Kasaba esnafından biri olmalıydı kocam.
Akşam, güneş batmadan dükkanını kapatıp eve gelmeliydi.
Evimiz mümkünse bahçeli olmalıydı.
Yaz akşamları sulayıp serin serin oturmalıydık.
Ben, orta boylu tıknazca, ev hanımı olmalıydım. cinsiyeti önemli değil, eli ayağı düzgün iki çocuğumuz olmalıydı. derslerine yardım etmeye yetecek eğitimim olmamalıydı. ama ara sıra ''Dersinizi bitirdiniz mi?'' diye sormalıydım. daha çok üstleri başlarıyla...yedikleri içtikleriyle...öksürükleri, aksırıklarıyla ilgilenmeliydim.yavaştan yavaştan çeyizlerini düzmeliydim. her ayın 15'i kabul günüm olmalıydı.Ellerime sağlık, kekler,poğaçalar yapmalıydım.İnce belli bardaklarda çaylar ikram etmeliydim.Sabahları hırkamı omzuma alıp komşuya kahve içmeye geçmeliydim.Patlıcan, biber kızartmalı,reçel kaynatmalıydım.Akşamları özene bezene sofrayı kurmalıydım.Kocam ajansı dinlerken ben lafa girmeliydim,O, ''Sus hanım bi dakka'' demeliydi.Böyle dese de beni çok sevmeliydi.O uyuklamalı, ben bulaşık yıkamalı, çocuklar ders çalışmalıydı.Bazen akşam oturmasına komşular gelmeliydi.herkes birbirinin kocasına, karısına ''Falanca Bey'', ''Filanca Hanım''diye hitap etmeliydi. Ama, acaba diyorum...Buna benzer bir hayat tarzı beni daha mutlu edermiydi?
Kendim de dahil uçuk kaçık insanlardan gına geldi artık.
Normalliği özlüyorum.
Özgürlüğün tadını çıkaralım derken suyunu çıkardık galiba.
Herkes çok zeki, çok akıllı, çok bilgili, çok şu, çok bu...
Ve de çok mutsuz...
Depresyona giren girene.
Çok bilmişliğin kimseye bir faydası yok galiba..(pakize suda)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder