zaman sabun köpüğü gibi kayıp giderken ellerimin arasından,hayal edipte yapamadığım onca şeye hayıflanıp duruyorum içten içe bende,çocukluğuma dair,ergenlik dönemime dair ve gençliğime dair biçok şey geldi aklıma,ama sanırım herzamanki gibi cesur hissedemiyorum kendimi bunları dile getirmek için,yani bazıları anlatılmaya değer değil,bazılarıysa benimle sır olup gitmeye mahkum,gerçi şimdi sır deyincede öyle devlet sırrı ayarında ciddi şeyler gelmesin aklına hemen,benimkisi incir çekirdeğini doldurmayan çocuksu sırlar:)mesela geçenlerde yaklaşık on-onbeş sene kadar önce tuttuğum bir günlük defterimi buldum,brezilya dizilerindeki entirikaları aratmıycak hayali olaylar silsilesi,boş beleş işler,kış gelince bi güsel sobaya atıcam onu,içinde yazılanlarla ve her çocuksu cümlesiyle bitsin gitsin,daniel vardı ben çocukken bizim mahallede,bak eskiler diyince oda geldi aklıma,neyse,rikolar danieller,bülent ve denizler,hepsi yeşilçam filimleri gibi mazi oldular,eyvallah diyip kalınca bi çizik attık bizde maziye,sonraki yıllarda bi serdar vardı anlaştım dediğim arkadaşım,onuda yaprak dökümü dizisindeki ferhunde tadında ayçinin kıskançlığına kurban verdik,gerçi dönüp baktığımda tarafsız olarak,oda murat kekili şarkılarındaki anlamlardan ötede diildi sanırım,herneyse,geçip gidene bizdende iki kere eyvallah,
eski tadı tuzu kalmadı ne dostların,ne arkadaşların,ne sevdaların,hepsinin içine su-i zan düştü,kemirmekte içten içe samimiyetleri,özene bezene yazılmış mektup satırlarında kaldı sınırsız güven,ama dünya bu yalnızda yaşanmıyor elbet,sonuç itibariyle arkanı kollayarak yaşanılan dam üstünde saksağan vur beline kazmayı modundayım.halimi,ahvalimi sorarsan,sanada eyvallah çekmeye hazırım,dikkat et ünzile :b
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder