Bir memleket varmış, adı Monomotapa. İki gerçek dost yaşarmış orda.
Birinin malı ötekinin malı gibiymiş.
Anlaşılan o memlekette dostluk, bizimkinden baska türlüymüş.
Bir gece Monomotapa'da herkes dalmış derin uykusuna.
Orada güneş battı mı, fırsat bu fırsat, uykunun tadını çıkarırmış millet.
Gece yarısı bizim dostlardan biri, firlamış yatağından birdenbire...doğru dostunun evine.
Uyandırmış hizmetçileri, tatlı uykularından. Dostu yukarıdan duymuş sesini, hemen kaptığı gibi kılıcını, kesesini, koşmuş dostunun yanına:
- Hayırdır, demiş soluk soluga. Sen kolay, kolay uyandırmazsın kimseyi, uyku yu da seversin üstelik. Kumarda kaybettiysen, al şu keseyi. Evini bastılarsa, işte ben ve kılıcım; haydi gidip haklarından gelelim.
-Yok a canım, demiş dostu; Ne o, ne de şu. Rüyamda biraz düşünceli gördüm seni, sakın başı dertte olmasın deyip kostum; kusura kalma dostum.
Hangisi daha gerçek dost sizce? Üstünde düşünmeye değer bir soru.
Gerçek bir dostu olması insanın ne güzel bir şey! Derdini açmanı beklemez bile, Kendi bulup söylemek ister: Belki sen çekinirsin diye. Sevdigi insanın üstüne titrer.
Bir düşten, bir hiçten nem kapar.
Jean de la Fontaine
peki ya sizce gerçek dost nedir?
1 yorum:
işte budur:)
bu örnek dostluğu güzel anlatmış. hamdolsun bu örnekteki gibi dostlarım var benim de. şükürler olsun...
Yorum Gönder