Pazar, Nisan 27, 2008

bugünlükte ibrahim tenekeciden...

tenekeci de, gayet imani bir öfke ile şu satırları kaleme almış, özetle:"bulunduğum yer konusunda ciddi tereddütlerim var. köşe sahibi olmanın köşeyi dönmekle yanyana durduğu bir ülkede, insanlar yazdıklarımı değil de, maaşımı merak ediyorsa, ki ediyorlar, pek iyi bir yere geldiğim söylenemez... ilk günden itibaren kasaya değil kapıya yakın oturmayı tercih ettim. olaylardan değil kendimden haberdar olmaya çalıştım. ve kendinden haberdar olmayıp da başkalarının haberlerini yapanlara hep mesafeli durdum... yukarıda yazdığım bütün olumsuzluklara, can sıkıcı satırlara rağmen, yine de halime şükrediyorum. çünkü 'önce ahlak ve maneviyat' diyen 'hak geldi batıl zail oldu' ayetini öpüp başına koyan bir camiaya hitap ediyor, çocuklarıma böyle güzel bir topluluğun ekmeğini yediriyorum... bulunduğum yere gelince; kaybolmadım ki bulunayım."
ibrahim tenekeci şimdi 33 yaşında ve kitapları şöyle:şiir:
üç köpük, peltek vaiz, güzellik uykusu (birey yayınları)giderken söylenmiştir (birun yayınları) günlük:üzgünlük (şule yayınları)deneme:uçuş denemeleri (birun yayınları)son düzlük (birun yayınları’dan çok yakında yayımlanacak).
ulu orta...
-seyrek gülüş sen ne güzel bir şeysin--nazlanırsın ama bir gün gelirsin-düşen bir yaprağa bağladım hayatımıolsun artık diyorum ne olacaksaparalı asker miyim neyim benekleyip duruyorum sabahları akşamave kendimi arıyorum meşgul çalıyorgerçi söylenmez böyle şeyler uluortaaşk diyor başka bir şey demiyor kalbimnasıl bir dostluk ki bu, hem kadimhem de mayhoş elma tadında.kendimi de koysam ayağımın altınayine de yetişemiyorum ey aşk,omzunun hizasına.çünkü bende birikiyor her şeyin tortusuve ayağını kaldırıyor dünya, konuşurken benimle.budanan oğullar gibiyim sessiz ve narinnereye konsam geri sayım başlıyorkurcalıyor beni bir çırağın elleriah, unufak olsam ve desem kiağzın tat görmesin hayatkandırdın beni.sorma,elim kırılsın bir dahadokunursam güneşe.kılpayı kaçırılmış bir şeyinbıraktığı ardındaneyse oyum ben.yaralı serçe, benim için dua et:gök bir kayalık gibi şimdi üstümdedr. şükrü öncüoğlu'ndanüç ayda bir reçete.acıyan bir şeyim ben burdan çok uzaklardave koskocaman bir hansın sen uğraşma bu çocuklaçünkü nasıl bir şey biliyorum itin taştan korkmasıbir yastık arıyorum kuş seslerindenmühim değil sonrası.sorma,yangın sönseydi suyladenizler her akşam böyle yanmazdı.yakartop oynayan melekler gördüm güneşleve büyük çiftçiler gördüm dağları biçenyolundaydı herşey, ben bile yolundaydımamakıyıya vardığımdakendimi unuttuğumu anladımkarşı kıyıda.şiirler söyledim belki duyarsın diyeçığlığıydım içinde dilsiz bir şehzadeninsana seslendim durdum bu küçücük odadanacımı duy, sensin pusulam benimki dünyasilinmiş bir haritagibi yabancı bana.sorma,usulca uzandığındabir ceset oluyorsun öpüldükçe şımaran.
sözü yormayan adam.işte sende tanı istedim bu adamı ünzilem...

Hiç yorum yok: