dişerinin hemen hemen hepside çıktı sayılır,,
geçenlerde sofrayı toplarken ben,bardakları tabakları felan tek tek taşıdı mutfağa al al diyo bide,üstelik bulaşık makinasında yıkananlarıda alıp bana veriyo ben yerleştiriyorum,kıs çocuğu annesi olmak ne güselmiş yauw:D
şimdilik bukadar aklıma gelenler,yazmaya başlayınca uçuveriyo sanki onca şey,oysa neler vardı bunuda yazarım dediğim,neyse gelirse aklıma eklerim yine:D

dostluk nedir?


Pazartesi, Eylül 08, 2008

"!"

Ülkemizde kişi başı milli gelir 10.000$'a yaklaşmış. Benim cebimde 10YTL var. Kim hakkımı yiyorsa haram olsun!

çok kötü:D

kayınvalideme saygı ve sevgilerimle:D
resimdeki kayınvalideye sahip olanlarada sabır diliyorum,,

Pazar, Eylül 07, 2008

Yolumuzdaki Engeller...

Eski zamanlarda bir kral, saraya gelen yolun üzerine kocaman bir kayakoydurmuş, kendisi de pencereye oturmuştu. Bakalım neler olacak diyegözlüyor... Ülkenin en zengin tüccarları, en güçlü kervancıları, saraygörevlileri birer birer geldiler, sabahtan öğlene kadar. Hepsi kayanınetrafından dolasıp saraya girdiler. Pek çogu kralı yüksek sesleeleştirdi.Halkından bu kadar vergi alıyor, ama yolları temiztutamıyordu.Sonunda bir köylü çıkageldi. Saraya meyve ve sebze getiriyordu.Sırtındaki küfeyi yere indirdi, iki eli ile kayaya sarıldı ve ıkınasıkına itmeyebaşladı. Kan ter içinde kaldı ama, sonunda, kayayı da yolun kenarına
çekti.Tam küfesini yeniden sırtına almak üzereydi ki, kayanın eskiyerinde birkesenin durduğunu gördü.Açtı... Ke se altın doluydu. Bir de kralın notu vardı içinde...'Bu altınlar kayayı yoldan çeken kişiye aittir.' diyordu kral.Köylü,bü gün dahi pek çoğumuzun farkında olmadığı bir ders almıştı.'Her engel, yaşam koşullarınızı daha iyileştirecek bir fırsattır.'

Cumartesi, Eylül 06, 2008

minik bi kelebek resmi :D

bu resmi mail adresimde görünce çok beğendim,ve sadece eklemek istedim, :D

Cuma, Eylül 05, 2008

nasıl mektup ama:D

Sayın Banka Yetkilisi, Ben 86 yaşında bankanızda hesabı olan bir müşterinizim. Geçen gün, tesisatçıma 100 dolar'lık bir çek yazdım. Bu çeki kendisi her nasılsa 3 nanosaniyede bankanıza iletmiş olmalı ki, bankanızda değerlendirdiğim fonlardan bu miktar kadarını bozduramadan hesabımdan karşılığı alınmış. Tabii ki hesabımda o an için para olmadığından 30 dolar da faiz ve ceza alınmış. Oysa fonlarımda 1.000.000 dolar vardı.Bu durumu şikayet etmek istediğimde, bankanız telefonunda kişiliksiz, terbiyesiz, banda kaydedilmiş ve yüzsüz bir hanım sesiyle yarım saate yakın boğuştum. Arada müzikler dinledim ve 28 kere değişik tuşlara basmak zorunda kaldım. Ama kimseye ulaşamadım. Bildiğiniz gibi her ay binlerce dolarlık faturalarım, mortgage kesintilerim, kredi kartı ödemelerim var.Bunların hepsinin hesabımdan yapılan otomatik ödemelerini şu andan itibaren İPTAL ediyorum. Bundan böyle, sizden etten kemikten yapılmış dediğimi anlayan ve ingilizce bilen bir müşteri temsilcisi istiyorum. Anlayışla karşılarsınız ki, karşınızdakine en iyi iltifat, onu taklit etmektir.Ben de sizin gibi yapacağım. Müşteri temsilciniz her ödeme için beni arayacak, ve 28 haneden az olmayan benim vereceğim bir şifreyi tuşlayacak. Sonra da, eğer 1 tuşlarsa benden randevu alacak, 2 tuşlarsa bir ödeme ile ilgili mesaj bırakabilecek, 3 tuşlarsa oturma odama bağlanacak, oradaysam cevap vereceğim, 4 tuşlarsa ve uyumuyorsam yatak odama bağlanacak ve benimle görüşebilecek, 5 tuşlarsa tuvalete, 6 tuşlarsa cep telefonuma ulaşacak, 7 tuşlarsa bilgisayarıma bir mesaj bırakabilecek. 8'e tuşlarsa bunları yeniden dinleyebilir. Arada beklemeler olursa, size söz, elimdeki eski plaklardan ve gramofonumdan güzel bir müzik parçası da dinleteceğim ona.Yalnız sizden ricam, bu işlemler için seçeceğiniz personelinizin kimlik bilgisini, anne kızlık soyadını, noterden alınmış imza sirkülerini ve tapuları dahil mali bilgilerini bana iletmeniz. Bir de sizin gibi bir sözleşme hazırladım. 8 sayfa. Sizinki 42 sayfaydı, ben insaflı davrandım. Bu sözleşmeyi de bana atayacağınız müşteri temsilcisi, bankanız şube müdürü ve bankanız yönetim kurulunun imzalaması ve bana iadeli taahhütlü göndermesi. Bu sözleşme elime geçtikten sonra müşteri temsilcinize kendi belirleyeceğim 28 haneli şifreyi göndereceğim. Bu şifre de her ay değişecelk pek tabii ki.Özür dileyerek bu sözleşme ve işlemler için sizden masraf olarak her ay 20 dolar da talep edeceğim. İşbu şartları yerine getirememe durumunuz varsa, lütfen 1.000.000 dolarımı nakit olarak hazırlayın, yarın alıvereyim.Size hayırlı işler diler, en kısa zamanda bana ulaşmanızı rica ederim.Saygılarımla,Müşteriniz...

Perşembe, Eylül 04, 2008

bence kadınlar ne istermiş bakalım ?

***yaşasın bol sobeli bi hafta geçiriyorum gerçektende,canım arkadaşlarımdan şahsen harika bi ikizler bayanı olan nurcanım beni sobelemiş,bende kendisine iyiki seni tanımışım diyorum ve "kadınlar ne ister"i cevaplamaya başlıyorum:)

  • özel günlerinde ima etmeden,yada bir ay öncesinden hatırlatmadan Hatırlanmak ister,
  • Sabahları gözlerini açtıklarında onları izleyen ve nazlayan bir eş isterler
  • annelerin annesi,çocuklarını en güsel şekilde yetiştirebilen bi anne olmak isterler,
  • yalnızken "Eğlenceli,çocuk ruhlu,şakaya gelebilen bir sevgili" toplum içinde ise "Ağır oturaklı ne dediğini ne yaptığını bilen bir adam"ister,
  • Erkekteki rahatlığın hiç olmazsa yarısına sahip olmayı isterler.(örneğin bir davet aldığımız zamanlarda yemeklerin hazırlanmasından misafirler gidene kadarki bendeki panik durumu :)
  • eşlerine gününün nasıl geçtiğini sorduğunda “iyi” den daha uzun hatta ayrıntılı bir gün özeti isterler:)
  • sevilmek,sevildiğini bilmek ve milyon defa bıkmadan bunu karşı tarafın davranışlarında görmek ve duymak(bide bu sevgi neticesinde şımarmak:D
  • güzel olmak beğenilmek isterler,
  • erkeğin hayatındaki tek kadın olmak ve hatta vazgeçilmez olmak,
  • çoğu zaman ruh hallerine bağlı aslında ne istediği;(yani bazen öyle sıkkın ve kararsız oluyorum ki ben,mesela ne istediğimi kendim bile bilmiyorum:D
  • sevdiği tarafından “Kıskanılmak” isterler,
  • beraber oldukları anlarında bişeylerden konuşmak isterler(konuşmayı seviyoz diye kınamamak lazım tabi :D
  • ölmeden önce kıymetinin bilinmesini isterler(hayatta iken kadına etmediğini komayıp,acı üstüne acılar çektirip de ölünce de ardından senelerce ağlayıp,giden hanımın eşyasını elinden düşürmeyeni de duydum çünkü,hayattayken kıymet bilmek gerek bu iki taraf içinde geçerli)
  • küçük şeylerden mutlu olabildiğimizin ciddiye alınmasını(yapılan yemek yendikten sonra eline sağlık denilmesi gibi ):D
  • Yiyip yiyip kilo almamak(bu şahsi bi isteğimdi sanırım:D
  • dinlenilmek isterler birde, Konuştukları saçma sapan da olsa saatlerce de sürse ona ne yapacağını söylenilmeden sadece dinlenilmek isterler,
  • Kadınlar renk ister hem hayatlarında hem çevrelerinde(ben istiyorum şahsen:D
  • stresli olduğunda pazara gidip ucuz ihracat fazlası malların satıldığı tezgahların önünde sıkış tepiş bişeyler karıştırmak ister(tabi bu onu yaparken eşininde yanında olmasını ister,seçtiklerini tutsun diye(kabul ediyorum bu biras sadistçe bi kişisel isteğimdi,madde için eşimden özür diliyorum,istemezse gelmeyebilir pazara benimle,(aramızda kalsın gelmiyoda zaten:D
  • hayatı herşeyiyle biz olarak paylaşmak isterler,

***uzayıp gider bu istekler her kadının kendi içsel duygu ve düşünceleri parelelinde bence,kimi maddi şeyler bekler kimileri sadece duygusallık adına bişiiler,ben kendime sordum bu soruyu bu maddeler geldi ilk aklıma,ama bu demek diyilki hayatımda eksik olan isteklerimi sıraladım,aksine,kendisine çok teşekkür edip iyiki varsın diyebileceğim benim kadar duygusal ve beni çoğu zaman anlayabilen bir eşe sahibim,ufak tefek ayrı düşüncelerimiz elbetteki olacak buda yaratılış farkımız olsa gerek,neyse işte böyle sevgili arkadaşlar,şimdi bugünüme düşen busobeyide yanıtlamaktan fevkalade mutlu olduğumu belirterekten,arkadaşlarımdan kimi sobelesem diyorum ve evet "kelebek gibi" vee "ashem"elim sizde sobelendiniz şekerler:D

Halit Karay ‘ın dediği gibi“Kadın kendi başına ne gül goncasıdır ne de diken.Koklamasını bilirsen gül; tutmasını bilmezsen diken olur”.

Çarşamba, Eylül 03, 2008

hayallerimin sobesi,

**upuzun zamanlardan sonra yine bi sobelemece olayına dahil olmaktan çook sevindiğimi belirtmek isterim.arkadaşım sütlü çileğim benide unutmamış sağolsun o şahane hayallerini sıralarken,pası banada atmış,şimdi bende bu sobenin konusu olan "hayallerim"i yazmak istiyorum,şunuda belirtmeliyimki ben hayallere bayılırım:D

1..New Jersey/u.s.a.'da bahçe içerisinde,araba garajıda olan(zira aşağıdaki arabaları bahçenin ortasında bırakmak istemem:)4 oda bir salon bir evim olsun.(çokmu hayal gibi bir hayal oldu dersiniz:D
(ev biras resimde küçük gibi duruyo ama bu yandan görüntüsü ondan yani:D , neden iki araba derseniz de, karar veremedim ikisi arasından napiyim,nasıl olsa hayallerde beleş hem dimi:D
2..(bu hayalimde yaklaşık 10 seneden fazladır,istikrarımı bozmadan istediğim hayallerimden biridir)birbirine benzemeyen ikiz erkek çocuklarım olsun istiyorum,evet istiyorum hayırlısıyla,ahanda bu resimdekiler gibi inş. :D

3...ülkemin ve insanların huzur içinde beraberce yaşadığı bir ortamda maddi kaygılardan uzak,evlatlarımı hayırlı birer insan olarak yetiştirebilmek,

4..bir kitap yazmak(deneme,şiir veya hatıra türünde olabilir)ama yazarının ben olduğumu bilmeden biçok kişinin"güsel bir kitap,okumanı tavsiye ederim"demelerini isterim:D

5..ha bide zengin olmak isterim(şahsım için yukardaki ev ve arabalar kafi :) ihtiyaç sahibi insanlar içinse maddi imtihanlarında bu dünyalık çözüm adına vesileci olabilmek,ama kendimi tanıtmadan tabikide,(Allah razı olsun her kimse deseler yeter :D

6..beş dili anadilim gibi konuşabilmek.(ne heyecan verici bi hayal,,

7..izlanda'dan,fildişi sahilleri cumhuriyeti'ne, venezuella'dan tibet'e kadar tüm dünyayı gezip görmek(gezmeyi çook seviyorum ben yaa:D

**ay ne güsel oldu bu sobe:)bu keyifli sobe yi bende arkadaşlarımdan Nevbahar ve nurcan kardeşime paslıyorum,haydi canlarım sizde hayallerinizi paylaşıp heyecanlanın ve mutlu olun bakalım,,