Çarşamba, Şubat 24, 2010

anektod :P

Uluslararasi olcekte bir kadin arastirmasi yapan sosyolog, dunyanin cesitli ulkelerinde kadinlara bir soru sormus.
Kocanizi baska bir kadinla yakalarsaniz ne yaparsiniz??
Soruya ulkelere gore verilen yanitlar ise soyle olmus:
Isvecli : Neyimi begenmedigini sorarim.
Rus : Evi terk ederim.
Fransiz : Sesimi cikarmam, sevgilime gider beni teselli etmesini isterim.
Italyan : Kadini vururum.
Ispanyol: Kocami vururum.
Yunanli : Her ikisini de vururum.
Turk : Benim kocam yapmaz!

Salı, Şubat 23, 2010

Pazartesi, Şubat 22, 2010

생일 축하합니다,사랑스러운 사람(saeng il çukha hamnida,sarang sıreo un saram :)

başlığı görür görmez,"doğum günümde bile ne diyon hatun"diyişini duyar gibiyim:)ama hatırlatırım ki bu güzel cümlenin pratiğini aylardır yapıyordum yanında,az çok kulak dolgunluğun olmuştur herhal,keşke bu güzel yazının tamamını sana korece yazabilseydim,neyse konu bu değil şimdi :P
türkçe olarak,bikez daha söyleme mi istersen"doğum günün kutlu olsun sevgilim"..
kore delisi bir eşi idare edip benimle hayatı harika bir şekilde götürmeyi başaran sevgi dolu yüreğine teşekkür ederim biricik eşim.
mutlu edilme yollarım kolay olsada,bunu anlayıp ,kendisi için bişeyler yapılması zor biri olduğumu da biliyorum,yani sevgi ve ilgi isteyen koca bi çocuğu taşıyorum içimde,belki seni bi başkası olarak görmeyişimin nedeni,dünyada bu koca çocuğu avutabilen tek kişi oluşundandır.benim gibi bir çocukla çocuk olduğun için teşekkür ederim..
sinirlenince çekilmez biri olmama rağmen,çatık kaşlarımın altında kırıcı bakışım ve somurtmalarıma rağmen,hiçbişey olmamışcasına,etrafımda enerji dolu,gülümseyen,ve bana mutluluk bulaştıran biricik eşim,iyiki varsın.ve içime kapanıp bana açılan tüm kapılara kilit vurduğum anlarda dahi vazgeçmeyip kalbimin kapılarını zorladığın,beni üzüntlerimle bi başıma kalmama izin vermediğin içinde sonsuz teşekkürler..
hayallerimin prensi,bu seni tanıyalı altıncı doğum günün,dilerim her güzel ve özel anlarında yanında olabilirim,ve her an,iki dünyadada..
bilirsin beni,hissederimde iliklerime kadar,öyle bi çırpıda söyleyemem
kalbimden taşıp dilime dökülenleri,işte bu yüzden eksik kalıyor tüm cümleler,yavan kalıyor hissedilenlerin yanında..
ve geçen akşam nasıl desem ömrüm boyunca aldığım en güzel hediyeydi,o bana yaşattığın güzel an,seninle dans ederken o şarkı hiç bitmesin istedim,beni nekadar mutlu ettiğini tahmin bile edemezsin,
canım sevgilim,varlığın varlığıma eş bu dünyada,dilerim dağlarından şırıl şırıl suların aktığı o güzel nehirlerin yanında oturup yad ederiz bu günlerimizi cennette de..
teşekkür ederim hayatımda olduğun,beni sevdiğin ve eşim olduğun için,doğum günün kutlu olsun prensim...
eşin;zeynep melike..

Çarşamba, Şubat 17, 2010

ben gibi bi karmaşa yazısı.

