Çarşamba, Nisan 30, 2008

biras canım sıkıldı dün yine...

pazartesi,salı derken hafta ortası geldi yine,dün eşim geç gelecem annene git ordan alırım dönüşte sizi dedi,bende evdeki taze fasulye yemeğinide alayım madem bozulmasın orda yeriz niyetiyle önce eve uğradım,gidince bide gördümkü kayınvalidemler halıları çıkarmışlar emine ablamla yıkamaya çlışıyolar,tabi bide kayınvalidem niyetli üstelik evde yimekte yokmuş,zati bacaklarıda ağrıyo,hasılı kelam çıkar çorapları sende bi el at zeynep diye dürtmeye başladı içimdeki vicdan,görümcemle ikimiz,yıkadık halıları ama saat 8:30 gibi artık az kaldıydıki ben gider dedim,daha annemlere gidecem,hemen eve inip üzerimi değişip yürüdüm annemlere,karnım zil çaldığına hemen yimek yedim,sonra zelihanın durumuna üzüldüm yine,nolcek bu böyle,çok takıntılı biri inan,saplantıları yüzünden üzüp kırıyo hepimizi,çocuk gibi diyemiycem yaptığı çocuklukta değil,aslında bi psikologa gitmeli bence,meryemle anaokulu açcaz diyoda bişey demiyo,bide dün anneme destek olmuyosun paralarını mezaramı götürcen diye söyleniyosu,yerin dibine geçtim inan,kadın senelerini vermiş çalışmış,sen onun kazancından böylesiner arsızca vede umarsızca nasıl hesap sorabiliyosun,vede annem sonuna kadar haklı bence çünkü böylesi bir iş tecrübe vede girişkenlik ister davulun sesi uzaktan hoş geliyor tabi,emanet çocuklara bakmak kolaymı sanki,insan kendi çocuğunu bile koruyup kolayamıyo yeri gelince,dün babam bide bi arkadaşına iş görüşmesine götürcekti sabah,inadından gitmedi,herşeyi böyle kabakuvvetle halledeceğini düşünüyo,hemen kendine uzatılan eli ısırıveriyo,konuşulmuyo bile onla sanki kendi başına bi devlet vede dünya onun etrafında dönüyo,ünzile sana bişii itiraf etmek istiyorum,aslında maddi olarak bi kira gibi gelirimiz felan olsa çalışmam,vede kızımı kendim büyütürüm,onun yanında pervinde agresif,laf anlamaz olacak diye korkmuyor değilim inan,zati biliyosun,ikinci bebekten sonra çalışmayı düşünmüyorum,

Salı, Nisan 29, 2008

istanbul...

istanbul: " sağlı sollu park etmiş evler..."

Pazartesi, Nisan 28, 2008

cumartesi öğleden sonrası için...

merhabalar şeker,nasılsın bakayım diyecem şimdi yine ben sadece seni dinlemek için varım burda konuşturma beni diyeceksin:)eh madem sen bilirsin diyim,cumartesi işi çıkışı ümraniye sarıgazideki halamlara gittik annemlerle,(sanki sarıgazideki dışında başka halam varmış gibi yazdım bende he:)işte öyle mangal partisi vede muhabbet,biras uzaklaşmak çoook hoş oldu walla,pazar günüde halime ablamlar almanyaya dönmeden bi toplanak dedik ayşe ablamlardaydı tüm aile fertleri,pek uzun kalmadık biz,dönüşte pervini yıkadık vede uyuduk epey yorgunduk ondan işte,şimdilik bukadar olsun canım ünzilem,eyvallah...

Pazar, Nisan 27, 2008

bugünlükte ibrahim tenekeciden...

tenekeci de, gayet imani bir öfke ile şu satırları kaleme almış, özetle:"bulunduğum yer konusunda ciddi tereddütlerim var. köşe sahibi olmanın köşeyi dönmekle yanyana durduğu bir ülkede, insanlar yazdıklarımı değil de, maaşımı merak ediyorsa, ki ediyorlar, pek iyi bir yere geldiğim söylenemez... ilk günden itibaren kasaya değil kapıya yakın oturmayı tercih ettim. olaylardan değil kendimden haberdar olmaya çalıştım. ve kendinden haberdar olmayıp da başkalarının haberlerini yapanlara hep mesafeli durdum... yukarıda yazdığım bütün olumsuzluklara, can sıkıcı satırlara rağmen, yine de halime şükrediyorum. çünkü 'önce ahlak ve maneviyat' diyen 'hak geldi batıl zail oldu' ayetini öpüp başına koyan bir camiaya hitap ediyor, çocuklarıma böyle güzel bir topluluğun ekmeğini yediriyorum... bulunduğum yere gelince; kaybolmadım ki bulunayım."
ibrahim tenekeci şimdi 33 yaşında ve kitapları şöyle:şiir:
üç köpük, peltek vaiz, güzellik uykusu (birey yayınları)giderken söylenmiştir (birun yayınları) günlük:üzgünlük (şule yayınları)deneme:uçuş denemeleri (birun yayınları)son düzlük (birun yayınları’dan çok yakında yayımlanacak).
ulu orta...
-seyrek gülüş sen ne güzel bir şeysin--nazlanırsın ama bir gün gelirsin-düşen bir yaprağa bağladım hayatımıolsun artık diyorum ne olacaksaparalı asker miyim neyim benekleyip duruyorum sabahları akşamave kendimi arıyorum meşgul çalıyorgerçi söylenmez böyle şeyler uluortaaşk diyor başka bir şey demiyor kalbimnasıl bir dostluk ki bu, hem kadimhem de mayhoş elma tadında.kendimi de koysam ayağımın altınayine de yetişemiyorum ey aşk,omzunun hizasına.çünkü bende birikiyor her şeyin tortusuve ayağını kaldırıyor dünya, konuşurken benimle.budanan oğullar gibiyim sessiz ve narinnereye konsam geri sayım başlıyorkurcalıyor beni bir çırağın elleriah, unufak olsam ve desem kiağzın tat görmesin hayatkandırdın beni.sorma,elim kırılsın bir dahadokunursam güneşe.kılpayı kaçırılmış bir şeyinbıraktığı ardındaneyse oyum ben.yaralı serçe, benim için dua et:gök bir kayalık gibi şimdi üstümdedr. şükrü öncüoğlu'ndanüç ayda bir reçete.acıyan bir şeyim ben burdan çok uzaklardave koskocaman bir hansın sen uğraşma bu çocuklaçünkü nasıl bir şey biliyorum itin taştan korkmasıbir yastık arıyorum kuş seslerindenmühim değil sonrası.sorma,yangın sönseydi suyladenizler her akşam böyle yanmazdı.yakartop oynayan melekler gördüm güneşleve büyük çiftçiler gördüm dağları biçenyolundaydı herşey, ben bile yolundaydımamakıyıya vardığımdakendimi unuttuğumu anladımkarşı kıyıda.şiirler söyledim belki duyarsın diyeçığlığıydım içinde dilsiz bir şehzadeninsana seslendim durdum bu küçücük odadanacımı duy, sensin pusulam benimki dünyasilinmiş bir haritagibi yabancı bana.sorma,usulca uzandığındabir ceset oluyorsun öpüldükçe şımaran.
sözü yormayan adam.işte sende tanı istedim bu adamı ünzilem...

