günlerden salı,aylardan haziran,
yirmili yaşlarımın son durağına doğru ilerlediğim o son virajı da dönmüş bulunmaktayım dün itibari ile..
artık çook uzaklarda,ve hatta hiçbir zaman gelmez dediğim yaşlarım,birer birer uğrayıp kapıma,hızlıca terkettiler bile çoktan beni,
bir zamanlar hayallerim vardı yirmili yaşlarıma dair..
yirmiiki de üniversiteyi bitirip,yirmi beşe kadar çoktan sökmüş olacaktım ingilizceyi,iyi bir işim olacaktı,ve hobi olarak yazdığım ilk kitabım yayınevinde ikinci baskısını bile yapmış olacaktı,
en az iki ülke görmüş olacaktım yirmi sekizimden önce..
eşimle ve üç çocuğumla güneşli pazar günlerini fırsat bilip her seferinde,yıldız parkına atacaktık kendimizi,kızım bisikletine binmeye çalışırken,ikizler topun peşinde koşturacaktı,kahvaltının ardından gözlerine çöken uykuya karşı koyamayan eşim,kolunu bir yastık gibi başının altına kıvırıp uzanıverecekti sereserpe kilimin üzerine,ve ben sadece ailemi seyredip mutlu olacaktım yirmi dokuzumdan önce,
üsküdar da denizi daracık mutfak penceresinden de olsa gören,geniş ama mütevazi bir evde oturacaktım..
aynı gönül dilini paylaştığım en az iki komşum olacaktı alt kattaki dairelerde,bir telaş içinde geçen günlerimde güvenle çocuklarımı emanet edebileceğim,bazı akşamlar ailecek bizim balkon masasının etrafında mangal ve çay eşliğinde muhabbet edebildiğimiz dostlarımız..
sonra mahallenin ihtiyaç sahiplerini bulup gizlice,rabbin bize bahşettiklerini bir vesile sayan,birkaç gönüllü insan işte,onların arasında olacaktım,hiç tanımadığımız o insanların daralmış hallerine uzanan ellerimize dua ile karşılık veren o insanların,gözyaşlarına karışan gözyaşlarım olmalıydı otuzumdan önce..
sonra atlayıp bir yaz tatilinde arabaya,annemi çok istediği konyaya götürmeliydim,ondan öncede kayınvalidemin beypazarındaki akrabalarına uğramakta gerek oralara kadar gitmişken..
üniversitede bana evini,gönlünü açan ev annelerim gibi bir ev annesi olmalıydım,her sıkıntılarına koşturduğum istanbul gurbetindeki üniversiteli kızlarımın...
evimde her cumartesi sohbetler olmalıydı,ayrıca mahallede de cuma günleri sohbetler olmalıydı,komşular toplanmalıydı,böylesi organizasyonlar için üst kattaki çatı katı her daim temiz ve hazır bulundurulmalıydı,diğer başka bir günde mesela eşimin programı olmalıydı yine bizde,evimize gelen ağzı dualı bereketli,içimizi huzurla dolduran insanlar açmalıydı kapımızı,otuz beşimden önce..
ve Rabbim onun yolunda koşturan,malını ve ömrünü harcayan cömertlerle yarışmayı nasip etmeliydi inş.bana her daim..
...
yazdıkça yazmak geliyor içimden ama şimdilik bu kadar kafi,
aslında doğumgünüme dair bikaç satır yazı yazmaktı aklımdan geçen,kardeşlerimin süpriz bir pasta ile akşamki ziyaretleri,hediyeleri,akşamki muhabbetlerimiz felan,birde belki bi parça G.Kore-Nijerya maçı falan filan..
ama çarşamba sabahı itibariyle burda çalışan bir iş arkadaşımızı,daha 32 yaşındayken kaybetmiş olmanın üzüntüsü ile,kusura bakmayın içimden geçip yazıma dökülen,biraz duygusal şeyler yazmış olabilirim,ama hepimizin hayalleri var şu hayatta,oysa verdiğin nefesi alamadığında ardındakilerle kalıyor tüm hayal edilenler..
çok üzgünüm bugün çok,Allah mehmet abimizin hesabını kolay eylesin ailesinede sabır versin inş.
benim 29.doğum günüm,onun ölüm günü oldu,ne diyim dua ile Allah hepimize hayırlı ve yolunda bir ömürün ardından,yine hayırlı,kolay ölümler versin...
gerisi gerçekten vesaire...