herkesin kendine gizlediği,ve hatta kendinden dahi gizlediği sırları varmıdır acep,diye bir soru geldi oturdu o en orta yerine düşüncelerimin.
bi yanım soruyu daha baştan saçma bulup,oralı bile olmazken cevabı adına,diğer yanım,biras ürkek,ve bi o kadar sessiz,cevap vermeye can atan ama olabildiğine korkak,inkarcı..
bense ikisi arasında tarafsız bi meksika sınırında izlemekteyim bu kapışmayı..
saat,5:51 pm.(ingilizce yazdım zira yıllardır çabalayıp didinsemde bir arpa boyu yol aldıramadığım ingilizceme bir göz aşinalığı oluverir belki ümidiyle menü dilini ingilizce seçmiş bulunmaktayım cep telefonunda,hal böyle olunca oda saatin ingilizcesini gösteriyo tabi,en sağlamı aslında bir kol saati taşımak şöyle baktımmı baktıracak kendine,öyle güzel bi saat,ama uzun zaman önce böylesi bir alışkanlıktan vazgeçirildim ben,neyse bunu sonra bilahare açıklarım merakı umumiye :)
aslında neden söz saate geldi böylesi bir ışık yılı hızıyla tam kavrayamamakla birlikte,sanırım işten çıkış saatim tetiklemiş olacak deyip,üstünde fazlaca da düşünmüyorum,
bu akşam misafirliğe gideceğiz ailecek,hani şu ikizleri olan eşimin arkadaşıgillere(buda nasıl bir cümle,acaba türkçe dilbilgisine bi aykırılığı felan olmuşmudur,şimdi bunuda merak ettim yazarken)neyse,işte efendim bu güsel insanlar türkmenistan yolcusu olacaklar nasipse,eşinin işyeri oraya gönderiyor onları,neden bilinmez yurtdışında yaşam diyince böyle içimde neresi olduğunu tam olarak kestiremediğim bir yer heyecan yapmaya başlıyo,bizde bikaç seneliğine olsun gitsek en azından diyorum,(ama yine içimden,kimse duymasın,yinede aramızda kalsın bukadar istekli oluşumu,zati bize nasip olmazya bir hayali nacizane benimkisi işte,yada bi parça avuntu isteklerime,
işte öyle birkaç hane orada olacağız muhabbet,ve çocukların şen şakrak uğultuları arasında bir gecemiz daha geçip gidecek ömrümüzden,
neyse,içimde yazdıkça yazma isteği,ama lal olmuş bir gönüllede fazlası gelmiyor elimden gitmekten başka şimdi..
herkese hayırlı akşamlar..

Çarşamba, Şubat 10, 2010

smile again for me.


tekrar gülümsemeni istesem,
seni şu hayatta en çok ağlatan bu adama,
bi şans daha verebilirmisin,
yine severmisin beni eskisi kadar,
ellerimi tutup güzel günlerimizdeki gibi,
artık yalnız değilsin,
ben varım diyebilirmisin,
unutup acı veren gerçekleri..
yüreğine batan,sebebi olduğum bütün dikenleri,
ellerimle toplardım,
yeniden beni sevebileceğin ihtimali olabilseydi eğer..
kelimelerin bittiği yerde,
üzgünüm desem sana sessiz çığlıklarımla,
ah,sevdiğim kadın,
bilsen nekadar pişmanım,
senin için delicesine atan bu kalbi taşırken yüreğim,
seni sevdiğimi bikez bile söyleyemediğime..
(zeynep melike)

Pazartesi, Şubat 08, 2010

Cain and Abel.


Güney kore yapımı çok güzel bir dizi.

Kardeş kıskançlığını konu alan filmin Türkçe karşılığı Habil ile Kabil.
Ben bu diziyi izledim ve bir kez daha So ji sub 'a(yukardaki ve yandaki resimde,solda olan aktör)hayran kaldim.
kesinlikle izlemenizi tavsiye edebilecegim muhtesem bir dizi..
kıskançlık ve hasetliğin insanın kendine,çevresine ve kardeş deyip sevdiğine bile neler yaptırabileceğini görüyor insan.hastane dizisi bi parça ama,entrikalarla dolu olaylar silsilesi barındırıyor içinde.
filmin sonuna doğru,iyiliğin kötülüğe galip gelişi belkide bi noktada konu..
konuyu çok detaylı yazmıyorum,bişey bilmeden,merak ederek izleyince daha heyecanlı olur izlerken diye düşünüyorum:)
iyi seyirler..

(türkçe alt yazılı www.ezgidizi.com/asyadizi adresinden cain and abel olarak bulup izleyebilirsiniz)

Pazartesi, Şubat 01, 2010

bence,aşkın gerçek tarifi bu olsa gerek..


Oruç reis bir savaşta esirler alır. Esirler arasında İspanyol bir kadın da vardır ki hayli yüksek bir yeri vardır kral nezdinde.
Oruç Baba, fidyesinin ödenmesi karşılığında esirlerin salıverileceğini ilan eder her zaman olduğu gibi.
Gelin görün ki serbestçe dolaşmasına izin verilen kadın fena çarpılmıştır Reis'e…
Hem muhteşem bir yakışıklılık, hem de kendisini fark etmesi için her kuytu köşede önüne çıktığında, kendisinden edeple çevrilen bu yüz; bir aşk girdabına sürükler kadını. Her gün geçtiği yerlerde neredeyse nöbet tutar ve bir punduna getirip ilan eder aşkını…
- Her gün yollarına çıkıyorum…Niye benden yüzünü çeviriyorsun?
Reis: Biz namahreme bakmayız
- O kişi seni sevse bile mi?
(Diyaloğun bundan sonrası tüyleri diken diken edici cinstendir…)
Reis: Beni seven bende olanı da sever…
- Nedir o?..
Reis: Allah ve Resulüne aşk…
(Asıl şu sözlere bakınız…)
- Ben onları sevmeden, seni sevemez miyim?
Oruç Reis, acıyarak tebessüm eder ve ekler:
"Onları sevmeyen, sevmeyi bilemez ki…"