Cumartesi, Nisan 26, 2008

üç renkli tatlı (portakal ağacı sitesinden)

Malzemeler:
1 paket kakaolu toz puding (varsa çikolatalı ve vişne parçalı)
2 paket vanilyalı toz puding
3 su bardağı vişne suyu
1 litre süt
2 paket (yaklaşık 40 adet) pötibör bisküvi
üzerine hindistan cevizi, antep fıstığı
Hazırlanması:
Kakaolu pudingi yarım litre süt ile pişirin. Dikdörtgen borcamı sudan geçirin. Pudingi borcama yayın.
Tencerenizi sudan geçirip 1 paket vanilyalı pudingi vişne suyu ile pişirin. Pötibör bisküvileri borcamdaki kakaolu pudingin üzerine dizin. Bisküvilerin üzerine de vişneli pudingi yayın.
Aynı tencerede bu defa kalan vanilyalı pudingi yarım litre süt ile pişirin. Tekrar bisküvi dizip pudingi yayın. (Bendeki bisküviler ikinci kata yetmeyeceğinden kalan bisküvileri ezip toz haline getirdim ve vişneli pudingin üzerine serpiştirdim.)
Dilediğiniz gibi süsleyerek servis yapın.

Cuma, Nisan 25, 2008

pervinin doğum gününden bu resim.


ünzile teyzesi bu kızımın doğum günü akşamından,nasıl büyümüşmü kızım,ara sıra böyle resim paylaşırım seninle istersen:)

Perşembe, Nisan 24, 2008

ismet özel sözüdür bu paylaştığım.


Yılmadan yap. Fırsatı kaçıracağın için değil, önünde yılgınlık göstereceğin her kimsenin bir zorba veya bir zorba adayı olması yüzünden. Yılma ki sıcaktan kavrulana gölgen, suda boğulana elin erişsin. Önce yap,sonra açıklarsın(İ.Özel)

Çarşamba, Nisan 23, 2008

kardeşim zeliha için...


biz üç kız kardeşiz ünzile,ben en büyükleriyim ortancamız zeliha küçük kardeşimde kübra..nasıl desem nereden anlatsam diye düşünüyorum aslında şimdi,çünkü dün zelihanın yaptığı bi davranışa çok kırıldım inan,aslında genelde hep kırıcıdır sözleriyle vede davranışlarıyla,ama dün nebiliyim ayrı kırıldım işte,ben sana anlatmaya daha çok eskilerden küçüklüğümüzden başlasam daha iyi bişey yaparım diye düşünüyorum,bizim aramızdaki bu kopukluk küçüklüğümüze dek iniyor çünkü,annemle babam ikiside çalıştıkları için bana annanem samsunda,zelihayada babannem baktı,ben ailemden uzak olmanın çekingenliğini ve hasretini yaşadım yıllarca,ama allah razı olsun çok güsel baktılar bana,zelihadaysa durum biras farklıydı,ailemize yakındı ama onun bunun elinde kapı önlerinde sahipsizce yetiştirilemeden geçti çocukluğunun çoğu,şimdilerdeki hırçın hemen kendini savunma moduna geçişi vede gizli özgüvensizliği hep bu yıllardan kalma bence,sonra annem ilkokul 4.sınıfa giderken getirdi artık beni ailenin içine,o günleri hatırladığımda öksüz bi çocuk burukluğu çöker içime,amca kızlarımla bi akran 5 kızdık biz,hep uyum noktasında problem yaşadım onlarla,helede zelihayla,geldiğin yere git aile düzenimizi bozdun deyişi hala derin vede kabuk bağlamış bi yaradır bende,bide hiçbir zaman itiraf etmediği hatta inkar ettiği bi kıskanlığı vardır bana karşı,oysa ne farkım varki onun sahip olduklarından,ne zaman üzülse etraftakilerinde canını acıtmak için habire sözler söyleyip durur mesela,iş olgusuna o kadar takıntılıki hayatında bissürü güzel şeyleri bu takıntı yüzünden kaçırıp gidiyo farkında olmadan,aslında işi olsun çok isityo ama özgüven eksikliği ve ailemizinde bu güvensizliği tetikler sözleriyle çalışamıyo,kararlı vede güçlü olabilse şimdiye dek bi iş bulabilirdi diye düşünüyorum,dua ediyorum onun için mutlu olması için,herşeyin hayırlısı için,oysa o kadar herşeyin iyisini ben bilirimciki 13-14 yaş ergen bi kız acemiliğiyle yanlış kişilerle aşklar yaşamaya çalışıyo birde,rabbim korusun seni her zaman canım kardeşim,dün gecede ne olduğunu yazayım artık,iş çıkışı annemlere gittim eşim geç geleceği için,zelihada yemek yiycekti heralde,annemde öyle ayakta tek yeme ablanda işten geldi sofrayı hazırla beraber yiyin dedi,o zaman zeliha birden ayağa kalktı ve ben yemiycem dedi,o kadar kırıldımki,önüme bi tabak yemek koymak istemiycek kadar nefret ediyo benden diye üzüldüm,o gece çok aç olmama rağmen tek bi lokma bile yemedim.ve zeliha içerde söyleniyodu yine,çocuğuna bak,hanfendi işten geldi diye bide önüne yemek koy,oh ne ala ...:( bi vakit sonra oturdu tek başına yedi yine o ama ben yemedim,uzunca bi vakitte yiyemem heralde,bunu eşime asla anlatamam çünkü canımı acıtsada o benim kardeşim,onu bi başkasına şikayet etmek istemem,yinede ben gerçekten onun iyi şeyler yaşamasını diliyorum,işte böyle ünzile seninde kardeşlerin varmı böyle bazı vakitler sözleriyle seni inciten...

Salı, Nisan 22, 2008

Pazartesi, Nisan 21, 2008

pervin için yaptım:)

cumartesi akşamından başlıyim anlatmaya,akşam bildiğin üzere pervinin doğum günüydü,dolayısıylada annemler kayınvalidemler görümcemler derken sadece aileyi çağırdık beraber olalım diye,aslında bi nebze olsun pişmanda olmadım değil,çünkü bikere çok geç geldiler herzamanki gibi saat 10'a geliyodu heralde,kelebeğim zati erken uyumaya alışık çok yoruldu daha kimseler gelmeden uykusuda geldi,bide malum büyük görümcemin oğlunu bilen bilir bilmeyenlerede tarif gerekmiycek derecede bitirim bişey,insana huzurla bir bardak çay içirmez diyim ben kısaca zahit için,ayşe ablamın kızıda(diğer görümcemin kızı oda)rüveyda,oda tek çocuk büyümüş olmaktanmıdır yoksa aşırı müsamahalı davranılmaktanmıdır bilmem çok şımarık,kıskanç ve çözülmesi zor bi çocuk,yani şöyle diyim cumartesi gecesi pervini kıskandilar birbirlerini kıskandılar ,ortalık çığlık ağlama sesleriyle inledi,üstelikte ben pastayla pervinin resmini çekecektimki bide zahit tabağa atlamazmı,pastaya bişii olmadı ama bana gelenler geldi yinede kimselere o gece vesilesiyle belli etmemeye çalıştım ama çok yıprandım vede sinir oldum diyebilirim,almanyadaki diğer görümcemlerde gelmişlerdi cumartesi gecesi,herneyse eşimde bissürü şeylere sinir olmuştu sanırım çünkü onunda suratından düşen bin parçaydı,velhasıl bidaha parti marti düşünmüyorum böyle,alırım bi pasta kızımla eşimle keserim,oturur sessiz sakin yerim,ne geceydi o öyle sanki mahalle kavgasının ortasında kalmış gibiydi ev,neyse bitti gitti inş. şükür diyim,,,(bu arada kızıma gelen hediyeleri ve kestiğimiz pastalı resmini eklerim bi ara:)

Pazar, Nisan 20, 2008

pervinin doğum günü


pervinin doğum günü akşamıyla ilgili yazacak çok şey var ama o kadar yorgun bi haftasonundan çıktımki,sanırım yarın anca yazabilirim ayrıntıları:)

Cumartesi, Nisan 19, 2008

ara sıra tarık abiden eser bana yine.

" İnsan kaybettikleriye insandır" dendiğini işittiğimde, ben de şöyle karşılık verdim. "Ve insan ancak acılarına katlanabildiği kadardır" ve dostum İnsan çokca hayat bir de ölüm değil, Biraz hayat ve çokta ölümdür.

Cuma, Nisan 18, 2008

kıskançlığım


günaydınlar ünzile hanım kardeşim,bugün seninle paylaşmak istediğim bi yazı var aklımda,aslında günler öncesinden içime düşmüş bi kurt gibi kemiren beni,öyle uzun uzadıya tarifler edip klasik cümleler eşliğinde yüzeysel tanımlar falan etmeyeceğim sana,sadece bu konunun bana bakan yönünü yazacağım,şimdi bukadar lafı dolandırdın hadi de artık neymiş buda böyle diyebilirsin,aslında evet lafı derelere götürüpte getirdim doğru söylüyorsun ama demeside öyle kolay değil insanın,herneyse "KISKANÇLIK"arkadaşım.ben yıllardır öyle fazla kıskanç felan olduğumu hiç düşünmemişimdir,ama bu son günlerde eşimi çok fazla kıskandığımı farkediyorum bunu ne ona nede bi başkasına yansıtmadım lakin içimi alev alev ediyor bazen,ona güveniyorum ama kalbime şu resimdeki gibi batıp batıp çıkan iğne misali acı veren kıskançlıktan arınamıyorum işte,mesela şu işyerlerinde çalışan kızdan bile kıskanıyorum onu,helede akşamları yolunun üzeri olması hasebiyle her akşam evine bırakışı,bi 10 dakikada olsa beraber yol almaları,muhabbetleri,eşim her nekadar ona küçük bir kız gözüylede baksa 22 yaşında bi genç kız,ve ne biliyim işte düşüncesi bile üzmeye yetiyor beni,bunları bitek sana yazabiliyorum,çünkü başka kimselere itiraf edemem,hele eşime böyle bişeyden asla bahsedemem,bana çok kuruntulu olduğumdan bahsedip bi alay laf söyler bide surat yapar,üstelik aklında böyle bişii yoksa bile aklına getirmiş olurum üstelikte:( ama geçen bi laf arası onunda beni kıskandığını öğrenmek biras olsun rahatlatmadı içimi desem yalan olur,...neyse...
ünzile,sırdaşım sağlıcakla kal emi,şimdilik ben gitmeliyim...

Perşembe, Nisan 17, 2008

çay'ın akla getirdikleri...

pek çaycılığım yoktur ama bu semaver benim bile canımı çay içmeyi istetti doğrusu:)

Çarşamba, Nisan 16, 2008

analiz

karşınızdaki kişiye “Hava bu gün ne güzel, değil mi?” diye sordunuz diyelim. Hepsi de ayrı bir kişilik yapısına işaret eden çeşit çeşit cevaplar alabilirsiniz.
—Gerçekten harika bir hava var, insanın içi coşkuyla doluyor. (Canlı, iyimser.)
—Böyle havaları çok mu seversin? (Karşısındakiyle ilgilenen.)
—Hı hı. (Kontrollü ve ketum.)
—Haklısın, çok güzel, değil mi? (Uyumlu, paylaşımcı.)
—Esas üç gün önce çok daha güzeldi. (Geçmişte yaşayan.)
—Yaa, bu güzel havada eve tıkıldık işte. (Şikayetçi, karamsar.)*Bakın, bir tek cümleden ne kadar çok ipucu çıkartabiliyorsunuz. Yeter ki ona iyi bakın, dikkatli dinleyin ve ipuçlarını değerlendirin. Böylece yakışıklı prensi bulmak için yüzlerce kurbağayı öpmeniz gerekmez :)

Salı, Nisan 15, 2008

kızımdan ve bizden...

haftasonu biras sıkıntılı geçti diyebilirim,pervinde bikaç gündür ilaçlarla düşen sonra yeniden çıkan bi ateş var,çocuğum huzursuz ve baygın bakışlarıyla inliyo hele bazı bazı,çok üzülüyorum
pazar günü biras şurup ve fitilin etkisiyle azaldıydı ateşi,hatta babam eyüpe götürdü bizi gezmeye(eşim haftasonu yoktu annemlerde kaldık bizde pervinle) güsel güsel dolaştık,sonra bize çok hoş bi konakta(halitpaşa konağında,buranın adını yazdım çünkü bende ösel bi yeri vardır:) öğle yemeği ısmarladı,yani ailecek (kardeşlerim annem ve babam)hep beraber uzun zamandır yapamadığımız bir şeydi,çok hoş bi gün oldu ama akşama doğru yine çıktı ateşi,helede gece bayağı yükseldi acile götürdük gece,sanırım nöbetçi doktor yeni mezun olmuştu biras tecrübesiz gibi geldi bana,(eli ayağına karışmış gibi deyimi varya onun gibi işte,)herneyse tahlil felan istedi ilk etaptabaşka bişii göremedi,kan alırlarken ne çok ağladı boncuğum varya gözlerinden yaşlar nasılda aktı ööle içim acıdı
sonra bi fitil verdi ağrı kesici,ama ben daha önce hiç fitili kendim yerleştirmemiştimki,mecbur kalınca onuda yaptım böölece(bi fasılda buna ağladı canım,bide idrar testi istedi ama bi saatden fazla bekledik yapmadı kızım çişisiniherneyse sabahki nöbet değişiminde 6:00 da bi başka doktor geldi biz tahlil sonuçlarını alana kadar,o doktor da muayene etti tekrar,bu muayene daha iyiydi sanki,kulaklarınada baktı,kulakları iltihap kapmış dedi,ilaçlar verdi,bide kan tahlilinde kansızlık varmış kızımda onun içinde bi 15 gün sonra tekrar gideceğiz doktora,neyse idrar tahliline gerek kalmadan nöbetçi eczaneden ilaçlarını alıp döndük eve,yorgunluktan ve ağlamaktan yorgun düşen kelebeğim uyuya kaldı arabada kollarımda,eve döndüğümüzde sabah 6:30 du.bi yarım saat kadar uyuya kalmışız bizde eşimle,sonra işe gitmek için çıktık yola(gece bi 3 saatlik uykuyla vede kızımı anneme bırakarak gittik)hala hafif hafif ateşi var,ama bence dişleride çıkacak sanki ondanda ateşi düşmüyo gibi ,allah herkese bizlerede kızımada şifalar versin inş,bizde son durumlar bööle işte,dua edin inş.

Pazartesi, Nisan 14, 2008

ünzile kaç koyun ediyor...

ünzile,diycek bişii bulamadım bu şarkının ardından

Pazar, Nisan 13, 2008

55 kelimeyle ünzilenin hayatı...

pencerenin köşesine yaslanmış dışarda yağmurun ıslattığı koşuşan insanları seyrediyordu...bir hüzün bulutu vardı yüreğinde kaç zamandır,tarif edemediği buğulu bi cam gibiydi kalbi,dokunsalar ağlayacaktı...

sonra durup düşündü...başını sokacak bir evi vardı,ailesi,eşi ve çocuklarıda...neydi onu böylesine inciten koca düğüm yüreğinde,adını koyamadığı bu şey gittikçe büyüyordu içinde,şimdilik bildiği tekşey buydu...

Cumartesi, Nisan 12, 2008

bide böyle bişey varmış :)

Kadın akşam işten çıkar,Çocuğu yuvadan alır,Markete geçer ıspanak alır, Koştura koştura eve döner,Çocuğu soyar elini yüzünü yıkar,Kendi üstünü değiştirir,Mutfağa koşar ,Bi yandan ıspanakları yıkar bi yandan çocuğun sorularına ve ihtiyaçlarına cevap verir.Bi yandan sofrayı hazırlar o da ne yoğurt almayı unutmuştur!Yoğurtsuz ıspanak olmaz.. Hemen kocasını arar.
Kocadan Kocaya değişen cevaplar:

1) Ben geç geleceğim. Toplantım var Yoğurtsuz yiyin…
(laçkalaşmış koca)
2) Ben geç geleceğim Çok üzgünüm tühhhhhh Şimdi ıspanak da yoğurtsuz olmaz ki.. E yoğurt getireyim kapıdan bırakayım hemen döneyim toplantı bu kaçırsam olmaz Mazallah dağlara taşlara işten atılma sebebim olur.. sonra yoğurt dökecek ıspanak bile bulamayız …
(aldatan koca ya da eve gelmemek için bahane arayan koca ,ama bi yandan da vicdanı
sızlayan koca..)
3) Aradığınzı numaraya şu anda ulaşılamıyor........
(İşte bu aldatan koca)
4) Mendebur kadın ıspanağı aldın da yoğurdu niye almadın! ..
('kazma' tipi koca )
5) Igggghhhh yine mi ıspanak. Otlaya otlaya sığır olduk ..
('kalas' tipi koca)
6) Tamam alırım ..
(monotonlaşmış koca)
7) Tamam alırım başka bişey lazım mı? ..
( Normal koca)
8) Tamam hayatım alırım başka bi isteğin var mı?
( Olması gereken koca)
9) Amannn ıspanakla mı uğraştın? Yapmadıysan bırak ya dışardan söyleyelim ya da dışarda yiyelim
(Süper koca)

Cuma, Nisan 11, 2008

DOSTLUK İPİ


Genç adam iyi bir terziymiş. Bir dikiş makinesi ve Küçücük bir dükkânı varmış. Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama Pek az para kazanırmış.Çok soğuk bir kış gecesi dükkânı kapatırken
elektrik Sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun felaketi olmuş.Artık Ne bir işi varmış ne de parası.Günler boyu iş aramış ama bulamamış.Yük taşımış,Bulaşıkçılık yapmış, yine de Evinin Kirasını ödeyecek kadar para Kazanamamış.Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir Bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini. Mevsim kış, hava ayaz olsa da genç adamın köşedeki Parktan başka gidecek yeri yokmuş.
Bir sabah iş arayacak derman bulamamış bacaklarında.Açlıktan ve soğuktan bitkin bir şekilde bankta Otururken, kocaman bir araba yanaşmış kaldırıma.Arka kapıyı açmaya çalışan Şoförü kızgınlıkla yana itmiş arabadan inen yaşlı adam,Yalnız bırakın Beni, parkta dolaşırsam belki sinirim geçer'diye söylenmiş.Zengin bir işadamı olduğu her halinden belli olan ihtiyar, birkaç Adım attıktan sonra bankta titreyen terziyi görmüş.Terzi, adamın üzerindeki paltoya bakıyormuş dikkatle.
Birden siniri Geçiveren ihtiyar,'Zavallı adamcağız kim bilir nasıl üşüyordur,Ona nasıl yardım etsem acaba?'diye düşünmeye başlamış.Oysa terzinin düşlediği paltonun sıcaklığı değilmiş.O, çok kalın Ve kaliteli bir kumaştan üretilen bu paltonun sahibine hiç de Yakışmadığını ve onun vücuduna uygun şekilde dikilmediğini düşünüyormuş.Yaşlı işadamı terzinin yanına yaklaşıp,Ne o evlat, bu ayazda parkta Donmuşsun. İstersen paltomu sana verebilirim'deyince, 'Hayır, teşekkür ederim. Ben sadece bu paltonun size göre olmadığını Düşünüyordum. Kumaşı fazla kalın ve sizi olduğunuzdan şişman göstermiş'Diye yanıt vermiş terzi,Yaşlı adam bu cevabı alınca hayli şaşırmış.
Çünkü o da üzerindeki Paltoya onca para ödediği halde Kendisine bir türlü yakıştıramıyormuş.'Soğuktan titrerken nasıl böyle bir şeye dikkat edebiliyorsun?' Diye soran yaşlı adam,'Ben terziyim' yanıtını alınca'Benimle Gel, hayat hikâyeni yolda anlatırsın' diyerek arabaya bindirmiş.Bizim terziyi. Bu karşılaşma, terzinin hayatındaki dönüm noktası olmuş.Böyle yetenekli bir insanın işsiz ve evsiz kalmasına çok üzülen
İyiliksever yaşlı adam, terziye bir dükkân açmasına yetecek kadar para Vermiş. Bunun karşılığında tek istediği kendi
giysilerini bu genç adamın Dikmesiymiş.Terzi yeniden bir işe hem de kendi işine başlamanın heyecanıyla deliler
Gibi çalışmaya başlamış. Bu arada yaşlı işadamı da desteğini esirgemiyor,Onu kendi çevresinden zengin kişilerle
tanıştırarak yeni siparişler Almasını sağlıyormuş.Küçük dükkân önce kocaman bir modaevine dönüşmüş,onra da pek çok ünlü
Marka için üretim yapmaya başlamış. Terzi artık 'ünlü işadamı'
diye anılır olmuş.Bir gün ihtiyar adam onu ziyarete gitmiş.
Terzi çok büyük bir iş Bağlantısı yapmak üzere yurt dışına gidecekmiş ve uçağa yetişmesine Az bir zaman varmış.Biraz sohbet ettikten sonra Yaşlı adam birden fenalaşmış, kalp krizi geçiriyormuş.Hemen bir Ambulans çağırılarak hastaneye kaldırılmış.yeni işadamımız ise büyük işi kaçırmak istemediği
İçin uçağa yetişmiş.Yaşlı adam krizi atlatmış ve uzun sure hastanede yatmış,bir yandan da Sadece bir kez telefon ederek
durumunu soran terziyi bekliyormuş.Fakat terzi daha çok para kazanmak için oradan oraya koştururken bir türlü yaşlı adamı ziyarete gidememiş.Aradan o kadar uzun bir süre geçmiş ki bu sefer de utancından yaşlı adamın Kapısını çalamaz olmuş. Bir süre sonra terzinin işleri yolunda gitmemeye başlamış.Fabrikalarını kapatmak zorunda kalmış ve elinde kala kala yine küçücük bir dükkân kalmış.Utana sıkıla yaşlı adama koşmuş hemen nerede hata yaptığını sormak için.Son derece kırgın olan ihtiyar yine de onu kabul etmiş ama anlatacağı öyküyü dinledikten sonra hemen çıkıp gitmesini istemiş.Ve başlamış anlatmaya:'Bir zamanlar fakir bir oduncu varmış.Ormandaki bir kulübede Yaşar ve odun keserek hayatını kazanırmış.Bir gün kulübesinde Yangın çıkmış ve bu yangın bütün ormanı kül etmiş.O çevrede kimse ona güvenip iş vermeyince, çıkınını alan oduncu,eşeğine binip yola koyulmuş.
Ağaçların arasında yürürken birinin kendisine seslendiğini duymuş.Başını kaldırınca konuşanın bir bülbül olduğunu görmüş.Bülbül ona'Senin haline çok üzüldüm, şimdi öyle
Bir büyü yapacağım ki eşeğin çok güzel şarkı söylemeye Başlayacak, sen de onunla gösteriler yapıp çok para kazanacaksın' Demiş. Gerçekten de eşek birbirinden güzel şarkılar söylemeye Başlamış.Oduncu o şehir senin bu kasaba benim dolaşıp eşeğine şarkı söyletiyor ve herkes onları izlemek için birbiriyle yarışıyormuş.Oduncu ve şarkı söyleyen eşeği bütün ülkede ünlenmişler. Bir gün Yine bir gösteriye yetişmek için koştururlarken, bülbülün yardım İsteyen sesini duymuş oduncu.Bir kedi bülbülü yakalamış ve yemek Üzereymiş. Şöyle bir duraklamış ama gösteriye gitmemeyi, onca Parayı kaçırmayı gözü yememiş, arkasına bakmadan kaçmış oradan. Gösteri
başladığında ise eşeği her zamanki gibi güzel şarkılar söylemek yerine Sadece bir eşeğin çıkarabileceği sesleri çıkarmış.
Oduncu kendisini şarlatanlıkla suçlayan izleyicilerin elinden
Canını zor kurtarmış.İşte o zaman bülbül ölünce büyünün bozulduğunu anlamış.Ben de senin bülbülündüm ve sen beni öldürdün,büyü de o yüzden Bozuldu. Keşke güzel giysiler dikerken dostluk ipliğini Koparmasaydın...'
Öyküyü dinleyince hemen çıkıp gitmiş terzi,çünkü söyleyecek bir Sözü yokmuş...
DOSTLUK İPLERİNİZİ
KOPARMAMANIZ DİLEĞİYLE.......

Perşembe, Nisan 10, 2008

namaz!

I do Love ALLAH .

HE is my source of existence and Savior.

He keeps me functioning each and every day. Without Him, I will be nothing.Of all the free gifts we may receive, Prayer is the very best one.... There are no costs, but wonderful rewards...

  • Bir vakit namazi terkedene seksen sene azâb olunacaktir, seklinde hüküm yer almistir buna dayanabilecekmisin peki ya hiç kılmayan Allah (cc) buyuruyor ki:'Kitablarını sağlarından alanlar cennettedirler. Mücrimler hakkında sorarlar: 'Sizi cehennem çukuruna ne sürükledi?' Mücrimler diyecekler ki: 'Biz (dünyada) namaz kılanlardan değildik. Yoksullara yedirmiyorduk. Batıla dalanlarla birlikte dalıyorduk. Kıyamet gününü de yalanlardık. Ta ki ölüm bize gelene kadar (bu hal üzerindeydik) ' (Müddessir Suresi: 40-47) Cabir ibn Abdullah (ra)'den rivayet edilmiştir. Nebi (sav) buyurmuştur ki: 'İman'la küfür arasındaki şey namazı terk etmektir.' (Tirmizi: 2618, Kitabu's-Salat: 887 ve İbni Ebi Şeybe İman: 44 sahih olarak rivayet etmişlerdir.)bir dusun bakalim bu kadar vakti ne icin harciyosun, dunyalik icin degil mi? iyi para kazaniyim, rahat yasiyim, param pulum olsun hepsi bunun icin mi?bir daha dusun sen once kim goturmus bir bez parcasindan baska bir sey, orada rahat etmek icin kim biriktirebilmis veya goturebilmis kazandiklarini? oraya gittiginde ilk sorulacak soru ne biliyor musun?yaa o zaman ne cevap vereceksin, vaktim yok diyemezsin, yer bulamadm diyemezsin, isim vardi diyemezsin degil mi?belki sunu dersin: 'bu kadar cabuk beklemiyordum olumu yoksa kilacaktim ileride namazimi kaza namazida kilacaktim'...ama senin yasin genc daha yaslaninca kilarsin degil mi hem o zaman bol bol vaktinde olacak, ya yaslanmazsan. .. ya sen namaz kilmadan, senin namazini kilarlarsa...
  • yaaa bos ver hem sen niye namaz kilacaksin onemli olan kalp degil mi? senin kalbin temiz kilsan ne olacak ki?O 'Guzeller Guzeli'(s.a.v)nin kalbi kapkara miydi, pislik icinde miydi de, ayakalarinin alti sisinceye kadar namaz kilardi? eee gordun mu kalbin Efendimizin kalbinden de mi temiz acaba???degil, degil mi?
  • 1 :OLU iSEN
  • 2: DELi iSEN
  • 3: BEBEK iSEN
  • 4: HAYVAN iSEN
  • 5: iNKARCI(KAFiR) iSEN
  • ama yok, nasil olur sen olu veya deli degilsin, ustelik kocaman adamsin ve insansin, Allah korusun kafirde degilsin. demek ki namazdan kurtulamazsin. .........

    • oyle bir namaz kilacaksin ki Mevlana'ca:Namaza tekbirle girmek,'ilahi,biz Senin huzurunda kurban olduk !' demektir. Tekbir getirerek kurban kesildi gibi, tekbirle namaza baslamak da, 'Allah 'im canimiz Sana feda olsun!' anlamindadir. Namazda kiyama durmak, Allah 'in huzurunda kiyametteki muhasebeyi hatirlatir. Kul, biraz sonraki hakkiyla yerine getiremedigi kullundan ve isledgi gunahlardan dolayi, utancindan ayakta durmaya dermani kalmaz, rukuya egilir. Basi rukuda iken'Hakk'in suallerine cevap ver' diye ilahi ferman gelir. Kul, rukudan basini mahcup olarak kaldirir. Ayakta duramaz, yuzustu secdeye kapanir.Tekrar ona,'Secdeden basini kaldir! Yapmis olduklarindan haber ver' diye ferman gelir. O, yine mahcup bir halde basini kaldirsa da, tekrar yuz ustu kapanir. var misin boyle namaz kilmaya?
      veysel karani gibi geceleri gunduzleri namazla gecirmeye var misin? Oyle guzel bir namaz kilarmis ki mubarek bir geceyi sadece kiyamda, bir gece sadece rukuda, bir gece sadece secdede gecirirmis... Hz. Ali gibi, savasta yedigi okun acisindan cikaramiyorlar, ancak Hz. Ali namaza durunca cikariyorlar hem de kili bile kipirdamiyor, soranlara da 'biz namaz kilarken can kusumuzu saliveririz' demis, var misin boyle namaz kilmaya?, Hz.Rabia gibi, gozlerinde yas kalmayincaya kadar namaz da aglamaya var misin?ve O GuZELLER GuZELi Peygamberimiz, namazi en guzel kilan O kimse onun gibi Kilamazdi, varmisin onun ummeti olarak namaz kilmaya?
      hadi ey kalbim durma artik tovbe et ve Yaradanina en guzel hamdini sun, temizle kalbini pislikten, dunyaliktan ve kula yakisir bir seklide MEVLA'ya yaklas...hadi be ruhum hadi be kalbim uymayin siz o nefsime o hep konusur ve sizi kotuye goturur, siz ondan guclusunuz, siz ona hukmedersiniz hadi kirin onun gucunu biliyorum yapacaksin sen bunu hadi o zaman bak Bilal-i Habesi ezani okumaya basladi

      Oyle bir namaz kilacaksin ki ezani okuyan Bilal-i Habesi olacak, namaz kildigin yer Mescid-i Haram(KABE) olacak ve imamin Hz. Muhammet Mustafa olacak ve Hz. ebubekir, Hz. Omer, Hz.Osman, Hz.Ali ve sahabeyle birlikte namaza duracaksin... . oyle bir namaz kilacaksin ki, sirat koprusunun uzerinde olacaksin asagisi cehennem ve karsisinda YuCELER YuCEsi Allah TEALA ve meleklerle saf tutarak...
      haydi simdi namaz zamani, haydi simdi kurtulus zamani...önünde bunlar var....her isteğinin gercekleşecegi sonsuz yaşam yurdu cennet var..........
      KURTAR KENDiNi...

    Çarşamba, Nisan 09, 2008

    ağzın tat görmesin hayat...


    kendime kızgın sevdiğim adama vede dostlarıma kırgın bi güne daha başlıyorum yine,kabuğuma çekilip herşeylerden vazgeçtim ünzile,içimde yaşıyorum bu günlerde dünyayla bağlarımı kopardım heveslerimi mutluluklarımı arzularımı rafa kaldırdım,dün iş çıkışı ne yaptım biliyormusun,eve doğru yürürken yollarda otobanda arabaların arasında güller satan bi adam gördüm ve o an içimi saran tuhaf bi istekle iki gül aldım ondan,biri eşime biride kendime...
    akşamda öylesine küstüm ki eşime gülleri bir hışımla mutfaktaki çöpe bıraktım,ne garip şu dünya dedikleri bir an sonrasını kestiremiyor insan,biri çıkıp deseydiki o gülleri heyecanla alırken nefretle bikaç saat sonra çöpe koyacağımı inanmazdım vede ihitimal bile vermezdim ünzile,inan ihtimal bile vermezdim,
    bazen ne düşünüyorum biliyormusun,evliliğin yürümesi için kadının çok fazla fedakar olması gerektiğini öğrendiğimi farkediyorum yaşadıkça,ve annemin babamdan gizli neden üç beş lira kenarda köşede sakladığını,ve neden biçok konuda babama muhalefet cümleler kurupta onu incittiğine üzülmeyişini,evet arkadaşım yaşadıkça bende öğreniyorum,
    bide ben aradığımda dostum olduğunu hatırlayanlarım var hayatta,ben sorduğumda beni özleyen seni seviyorum dostum dediğimde taraflarından sevildiğimi öğrendiklerim,ah nasıl acıyor içim bir bilsen ünzile,insanın bazı zamanlarda başını yaslıycağı bi omzu bile kalmıyormuş hayatta,ellerimi acıtan dikenler meğer ne hafif kalıyormuş içimi acıtan bu koca yalnızlık ikliminin dikenleri yanında...
    nekadar yalnızım meğer koca bi kalabalığın ortasında,herşey yolunda gibi ama yanlış bi yolda,mutsuzum ünzile kaç vakittir şöyle içten bi kahkahaya hasretim yüreğimde inan,işte böyle ünzile hayat acımıyor ama ne çok acıtıyor canını yaşarken...

    Salı, Nisan 08, 2008

    iyi düşünün mutlu yaşayın

    Bazı kasvetli, karamsar kişiler vardır. İnsanlarla, olaylarla, gelecekleri ile ilgili olabildiğince kötü beklentilere sahiptirler. “Ben çok şanssızım, hiçbir işim yolunda gitmez, çok mutlu zamanlarımda bile mutlaka hemen ardından bir üzüntü yaşarım, güvendiğim insanlardan hep darbe yedim, kimse beni anlamadı, herkes beni kullanmaya çalıştı, neye elimi atsam kuruyor” gibi sözleri sıklıkla kullanırlar. Siz de tanımışsınızdır böyle birisini mutlaka.
    Acaba nedir bu insanların problemi? Gerçekten bir felaket bulutu mu takip etmektedir onları gizli gizli? Niye hiçbir işleri yolunda gitmez? Neden hiç kimsede aradıklarını bulamazlar da devamlı şikayet ederler? Ve onlara nasıl yardım edebiliriz?İlk başlarda üzülerek ve acıyarak yaklaştığım bu kişilerin yine de beni rahatsız eden bir yanları vardı. Sanki onların da bu tersliklerde bir payı vardı gibi, ama nasıl? Tarif edemiyordum. Birgün alkol bağımlılığı ile ilgili bir araştırma okuduğumda “jeton düştü”.Bilirsiniz, alkol kullananların klasik sözüdür: “İçiyorsam sebebi var”.İşte bu sözün doğruluğunu test etmek için bir araştırma yapılmış. Alkolü bıraktığı halde yaşadığı stresler yüzünden, yeniden içmeye başlayan kişilerin son 6 ayda yaşadıkları üzücü olaylar sorgulanmış ve alkol problemi olmayan kontrol grubunun yaşadıkları benzer olaylarla kıyaslama yapılmış.Sonuç çok ilginç: Hemen hemen hiçbir fark yok. Yani “dertler beni içiriyor” diyenlerin dertleri, normal insanların dertlerinden çok da fazla değil aslında. Peki ne anlama geliyor bu? Demek ki aslında problem bu kişilerin yaşadıkları olaylarda değil, olayları yorumlama biçimlerinde.


    Gerçekten de öyleydi. Bu kişiler herkesin yaşayabileceği olayları, olabilecek en kötü şekilde değerlendiriyor ve kendi kendilerine azap çektiriyorlardı aslında.Güzel, sevindirici bir olay yaşadıklarında dahi olabildiğince olumsuz yönlerini görüyor yada “bekleyelim bakalım, mutlaka altından bir terslik çıkar” diye mutluluğu erteliyorlardı. Ve hep yakınıyorlardı: “Hiç gün görmedim, hep darbe yedim”.O arada yay burcu ile ilgili bir tarifi hatırladım: “Tipik yay insanı hem iyimser hem de şanslıdır”. Bir de oğlak burcu tarifi geldi aklıma: “Karamsar olurlar, pek de şanslı değillerdir. Başarıları hep uzun zahmetlerden, sıkıntılardan sonra gelir”. Astroloji bir yana, acaba iyimserlikle şanslı olmak, karamsarlıkla da şanssızlık arasında bir bağ olabilir miydi?Hayalen bir deney yaptım. 2 kişi seçtim. Bay iyimser ve bay kötümser. Bir firmada işe girmek için başvurmuşlardı. Bay iyimser çok keyifliydi. “Bu iş tam bana göre, kesin alırlar beni, beklediğim fırsat bu, kendimi hemen gösterir, kısa zamanda yükselirim”. Bay kötümser ise çok farklı bir havadaydı. “Yok canım, bu işe beni almazlar, niye beni seçsinler ki, zaten işe alsalar da mutlaka bir problem çıkar, beni beğenmez, huzurumu kaçırırlar.”Sonuçta ne olacağı o kadar belliydi ki, hayalî deneyim çok kısa sürdü. Bay iyimser işe alınacak, kısa sürede yükselecek, aynı yeteneklere sahip olduğu halde bay kötümser ise, işe alınsa bile ilk terslikte “biliyordum zaten” diye pes edip istifa edecek, hayat boyu meslekî ve sosyal sıkıntılar çekecek ve “kötü kaderine” yanacaktı: “Benim işlerim hep ters gider”.Evet işin püf noktası buydu. Çoğu insanın depresyonunun sebebi de bu olmalıydı: Olayları çarpıtarak yorumlamak, herşeyi “kara bir gözlükten” görmek, olumsuz beklentiler içinde olmak ve moralini bozup kötü olayları da bir anlamda davet etmek. Ve o sıralarda öğrendim ki zaten bu bakış açısı “depresyonun kognitif teorisi” adıyla formüle edilmişti ve kullanılıyordu bile. En “moda” ve etkili psikoterapi yöntemi, kognitif terapiydi zaten.Kişinin kendisi ile, çevresi ile, geleceği ile ilgili karamsar yorumları, mantıksız genellemeleri, kötü beklentileri, otomatikleşmiş olumsuz düşünceleri fark edilmeli ve iradî olarak değiştirilmeliydi.Aslında bu formülasyonu Kur’an tefsirlerinde de pek üzerinde durmadan okuyorduk yıllardır. ‘Sekizinci Söz’de bir bahçeye giren iki kardeşin kıyaslamasında geçtiği gibi, “Güzel gören güzel düşünür, güzel düşünen hayatından lezzet alır; Fena düşünen fena hülyalar görür, hayatın lezzetini kaçırır”dı.Evet, bu dünya cennet değil, ama cehennem de değil. Evet, insanlar melek değiller ama şeytan da değiller. Herşeyin ya beyaz ya siyah olması da gerekmiyor zaten. Gri tonları da var, unutmayın. Burası cennet olmadığına göre çirkin, üzücü şeyler olacak muhakkak. Ama güzel şeyleri görüp moralimizi yüksek tutalım ki daha güzellerini de bulabilelim. Ve biz, insan olduğumuza, melek olmadığımıza göre mutlaka hatalarımız, eksiklerimiz olacak. Ama en günahkâr insanların bile birçok faziletleri, yetenekleri vardır mutlaka. Onları da görmeye çalışmalıyız (gerek kendimizde, gerek başkalarında).Az gayret edin; zihninizle, nefsinizle bir tür mücahede öneriyorum.Aklınıza geldiği gibi değil, olması gerektiği gibi düşünmelisiniz. Aklınıza otomatik olarak gelen karamsar yorumları denetlemelisiniz. Eldeki veriler bu kadar karamsar olmayı destekliyor mu, yoksa bütünün küçük bir parçasına takılıp, sonra onu genelleyip yanlış sonuçlara mı varıyorum diye kendi kendinizi sorgulamalısınız.İsterseniz, (dindar bir insan olduğunuza göre) şu şekilde de uygulayabilirsiniz bunu: Acaba Peygamberimiz (asm) olsaydı nasıl düşünürdü?Böyle kara kara yorumlar yapıp moralini mi bozardı, yoksa olayların iyi yönlerini görüp şükür mü ederdi?Size bir ipucu olarak şu hadisi hatırlatmak isterim: Peygamberimiz (asm) bir gün Medine civarında ashabı ile gezerken, çöplükte kokmuş bir köpek leşine rastlarlar. Ashab, “ne kötü çürümüş, fena kokuyor...” vs. derken Peygamberimiz (asm) “dişlerine bakın, ne güzeldir” buyurmuş.Sonuç olarak derim: Yeise, depresyona düşmemek için sadece davranışlarımızı değil, düşüncelerimizi de sünnete uydurmamız lazım. İşte o zaman hayatın güzel yönlerini görüp lezzetli bir ömür geçirebiliriz.




    Pazartesi, Nisan 07, 2008

    bir taziye gidenin ardından...

    ünzile,
    içimde gizliden gizliye dertleşme isteği var,ama bedenim biras yorgun sanırım,mevsimsel hastalıklar var üzerimde..
    neleri yazsam gönlümün teline dokunan yada nereden başlasam derken,ayşe teyzeyle ilgili haftasonu yaşadıklarım geldi aklıma,
    biliyorsun geçen cumartesi ameliyatı için geçmiş olsuna gittiydik ona,bu hafta sonuda başın sağolsuna gittik,eşi vefat etti,
    ölüm;nedense insan bu kaçınılmaz gerçeği biliyorda yakınlarına ve kendine uzakmış gibi hissediyor sanırım onu farkettim düşününce,bide dün eşimle konuşuyorduk bana dediki acaba hangimiz önce öleceğiz,düşündümde Allah hayırlı bir ömür vede hayırlı ölümler nasip etsin inş. bizlere,şimdilik daha yazamıycağım sana işyerindeyim ve uzun uzadıya muhabbet etmeye fırsatım olmuyor ,

    Cuma, Nisan 04, 2008

    ünzilem,canım sırdaşım...

    evet buldum günlük,bundan sonra senin adın ünzile olsun...
    umarım beğenmişsindir adını,ben çok beğendim çünkü samimi geldi bana,
    hadi bakalım ünzile hoşgeldin yüreğime :)


    yeni bi başlangıç belki burası...

    güneşli bir gün ve kabe gölgesi dileyerek başlıyorum,ilk yazıma ...bu blogda neler yazarım neler eklerim paylaşmak adına şimdiden bilemiyorum,ama fırsat buldukça yazmak istiyorum beni mutlu eden yada üzüldüğüm kırıldığım kabuğuma çekildiğim vakitleri,kısaca bu benim günlüğüm olsun istiyorum,aslında ben pek öyle gözönünde olmayı sevmeyengillerden sayılırım,yani biçok duyguyu kendi içimde yaşarım çoğu zaman,buna alışkanlıkmı dersiniz yoksa alışmamışlıkmı,işte öyle,lafı çok uzatmiyim şimdi vede zamana bırakıyim neler yazacaklarımı,şimdilik hoşçakal günlük,(ama bu resmi adını beğenmedim günlük,sana bi isim bulmak gerek,neyse bidahaki yazıya kadar ben biras düşünüyim bu isim meselesini...