Pazartesi, Şubat 27, 2012

Yemekten Vazgeçemiyorum. Nasıl Zayıflarım?

başlıktaki sorunun cevabı var mı bilmiyorum,ama kesinlikle benim metebolizmama şaka bile olsa sorulmayacak bir soru.
neden mi?
çünkü; kendileri çok da karmaşık olmayan bi yapıya sahip aslında,yani yersem kilo alıyor,yemezsem kilo vermiyor,ama dengeli beslenirsem beni şımartacak kadar güzel karşılık veriyor gayretlerime,yani güzel zayıflıyorum.
beni bilen bilir stresliyken abur cuburla hemhal bi hayat yaşıyorum,işte geçen yılda böyle geçti benim için bi güzel diyetisyene gidip verdiğim kiloları yine bir güzel geri aldım,kıyafetler olmuyo,aynada yağlar bana sırıtıyo,canım sıkılıyo gidip büyük boy patates cips yiyorum,biri nekadar kilo almışın dese kendimi baton yaş pasta almış kasada öderken buluyorum,işte böyle bi kısır döngü içerisinde geçti geçen yıl,ama hiçbirşey için geç değil dostum dedim ve bismillah başladık yine,hedef 64.
diyete başlarken kendime sorduğum birkaç soru var burayada yazmak isterim.
iştahımı kesmek için ne yapabilirim?-mutlu olmalı,sabretmeli ve hiçbirşey için stres yapmamalıyım.
kilo vermek için ne yapmalıyım?-abur cubur çılgınlığını kesmeliyim.
ve diyete dair son söz; Sağlıklı olmak, hayat kavgasında başarının birinci şartıdır.Hayat, biz gelecek için planlar yaparken başımızdan geçenlerdir,Boş zaman yoktur boşa geçen zaman vardır.Hayatta en büyük eğlence başkalarının "yapamazsın" dediğini yapmaktır.

Pazar, Şubat 26, 2012

MR(emar) ve yüzleşilenler

yaklaşık iki yıldır kaşlarımın üzerine doğru devam eden bi baş ağrım vardı,daha önce bahsedip bahsetmediğimi hatırlamıyorum,dokununca acıyan bi ağrıydı bu.ve bildiğiniz gibi doktora gitmeyi hep erteleyen ben,sinüzittir bu deyip teşhisi bile kendim koymuştum nerdeyse,sıcağı seven,soğukta dahada şiddetlenen bi ağrıydı bu nede olsa..
geçen hafta içi kadın hastalıkları doktoruna gitmişken(bunuda başka bi yazıda bahsetmek niyetiyle)dedim, bide nörolojiye gideyim hastaneye kadar gelmişken..
aslında kadın doktorlarla yıldızı pek tutmayan biri olarak,oldukça iyi elektrik aldım doktordan,hala şaşkınım:) beni bi güzel muayene ettikten sonra mr a yazdı,ve özel bir görüntüleme merkezine sevketti. cumartesi saat 16:00 gibi çektiler mr.
aslında bahsetmek istediğim; nefes darlığı ve panikatak arası birşeylerin bende olduğunu daha önceden bildiğim için oldukça stresliydim,o çukurda sırtüstü 8 dk kalacağımı öğrenince dahada bi sıklaştı nefes alışlarım, ama mecbur olduğuma kendimi ikna ederek yattım masaya,
kadama ve elamcık kemiklerime kasket gibi birşey bastırınca anladım ki ben kalkıyom vazgeçtim gibi bi şıkkım yoktu artık,ve gözlerimi kapadım çaresizce,nefes alıp veriyorum,ve kendimi sakinleştirmeye çalışıyorum,yaşadığım otuz yıl geçti sekiz dakkada gözümün önünden,ve orada kabirde gibi hissettim kendimi,kalmak istemesen bile mecbur kaldığın bir yer..
Bolca selat-ı tefriciye okudum,bu beni oldukça rahatlattı itiraf etmeliyim ki.ve zaman çabucak geçti, sonuçları salı günü alıcam,inş. ciddi bi rahatsızlığım yoktur ve tim hastalara Allah'tan şifalar diliyorum..

Cuma, Şubat 24, 2012

hep böyle değil midir?


