Hep çocuk mudur insan yüreğinde? Düşleri denizleri aşacak kadar nemli,puslu, tahta arabası arkasında çeke çeke yürür mü yollarda? En güzel günleri henüz yaşamadıkları mıdır,yoksa çocukluk düşleri mi?
Perşembe, Ekim 30, 2008
evlilikler adına ısrarla tavsiye ederim.
***Arkadaşlar evlilikle ilgili harika bi program diyebilirim buna,dün akşam eve giderken radyoda ilk kez dinledim,ve çok beğendim,zaten başlayalı bir hafta felan olmuş sanırım,dinleme fırsatı olan herkese tavsiye ederim. evlilik,aile,yuva kavramları,aile içi iletişim,problem çözme metodları,uzman psikoloj YASEMİN YALÇIN ALPTOSUN evlilik okulunda psikoloji bilimini evlilikle alakalı tüm cevaplarını sizlerle paylaşıyor.EVLİLİK OKULU hafta içi hergün 18:00 haber bülteni sonrası radyonuz BURÇ FM de.
evliliklerimizin daha verimli geçmesi adına"evlilik okulu" bu geçmiş bölümlerin adresi,devamını (yeni bölümlerini)akşamları radyoda(burç fm de) yada bölüm bölüm canlı yayında interette burda dinleyebilirsiniz,herkese olumlu yönde fayda sağlayabilmesi duasıyla.
beğendiğim bi ev ayrıntılarından.
Çarşamba, Ekim 29, 2008
son dakika yine benden.
en son tiyatroya sinemaya yada bi sultanahmete gitmeyeli 2 yıl olmuşmuş,varsın olsun bebeğin üşümesin,düşüncesiz olma havaları görmüyomusun,bigün kızın büyüyünce beraber gidersiniz,(o zaman tabi işede gitmezsin,beraber bol bol gezersiniz,inş.)nankörlük etmeyelim bakalım,yıldız parkına götürmedimi seni eşin,hem bu haftasonu onca bardaktan boşanır gibi yağan yağmura rağmen,hadi bütün gün evdeydik sıkılmışsındır deyip gezmeye çıkarmadımı seni,(evet eşim iyiki benim eşim walla hakkını yemiyim,elinden geldiğince fazlasıyla anlayışlıdır,hatta beni benden iyi anlar bazı zamanlar:)yaa aslında bugünün ardından istiyorum sadece gezmeyi,sadece bi yarım saat,neyse başka bi yarım saatte gideriz kısmetse dimi,gidemediğim bi şey için şimdi kendimimi üzeyim daha fazla:)ay yazarken ben bu yazıyı vakit geçti hemencecik,çıkmam gerek,sanırım oldukça karmaşık olan bu halimi fazlasıyla yansıtmışım yazıma saçmalayarak birasda:) kaçtım ben,iyiki varsınız herşeye rağmen küp şeker tadında canlarım,,,
sen de mi unuttun beni Bey!!!
Son günlerde, bir surat, bir surat ki gelinde,
Çayımı bile yarım dolduruyor bey.
Allah'tan kulaklarım ağır işitiyor da
Duymuyorum ne söylediğini
Ama yine de hissediyorum bey;
Beni bu evde galiba istemiyor artık
Hey gidi günler heeey.
Oğlunu bilirsin, vur kafasına al lokmayı
İki ara bir derede ne yapsın ana bu atsa atılmaz, satsa satılmaz.
Bana artık gizli gizli sarılıyor bey...
Dün akşam uyurken öptü beni biliyor musun?
Nasıl ağırıma gitti nasıl
Artık akide şekeri de getirmiyor.
Hani dişlerim yok ya, güya yerken garip sesler çıkarıyormuşum da
Çocuklar iğreniyormuş benden.
Yok,vallahi yalan bey, hiç yapar mıyım ben öyle şey?
Gelin çocuklara masal anlatmamı da yasakladı
Üstelik seninle konuşuyormuşum diye duvardaki resmini biryere sakladı
Olsun,
koynumdaki resminden haberi bile yok!
Yine de beddua edemem bey,
Oğlumun karısı, torunlarımın anası o.
Geçenlerde üst komşular geldi,
Ne konuştuklarını duymayayım diye kapıyı üstüme kilitledi.
Duymadım, duymadım, lakin hissettim.
Düşkünler evine yatıracaklarmış önümüzdeki ay beni
Ne yalan söyleyeyim epey ağırıma gitti, epey,
Ha, sen ne diyorsun bey?
Hani bir görünsen oğluna, ne de olsa babasısın,
Seni dinler.
Bu odada oturur, vallahi hiç dışarı çıkmam.
Akide şekeri de istemem.
Masal da anlatmam artık çocuklara
Ne olur ayırmasınlar beni bu evden
Yaşayamam nefes bile alamam
Sana ait anılardan uzak ne yaparım ben, ne yaparım?
Şu camın pervazında hayalin durur, çekmecelerde el izin.
Bastonun hala duvarda asılı.
İstemiyorlar beni artık, istemiyorlar hasılı.
Hey gidi günler hey
Hani diyorum bir çağırsan
Yoksa, yoksa sendemi unuttun beni bey
Sendemi unuttun beni bey?
Not;Birgün yaşlanacağımızı unutmayalım. Ve büyüklerimize bu sözleri söyletecek davranışlarda bulunmayalım
(bu bana gelen bi mail di,ve ben paylaşmak istedim bu yazıyı,çünkü unutuyoruz çoğu zaman tabağımıza ne doğrarsak kaşığımıza onun geleceğini...
Salı, Ekim 28, 2008
ellerini bırak avuçlarımda kalsın.
(sinan özen benim 13-14 yaşlarında en çok beğendiğim şarkıcıydı,uzun zamandır pek müzik felan dinleyemiyordum açıkçası,şimdi uzun aradan sonra biyerde bu şarkısını duyunca beğendim,ve sizlerlede paylaşmak istedim,,
...
Bizim aşkımız masal gibi
ayrılık erken
Sende çok sevdin bende seni
düşün giderken
Nasılda sürüklendik geldik bilmem bu yere
Ellerini bırak avuçlarımda kalsın
Sen ol yanımda
yıllar ömrümü çalsın
müjdeli iki haberden.
elisia sana kavuşmak çok güsel oldu.
Cuma, Ekim 24, 2008
Perşembe, Ekim 23, 2008
bugün adım uykucu:D
..sabah beri iki fincan kahve içitim,enstrümantel müzikler dinliyorum,kaç kere gittim elimi yüzümü yıkadım temiz hava almak adına kafamı o yemekhanenin sonundaki tavana yakın pencerelerinden bile dışarı uzattım,gerçi ordan bakınca tek manzara uzayıp giden işyerlerinin çatı kiremitleri,ama olsun,aradan biyerlerden gökyüzüde gözüküyo şimdi haksızlık etmiyim,sonra bizim çaycı teyzeyle muhabbet ettim,bana geçenlerde çantasının çalınma olayını anlattı mesela,iş çıkışı minibüs beklerken bir kadın ve üç kız çocuğu yaklaşmışlar yanına,a biliyonmu teyze bugün 4 te deprem oldu diyip girmişler muhabbete,bi vakit sonra farketmişki,ne çanta var yanında ne kadınlarla kızı,etrafa bakınırken sıkışık olan trafikteki bir araca binerken görmüş kızlardan birini,gitmiş arabanın yanına (tabi trafikten gidemiyolar)"çantamın içinde bi kavanoz patates köfte ikide ekmek var,evladım çok acıktıysanız afiyet olsun yiyin,para ararsanız Allah versin,bak ben 65 yaşında işe gidiyom"demiş,kadın aa teyze yanlışlıkla almış bizim çocuklar heralde diyip vermiş çantasını,tabi bizim teyze adile naşit gibi biri görseniz anlatış biçimini,şaşılacak olaya güldürdü bizi velhasıl:D ay nerden girdim bu hikayeye diye yazının başına baktımda şimdi,neyse toparlanmıycak gibi duruyo yazı burda kesiyim bari:D şimdilik eyvallah ben gider sessizce,,
eskilerden bir nasihat
Tarlada ekinim var deme ambara girmeyince,
Hayırlı evladım var deme el koynuna girmeyince,
sadık dostum var deme başına bir hal gelmeyince,
Vefakar karım var deme yok günü görmeyince,
..
Ağustostan sonra ekilen darıdan
işinin başına geç gidenden,
Bal vermeyen arıdan,
Kocasından sonra kalkan karıdan,
Haram kazınılan paradan kimseye hayır gelmez.
..
Zengini fakir eden hayırsız evlattır,
Memuru tüccarı fakir eden süslü avrattır.
Fakiri fakir eden kuru inattır.
çok acıma acınacak hale gelirsin.
kadınlar budur,çözüm de budur.
Sebepsiz üzüntüler yaşar, basit şeyleri dert edebilirler. Herhangi bir konuyu uzatır, zihinlerinden atamaz ve günlerce düşünürler.
...
"Sev, değer ver, paylaş" desteği kadına yetecektir. Kadın olumsuz duygularını bastırdığında onları içinde biriktirir, ama bardağı neyin taşıracağını kestiremezsiniz.
...
Akıllı kadın eşine özgür olmak hakkı tanırken akıllı erkek de eşine üzülme hakkı vermelidir. Böylece erkekler ilişkide nefes alırlar. Sessizlik zamanlarında zihinleri geviş getirir. Kadınlar da duygusallıkları sebebiyle anlaşıldıklarını hissettikleri için kendilerini güvende bulurlar.
...
Kadın Psikolojisi (Prof. Dr. Nevzat Tarhan /Sayfa 30)
(teşekkürler hatice,güsel bi alıntı oldu senden bana bu yazı:D
Çarşamba, Ekim 22, 2008
bizden iyilik şükür.
..sabah 6 da uyandım,sanki işe başlıycak olan benim:Dhatta stresinden karnım şişti desem yalan olmaz:)kendi ilk işe başladığım gün geldi aklıma heralde,neyse inş.rabbim yardımcısı olsun bu işte,aldığı sorumluluğu en iyi şekilde hakkını vererek tamamlasın,,
""DÜNYA ÇAPINDA ARKADAŞLIK ÖDÜLÜ"
Salı, Ekim 21, 2008
böyle işte.
Pazartesi, Ekim 20, 2008
Cuma, Ekim 17, 2008
Kuşatılmış Hayat Melodramları
Gözlerimizin içine bakıp, oralarda, daha derinlerde yer tutan bir duyguyu anlamak, kilo alınıp alınmadığını anlamaktan daha zor.
“Birbirimizin içine bakabilmek” yetisini kaybettik.
Bu yüzden de bir bakıştan anlaşılabilecek özelliklerimizle başlıyoruz konuşmaya.
Peki bir dostu sokaktaki herhangi bir insandan ayırt eden şey nedir?
(T.tufan'dan)
gönlüme not düştüğüm ayetlerden.
- Ey Rabbimiz! Sana güveniyor ve Sana yöneliyoruz; çünkü bütün yolların varışı sanadır. Ey Rabbimiz! Bizi hakikati inkar eden kafirler için bir oyun ve eğlence aracı yapma! Ve günahlarımızı bağışla, ey Rabbimiz, çünkü tek kudret ve hikmet sahibi olan Sensin.”(Mümtehine, 60/4-5.)
- ...Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelen insanları namazda devamlı ve duyarlı kıl. Ve ey Rabbimiz, bu duamı kabul buyur; Hesab’ın görüleceği Gün, beni, anamı ve bütün müminleri bağışla.” (İbrahim,14/35-41.)
- Ey Rabbim! Bana doğru ile eğrinin ne olduğuna hükmedebilme bilgi ve yeteneğini bağışla ve beni salih insanların arasına kat. Ve gerçeği benden sonrakilere ulaştırabilme gücü ver bana. Ve beni o nimetlerle dolu cennetin varislerinden biri yap! ... Ve herkesin yeniden diriltileceği gün beni utandırma! O Gün ki, ne malın ne mülkün ne de çoluk çocuğun bir yararı olmayacaktır. Yalnızca Allah’ın huzuruna kötülükten arınmış bir kalple çıkanlar kurtulacaktır.”(Şuara,26/83-89.)
- ...Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Dünyada ve Ahiret’te benim yakınımda-yanımda olan, beni koruyup destekleyen Sen’sin: Canımı bütün varlığıyla kendini sana adamış biri olarak al ve beni dürüst ve erdemli insanların arasına kat!”(Yusuf,12/101.)
- “Ey Rabbim! Bu dert beni buldu; ama Sen merhametlilerin en merhametlisisin” (Enbiya,21/83.)
- Ey Rabbim! Bana bahşedeceğin her hayıra öyle muhtacım ki.”(Kasas,18/24.)
- Ey Rabbim Rahmetinle bana güzel bir zürriyet bağışla, zira Sen her yakarışı duyarsın. Beni çocuksuz bırakma! Fakat beni varissiz bıraksan bile biliyorum ki, herkes göçüp gittikten sonra kalıcı olan biricik varlık sensin. (Meryem,19/3,4,5; Ali İmran,3/38;Enbiya,21/89.)
- “De ki: Sığınırım ben insanların Rabbine, insanların hakimine, insanların ilahına, fısıldayan sinsi ayartıcının şerrinden, insanların kalbine fısıldayan cinlerin ve insanların bütün ayartmalarından.” (Nas,114/1-6.)
- “Ey Rabbim! İlmimi arttır!” (Taha, 20/114.)
- “Ey Rabbim! Onların beni küçükken sevgi ve şefkatle besleyip büyüttükleri gibi, Sen de onlara merhamet eyle.”(İsra,17/24.)
- “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman eden kardeşlerimizi bağışla ve müminlerden hiç birine karşı kalplerimizde, kin –nefret, yersiz düşünce ve duygulara- yer bırakma, Ey Rabbimiz! Sen sonsuz şefkat sahibisin ve sınırsız rahmet kaynağısın.” (59/10.)
- “Veyl olsun(yazıklar olsun) bütün hümeze-lümeze gruplarına. O (gruplar) ki, serveti biriktirir ve onu bir kalkan sayar. Zanneder ki serveti onu sonsuza dek yaşatacak! Hayır aksine o öteki dünyada Hutame’ye/çökerten bir azaba terk edilecektir. Bilir misin nedir o Hutame? Allah tarafından tutuşturulmuş bir ateştir: (günaha batmış olanların tüm hücrelerine işleyen) gönüllerin üstüne kurulmuş, üzerlerine salınacak olan bir ateş; uzayıp giden sütunlar arasında.” (Hümeze,104/1-9.)
- “Ey Rabbimiz! İşittik ve itaat ettik, bizi mağfiret eyle. Zira bütün yolculukların varış yeri Sen’in huzurundur.”(Bakara,2/285.)
- “Bizi dosdoğru yola ilet! Nimet verdiklerinin yoluna, gazabına uğrayanların ve sapkınların yoluna değil.” (Fatiha Suresi,1/6-7.)
Perşembe, Ekim 16, 2008
kördüğümlerce laflar yazmak yerine tek şey..
işte bugün üzerimde böyle tarifsiz bi durum var diyebilirim,ne yazsam nelerden bahsetsem içime sindiremiyorum,yazdıklarım içimdekileri boşaltıp rahatlamama vesile olmuyolar,
- ayrıntılarla uğraşıp kendimi mutsuz etmekten ne zaman yorulucam bilmiyorum,ama yalnız olmadığımı öğrendim dün haticecim vesilesiyle,sağolsun:D
- dünde bugünden pek farklı olmayan bir benle eve yürürken adamın biri hağut huuğt tüüü diyiverdi önüme :(,zaten bulanıp bulanmamakta kararsız olan bi mideyle çıkmıştım işyerinden,adamın sergilediği görüntü yetti yani diyebilirim,
- akşamları eşim geç geliyo bikaç gündür,(yemeklerde yalnızım yani ama yalnızken yemek yemekten hoşlanmadığıma abur cubur yiyorum bu aralar),yinede armızda kalsın eşim duymasın üzülür sonra aç kalıyorum felan diye:),
- geçenlerdeki fırtınada sanırım uydunun kablosu çıkmış hiç bi kanal sinyal vermiyo,benim gibi servis dışı kalmak istedi sanırım biras canı:D gerçi eşimle beraberken hemen hemen hiç tv seyretmeyiz o nedenle pek etkilemiyo bizi tv nin çalışmaması,ama onu beklerken umutsuz ev kadınlarınıda seyredebilirdim belki:D
- neyse(bi yazıda nekadar çok "neyse" varsa o kadar boş olurmuş yaz,sanırım boş bi yazı yazdım bende,bu son neysemi okuyunca:D
- eltimlerle koçtaşa gittik geçen akşamlardan birinde,o kadar şey beğendim,cebimde ki parasızlığımla,sonra gözüm kalmasın diyede bazı reyonları çabucak geçtim,sonuçta nemi aldım(bazamın altını ve salondaki gömme dolabı işgal eden dokuz tane yorganımı bi o kadarda yastığımı bi ümit büzüştürürüm diye "vakum torbası" aldım(indirimdeydi bayağı:)eve gelince eşimle pervine en uzak odaya gidip denedik bu torbaları,gecenin bi yarısı elektrik süpürgesini açtık,bu kötü oldu tabi ama(kim yaptıysa bu buluşu harbi sivri zekaymış dedim içimden, eşimle de gül gül bi hal olduk karnıma ağrılar bile girdi(bu şeyler büzüşünce komik bi hal alıyolar bi ara resimlerini eklerim belki:)
- sonra gazetelerden takip ettiğim haberlerden gıcık olduğum meseleler var ama siyaset konuşmayı gerçekten istemiyorum şimdi bu saatte(genelde erken saatlerde güsel oluyo ama:D
- velhasıl güsel elisiam ,kafam ortaköy kumpir'inin içi gibi son iki gündür,kimselere diyemediğim daha doğrusu denilcek bişeyinde olmadığı ayrıntı meselerle boğuşuyorum,ve şuan itibariyle "yoruldum".
24 saat kafama mesai yaptırıp düşündürmek ayrıntıları,yıpratıyo insanı,bende herkes kadar,bi parça geniş olmak istiyorum bu düşünce meselesinde,(genel olarak çoğu şeyde genişimdir aslında,eşim bilir:Du uzun yazıyı bitirmeden önce yazılabilecek en alakasız bi kısa hikayeyle devam etmek istiyorum,(birden aklıma geliverdi sonra ekliyim desemde kesin unutur giderim:)
not:sıkılmadan bu kelimeye kadar okuyan yüreklere sevgiler,sağolun iyiki varsınız,,
hikaye:
Anlatılır…Kays,gezinir sokaklarında Bağdat’ın, mecnun misali…
Bir adamla karşılaşır. Adam yazı yazmaktadır duvara.
“LEYLA U MECNUN”…
Şaşırır Mecnun. Yanaşır adamın ve duvarın yanına.
Sorar adama ne yapmaktasın diye.
Adam: Bunların aşkı öyle büyük ki yazmak istedim der, duvara.
Yerdeki duran başka bir fırça ile duvara yazılı adını siler.
Adam şaşırır. Sorar adam mecnuna, ne yapmak istediğini?
Mecnun yine aynı mecnun, verir cevabını :
Aşk’ın içinde mecnun olmadı hiç. Aşk hep LEYLA idi….
*(yukardaki resim tuğba arkadaşımdan alıntıdır)
Mecnun
Çarşamba, Ekim 15, 2008
Salı, Ekim 14, 2008
beğendim bu testi
kuzu pervinimizden.
Pazartesi, Ekim 13, 2008
bir sobem daha oldu:)
Pazar, Ekim 12, 2008
anna
Biz her şeye, esirgeyen ve bağışlayan, çokça esirgeyen ve çokça bağışlayan, hep esirgeyen ve hep bağışlayan Rabbin adıyla başlayan adamlarız Anna.
Büyücülerin, haramilerin, borsacıların, reklamcıların, korsanların, işgalcilerin, bankacıların elinden kurtulmamız da bundan.
Sanayi devriminde bile, karanlık, rutubetli, çok bağırışlı, çok nefessiz, çok sabahsız, çok aşksız, çok çiçeksiz, çok neşesiz, çok kitapsız bir fabrikada hayatta kaldık sırf bu yüzden.
Piyasaların hınçla dolu iniş çıkışlarına kalbimiz dayanıyor bir şekilde. Kalbimiz derken, ilk gençliğimiz, sakalımız, bir kasetin iki yüzüne de ardarda kaydedip dinlediğimiz şarkımız diyorum aslında.
İşte böyle yaşıyoruz ve yaşamak da sana dair uzayıp giden bir özleme dönüşüyor.
İnsaf et Anna!
Gidelim buradan.
Senin masumiyetini, bilgelik zamanlarından kalma sırları, dünyanın bütün sabahlarını yanımıza alıp da gidelim.
Hesap etmeden, haritaya bakmadan gidelim.
Ölelim diyecektim az kalsın. Ölmeyelim. Hiç ölmeyelim Anna.
Sarılalım diyecektim az kalsın. İçimden böyle şeyler de geçiyor işte. Sarılalım, dudakların…
Tamam sustum.
Gitmek istemezsen bir şiir miktarı kadar otursak diyorum. Şiir kalsın istersen, sadece otursak. Oturmasan da olur benimle, sadece ellerimi tut. Ellerimi tutma dilersen sadece yüzüme bak. Yüzüme bak ama Anna, yüzüme bak. Gözlerime bak, gözlerimin içine bak.
Gözlerim biraz karanlık. İçinde cenkler, ayinler, kesik damarlar, kapıları yumruklayışlar, cipralexler, Turgutlar, Edipler, Sezailer, siyahlar, beyazlar, uykusuzluklar, bitmeyen başağrıları, bildirilerin öfkesi, duvarlara uzun dalmışlıklar var.
Gözlerim biraz yorgun. İçinde bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler, bekleyişler…
Bekleyişler Anna. Köylü çocukların parasız yatılı sonuçları mesela. Nişanlısı askerde kızlar, kızı ölüm orucundaki baba, babası tersanede oğul, oğlu şizofren anne.
Hepsini sayamam gerçi, utançlarım da var. Ama geçecek hepsi, geçecek. Şifalı gözlerin her şeyi iyi edecek.
Gözlerimin içine bakmaktan korkma Anna.
Sen adımını attığın andan itibaren Hira dinginliğine dönüşecek ortalık.
Tanrı bizimle de konuşur belki.
Cumartesi, Ekim 11, 2008
görümce diğil sanki,ablalarımdan ortancası"ayşe"
bu resmi eltimin kına gecesinin olduğu salonda çektirmiştim,yani ayşe ablamın oğlu halili severken halime ablam çekmişti,arkada uzaktan gözükende bebeğin annesi olan görümcem ayşe ablam.şimdi bu yazıyı okuyanlardan minik ama benim için önemli bi ricada bulunmak istiyorum,ayşe ablamın bi sıkıntısı var bu aralar,burdan yazamıycam affedin nolur:( onun bu sıkıntısından kurtulması için bir dua etmeniz sizden ricam,
a.r.olsn herkeslerden,,,
Cuma, Ekim 10, 2008
Perşembe, Ekim 09, 2008
TARİHTEKİ ÜNLÜLERİN HAZIRCEVAPLILIĞI...
- Bir toplantıda, bir genç Mehmet Akif'' i küçük düşürmek ister:- "Affedersiniz, siz veteriner misiniz?" Mehmet Akif hiç istifini bozmadan şöyle yanıtlamış: - "Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu?"
- Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona: - "Sen sır saklamayı bilir misin?" diye sormuş. Vezir: - "Evet hünkarım, bilirim" dediğinde, Yavuz cevabi yapıştırmış: - "İyi, ben de bilirim."
- Dünya nimetlerine ehemmiyet vermeyen yaşayış ve felsefesiyle ünlü filozof Diyojen, bir gün çok dar bir sokakta zenginliğinden başka hiçbir şeyi olmayan kibirli bir adamla karşılaşır. İkisinden biri kenara çekilmedikçe geçmek mümkün değildir. Mağrur zengin, hor gördüğü filozofa: - "Ben bir serserinin önünden kenara çekilmem" der. Diyojen, kenara çekilerek gayet sakin şu karşılığı verir: - "Ben çekilirim."
- Bir gün Eflatun, talebelerinden birini kumar oynarken yakalamış ve şiddetle azarlamış. Talebesi: - "İyi ama ben çok az bir paraya oynuyordum" diye itiraz edecek olunca Eflatun cevap vermiş: - "Ben seni kaybettiğin para için değil, kaybettiğin zaman için azarlıyorum."
- Sokrates ve eşi bir türlü iyi geçinemezlermiş . Bir gün eşi Sokrates''e verip veriştirmiş, ağzına geleni söylemiş. Bakmış kocası hiç bir tepki göstermiyor; bir kova suyu alıp başından aşağı boşaltmış. Sokrates, gayet sakin: - "Bu kadar gök gürültüsünden sonra bir sağanak zaten bekliyordum" demiş.