Salı, Temmuz 01, 2008

sobelendim ki..

arkadaşım nevbahar sobeledi beni yaklaşık bir hafta kadar oluyo,bi türlü fırsatını bulup cavaplayamamıştım,şimdi yazmak kısmet oldu,"çocukluğumuzda yada gençliğimizde yaşadığımız kendimizce en tehlikeli,en komik macera"işte sobe konusu bu.15 sene kadar önce yaşadığım iki olay geliyor aklıma ama uzun süreceğini düşündüğümden sadece birini yazacağım;
12-13 yaşlarındaydım,ailecek gittiğimiz bir memleket tatilinde yengemin köyünede gitmeye karar vermiştik,köy öylesine yüksek dağın tepelerine yakın yerlerine kuruluki,yolları bayır,evlerin camından bakınca gördüğün aşağıya doğru bir uçurum ve ince bir çizgi gibi uçurumun bittiği yerde gürül gürül akan bi dere,işte bu köye gitmek için kasabada bi traktörün kasasına bindiğimde çoktan pişman olmuştum ama köye dönen köylülerinde binmesiyle traktör hareket etmişti bile,köy yolu toprak bi yoldu ve iki araba geçmesi zor olacak kadarda dardı,şöför yollara alışık olduğuna ezbere dalıyordu virajlara,o dağın etekllerinde traktörü savururken biz uçuruma sallanıyorduk adeta,köye çıkana dek her dönüşümüzde yanımda oturan köylü teyzenin kolunun altına ürkek bir kedi edasıyla sinmiş,ve kolunuda ısırıp durmuştum korktukça,velhasıl köye çıktık bir iki gün kaldık,şehire geri gitmek gerekiyordu şimdi,ama o canalıcı soruyu kimse dillendiremiyordu ailede,yine o traktörü uçurumda hıphızlı kullanan şöförün kasasında aynı stres ve korkuylamı inecektik,ben yürüycem dedim,birasda diretince kendimizi kestirme diye inmeye çalıştığımız dik yamaçlı mısır tarlalarının ve taşlıkların arsında bulduk.elimize birer ağaç dalı bulduk,baston gibi yere dayayarak yavaş yavaş inmeye çalıştık,ayakkabılarımız topuklu vede altları da kaygan olduğundan bize o bayır tarlalarda yürüme şansı vermiyordu,sonuçta çok ilerleyemeden çıkardık bizde onları,yalınayak yürümekte zorluyordu bu seferde taşlar ayaklarımıza batıyordu,böyle biras ilerlemiştimki ayağım kaydı ve yere düştüm ben ve o diklikte düşmemle uçurumdan aşağı bırakılan bir taş gibi yuvarlanmaya başlamam bir oldu,kardeşim bağırıyordu ablam düşüyo diye,benimse aklımdan ölüyorum işte diye geçiyordu düşerken,o ara rabbim yaşatacakya yuvarlanırken elime uzun uzun otlar geldi ve ben sarıldım onlara,düşüş hızım kesildi biras ve kendimi toparlayabildim bi vakit sonra.burdan geri kalan yolu daha dikkatli ve yavaşça bi 40 dk yürüyerek aldık sanırım,derenin dibindeki köye vardık nihayetinde ama nerde olduğumuzu ne yöne daha nekadar gideceğimizi bilemedik,sonra köyün tek telefonunun olduğu bakkala kadar sorarak ilerledik,köye çağırdığımız taksi bi yarım saat sonra yanımızdaydı,derin bi oh çektik,açlığımız ve yorgunluğumuzu aklımıza bile getirmeden,inerken kullandığım sopayı eve kadar getirdim ben,uzunca bi sürede hatıra sakladım öyle,işte o maceralı ziyareti unutamam,ve oralarda hala o insanların yaşıyo olmaları şaşkınlıkla karışık bir heyecan verir bana,,,
şimdi sıra benimde birilerini sobelememe geldi,
ZEZENUR ve KELEBEK GİBİ sizlerde yazma sırası canlarım:)))

2 yorum:

nevbahar01 dedi ki...

:)
1- roman yazarı gibi anlatmışsın, süpersin:)
2-12-13 yaşında topuklu ayakkabının ayağında ne işi var:) seni gidi seniii:)
3-Allah korumuş:)
4- bu macera süpermiş:)
Sevgiyle kal canımcığım, kandilini bir kez de buradan tebrik ederim,dualaşım...

C.SuLTaN dedi ki...

Bayagi tehlikeli bir olay yasamissin, Allah korusun böyle kazalardan!
Ilk firsatta yazicam, cok sagol.

Ayrica ben bloguna cok giremiyorum cünkü diger hesabimdan cikip google hesabimla girmem gerekiyo.
Benim kelebekgibi@hotmail.com adresimi kabul eder misin.
Sevgiler