"Sükut Eyledim,'Kahrı Var' Dediler.
Biraz Söyledim,'Zehri Var' Dediler.
Sustum,'Kahrından Susuyor' Dediler.
Biraz Konuştum, 'Zehrini Kusuyor' Dediler."
MEVLANA

Cuma, Şubat 17, 2012

istemek ve sadece isteyebilmek

şimdi ay usul yıldızlar eski hatıralar gökyüzü gibi...
gitmiyor üzerimizden giden gitti geçen geçti... 
Hani erken inerdi karanlık
 Hani yagmur yagardı inceden
 Hani okuldan isten dönerken ışıklar yanardı evlerde
Hani ay herkeze gülümserken
Mevsimler kımseyi dinlemezken
Hani çocuklar gibi zaman nedır bilmezken..
 Hani sarkılar bizi bu kadar incitmezken...
Eskidendi çok eskiden.....
...
yukardaki sözleri bir arkadaşın resminin yanında okudum az önce,ve üstüme yapışıp kalan onca şeyin ifadesi gibi hissettirdi bir an kendimi bana.
Delicesine isteyipte yazamadığım onca birikmişliklerimin dahi canımı acıtışına aldırmayan ben,içimide en az dışım kadar üşüten soğuk bir akşamın en vakitsiz vakitlerine sığdırma telaşı içinde buldum şu an kendimi.
Dün nasıldım ?
o kadar yapayalnız,
kimsesiz, kırılmış, güvensiz,
umutsuz, karamsar, gözyaşları gözünün ucunda, çaresiz,
ve bunların üstüne birde hüzün..
dün yazma şansım olsaydı bu yazıyı,sağnak yağmurda evleri başına yıkılan karıncaların çaresizliğinin tasviri falan sanılabilirdi belki de..
---
pekde birşey değişti diyemem dünden bugüne,ama hala hayattayım,sıcacık bir odada,karnım tok,ve düşündüklerimi yazma özğürlüğü içinde bişeyler yazabiliyorum,yani bunları düşününce daha ümitsiz olanlara fazlasıyla haksızlık ettiğimi düşündüm bi parça,ve kendimi sıkboğaz ettiğim kendimden biraz olsun uzaklaştırabildim diyeyim,bir nefes alımı kadar da olsa uzaklaşmak canımı acıtan herşeylerden,büyük bir olay benim için doğrusu...

Perşembe, Şubat 02, 2012

hayal içinde gizli gerçek.

Kasaba esnafından biri olmalıydı kocam.
Akşam, güneş batmadan dükkanını kapatıp eve gelmeliydi.
Evimiz mümkünse bahçeli olmalıydı.
Yaz akşamları sulayıp serin serin oturmalıydık.
Ben, orta boylu tıknazca, ev hanımı olmalıydım. cinsiyeti önemli değil, eli ayağı düzgün iki çocuğumuz olmalıydı. derslerine yardım etmeye yetecek eğitimim olmamalıydı. ama ara sıra ''Dersinizi bitirdiniz mi?'' diye sormalıydım. daha çok üstleri başlarıyla...yedikleri içtikleriyle...öksürükleri, aksırıklarıyla ilgilenmeliydim.yavaştan yavaştan çeyizlerini düzmeliydim. her ayın 15'i kabul günüm olmalıydı.Ellerime sağlık, kekler,poğaçalar yapmalıydım.İnce belli bardaklarda çaylar ikram etmeliydim.Sabahları hırkamı omzuma alıp komşuya kahve içmeye geçmeliydim.Patlıcan, biber kızartmalı,reçel kaynatmalıydım.Akşamları özene bezene sofrayı kurmalıydım.Kocam ajansı dinlerken ben lafa girmeliydim,O, ''Sus hanım bi dakka'' demeliydi.Böyle dese de beni çok sevmeliydi.O uyuklamalı, ben bulaşık yıkamalı, çocuklar ders çalışmalıydı.Bazen akşam oturmasına komşular gelmeliydi.herkes birbirinin kocasına, karısına ''Falanca Bey'', ''Filanca Hanım''diye hitap etmeliydi. Ama, acaba diyorum...Buna benzer bir hayat tarzı beni daha mutlu edermiydi?
Kendim de dahil uçuk kaçık insanlardan gına geldi artık.
Normalliği özlüyorum.
Özgürlüğün tadını çıkaralım derken suyunu çıkardık galiba.
Herkes çok zeki, çok akıllı, çok bilgili, çok şu, çok bu...
Ve de çok mutsuz...
Depresyona giren girene.
Çok bilmişliğin kimseye bir faydası yok galiba..(pakize suda)